Deprem bitmedi. Binlerce insanın çadırında, boş sofrasında, yıkık gönlünde devam ediyor. Yardımlar sürmeli… Hız kesmeyin!!!

Sizi şahane bir sivil toplumcu ile tanıştırmak istiyorum, Ebru Nurluoğlu
.

Boğaziçi’nde okuduğu yıllarda temelini attığı Acil İhtiyaç Projesi Vakfı ile 30 yıldır “Senin ihtiyacın olmayabilir ama onların var” mottosuyla iyilik üretiyor… Hem Türkiye’de hem de dünyada ihtiyaç sahibi anne ve çocuklara yardım ulaştırıyor
.

90’ların başından beri tanıyorum onu, durmadan, yorulmadan iyilik götürüyor gittiği yerler… Edirne’den Kars‘a, Afrika’dan Amazon Ormanları’na, Sri Lanka’dan Myanmar’a dünyanın pek çok yerine yetişiyor.

Afrika’da dünyaya model oluşturmaya gayret ettikleri, kendine özgü bir açık yetimhaneleri, yetim okulları ve iyilik çiftlikleri var mesela…

Deprem bölgesinde de sahadaydılar. İlk günden beri yaraları sarmak için elini taşın altına koyan STK’lar’dan biri Acil İhtiyaç Projesi Vakfı

Şu anda da hem deprem bölgesinde aktifler hem de İstanbul’a gelen depremzedelere destek veriyorlar.

İstanbul’daki İyilik Merkezi’nde, gönüllüleri ve destek verdikleri öğrencilerle iyilik ağı oluşturmuşlar. Gittim, ziyaret ettim onları. Bir tokadan tutun da bir koli kıyafete kadar her türlü yardımı aynı özenle kabul edip, ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyorlar. Eskiden çok daha iyi bildiğimiz imece geleneğini yeni kuşaklarla tanıştırıyorlar.

Siz de onlara destek vermek isterseniz, 0 535 715 74 24’e WhatsApp’tan mesaj atabilirsiniz.
 Ebru Nurluoğlu ile uzun röportaj gerçekleştirdik.

Ebru, 90’ların başından beri tanıyorum seni, 30 yılı aşkın zamandır Acil İhtiyaç Projesi Vakfı (AİP) ile iyilik üretiyorsun… Yılmadan yola hep devam ettin! Sadece Türkiye’de değil, Afrika’da ve dünyanın farklı ülkelerinde de ihtiyaç sahibi insanlara dokundun, dokunuyorsun. Temel ihtiyaçlar, eğitim, sağlık, kültürel faaliyetler gibi çeşitli alanlarda binlerce ihtiyaç sahibine destek verdin…
-Çok teşekkürler Ayşe’cim, evet 30 senedir sahadayım. Ömrümün sonuna kadar da olmak istiyorum. Dünyaya geliş sebebim bu diye düşünüyorum.

İSTANBUL’DAKİ ‘İYİLİK MERKEZİ’MİZİ İSE TÜM BAĞIŞÇILARIMIZIN YARARLANABİLECEĞİ MALZEME GİRİŞ-ÇIKIŞLI BİR DEPOYA DÖNÜŞTÜRDÜK


Son olarak da ekibinle depremzedelerin yaralarını sarmak için sahadaydın. Önce ondan başlayalım. Deprem bölgesinde neler yaptınız?

-Depremin ilk günleri, ihtiyaç sahiplerine, ihtiyaç duyulan malzemeleri ulaştırmakla geçti. Deprem koordinasyon ekibimizin başındaki arkadaşların en yakınları da ne yazık ki enkaz altındaydı. Onlar, başkalarına umut olmak için çırpınırken, yakınlarının vefat haberlerini aldılar. Ama gram hız kesmediler. İstanbul İyilik Merkezimizi ise tüm bağışçılarımız ve tanıdıklarımızın yararlanabileceği malzeme giriş-çıkışlı bir depoya dönüştürdük. Öyle ki depremzedelere yardıma giden araçlar, bizden malzeme rezerve ediyor, hızla referans kontrolleri yapılıyor ve gece gündüz demeden vızır vızır koliler iniyor, biniyordu… Böyle çalışmaya devam ettik. Burası, minicik işlek bir minibüs garı gibiydi. Yığılan malzemeleri ayrıştırmaya gelen AİP anneleri, burslu öğrenciler, mahalleli teyzeler, iş kadınları, komşu esnaf derken, ülke panoraması gibiydik.

Sahadaki son durum ne?
-Depremzedelerin en çok eşofman, pijama tipi ev giysisi ve spor ayakkabı ihtiyaçları var. Yaz gelmek üzere, yazlık kıyafetler de şart. Sıfır nevresim, havlu, ince battaniye, yastık, çocuk ve bebek kıyafetleri en zor bulunanlar. Çadırlarda, tek kişilik portatif yataklar konusunda eksik var. Kırsal kesimlerde ise hala çadırlara ihtiyaç var. Çünkü çoğu yerde, 1 çadırda 10 kişi kalmak durumunda. Depremzedeler, 10 metrelik elektrik kablosundan saç boyasına dek çok insani şeylere ihtiyaç duyuyor. Ya da yaprak sarması kızarmış patlıcan gibi yiyeceklere hasretler. Konserve, hijyen malzemesi, çocuk bezi, kadın pedi ihtiyacı devam edecek. Bizi üzen şey ise bu malzemeleri temin edebilecek insanların, yardımda hız kestiğini fark etmemiz. Oysa, şu an harika olacak şey, “Ben ne gönderebilirim? Hemen kargoya vereyim” diyecek binlerce insan. Herkes kendi yolladığı kolinin ücretini üstlense, sistem daha da hızlı akar. Öteki türlü nakliye gideri, gönderimleri yavaşlatıyor.

BİZ DÖNGÜSEL İYİLİĞE İNANIYORUZ!

İstanbul’a gelen depremzedeler için de çalışmalar yapıyorsunuz…
– Evet, elimizden ne gelirse yapıyoruz. Kuru gıda ve kıyafet gibi acil ihtiyaçlarını, İyilik Merkezi’mizden veriyoruz. Bu ailelerin hikayelerini dinleyip, onlara düzenli destek olacak bağışçılar bulmak için emek sarf ediyoruz. Bazen aradan çekilip, yardım eden ve alanı da buluşturduğumuz zamanlar oluyor. AİP anneleri ve çocukları bize müthiş motivasyon kaynağı oldu. Düzenli verdiğimiz yardımları ya hiç almamaya ya da birazını depremzedelerle paylaşmaya, bizi ikna ettiler. Çalışanlarımızın gözyaşlarını tutamayıp, o annelere sarılması… O anlar… AİP’in vermeye çalıştığı maneviyat tam da bu! Biz buna, “döngüsel iyilik” diyoruz.

Biraz açar mısın bu döngüsel iyilik kavramını?
-Buraya gelen ihtiyaç sahipleri, kendi eskilerini yıkayıp, ütülüyor, başkaları kullansın diye getiriyor… Ya da burslu öğrenciler, zaten bir lokma olan harçlıklarından artırarak, henüz burs bağlanamamış bir kardeşlerine test kitabı alıyor… Ya da bir depremzede kardeşlerine, matematik çalıştırıyorlar… Döngüsel iyilik bu işte!

Depremzedelere yapılan yardımların sürdürülebilir olmasını önemsiyorsun. Bunun için de “Hayata İyilikle Bağlan / Hayal Etmeye Devam Et” projesini hayata geçirdiniz… Nedir bu proje?
-Sahada temas ettiklerimiz, toplu ve anlık destekler yapıldığını söylüyor. Biz daha kapsamlı bir şey yapma gereği hissettik. Temel malzemelerin yanı sıra depremzedelerin özellikle ihtiyaç duyduğu ama temin edemediği malzemeleri, canlarının çektiği şeyleri, çocuklarının oyuncak-kitap benzeri hayallerini onlara ulaştırıyoruz. Ailelerle dileyen bağışçıları birebir eşleştiriyoruz. Böylece bazı bağışçılar ve depremzede aileler arasındaki “iyilik köprüsü” kalıcı olabiliyor. Bir ailenin tüm fertlerinin ihtiyaçlarına kulak veriyoruz.

Tüm bunları nasıl yapıyorsunuz?
-Tek tek ihtiyaç sahiplerini dinleyerek. Canları ne çeker ne yerlerse hoşlarına gider öğrenerek. Turşu, kızarmış patlıcan, dolma, leblebi, ton balığı, kuru üzüm, incir reçeli glütensiz ekmek… Temel malzemeler dışında, kişisel ihtiyaçlarını kayda geçiriyoruz. Temiz çocuk nevresimi, adıyla verilmiş bir kitap, saç tokası, balensiz sütyen, peluş oyuncak, iç çamaşırı, migren ilacı, güneş kremi, uzatma kablosu, battaniye, vb. En az 3 kez ayrı ayrı zamanlarda güncelleme ve teyit alıyoruz. Ekip için aşırı yorucu ve delice bir şey! Eğer etrafına bir göz atarsan, o deliler de şu an karşında oturmakta…

SİZİN İHTİYACINIZ OLMAYABİLİR AMA ONLARIN VAR! ÇAMURLU KURU EKMEĞİ, SUYA BANAN İNSANLARIN YANINDA, BİZİM HARBİDEN DE HER ŞEYİMİZ VAR!

En başa dönelim, 30 yıl önceye… Boğaziçi Üniversitesi’nde okurken, “Sizin İhtiyacınız Olmayabilir Ama Onların Var” isimli bir metin yazdın. O metin, kamuoyuyla buluştu ve sen farkında olmadan, vakfın temellerini atmış oldun. Peki ne oldu da resmi olarak bu vakfı kurmaya karar verdin? Yani seni, sivil toplumcu olmaya iten şey neydi?
– Birisinin yapması gerekiyordu ve yaptım. Çok içimden gelerek, çocukluğumdan beri en doğal yaptığım şeyi devam ettirdim aslında. Diğer yandan o motto beni buna itti: Sizin ihtiyacınız olmayabilir ama onların var. Çamurlu kuru ekmeği, suya banan dünya insanlarının yanında, bizim harbiden de her şeyimiz var! Özetle, dünyadaki eşitsizliği ve biraz okumuş, para kazanan insanların elinde bu adaletsizlik yangınına su serpecek imkanlar olduğunu fark etmek, beni sivil toplumcu yaptı.

BİR TOKADAN TUTUN, BİR KOLİ KIYAFETE KADAR HER TÜRLÜ YARDIMI AYNI ÖZENLE KABUL EDİP, İHTİYAÇ SAHİPLERİNE ULAŞTIRIYORUZ

Acil Yardım Projesi Vakfı ne tür destekler sağlıyor?
-Yoksul anne ve çocuklara burs, gıda, giyim, sağlık, eşya, eğitim ve etkinlikler türünde yardımlar yapıyoruz. Yalnızca nakdi değil, bir tokadan tutun, bir koli kıyafete kadar her türlü yardımı aynı özenle kabul edip, ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyoruz. Eskiden çok daha iyi bildiğimiz imece geleneğini, yeni kuşaklarla tanıştırıyoruz. Yani artıdan alıp, eksiye veriyoruz…

Bir de iyilik temsilcileriniz var. Onlar neler yapar?
-Onlar gerçekten harika! Siri gibi düşün onları. “Özgür’cüm, adıma bugün bir ilkokul çocuğuna pasta yollar mısın? Üzerine de derslerini tebrik ederiz yazdırabilir miyiz?” “Eski bir çantam var ama iyi bir marka. N’olur onu, hukuk okuyan bir kıza verelim!”, “Bana ihtiyaç sahibi 2 genç bulabilir misin, onları anneleriyle alışverişe götüreyim”, “Bana babasız, 17 yaşlarında, ayak numarası 39 olan, 36 beden bir lise öğrencisi bulabilir misin? Ona kızımın kullanmadıklarını vereceğim”, “Bana iki annenin hayal eşyasını öğrenebilmeniz mümkün mü? Belki sürpriz yaparım! Neee tencere mi? Tamam. Bir tane yastık mı? O da tamam.” +90 535 715 74 24’e WhatsApp’tan mesaj atarak, iyilik temsilcilerimize ulaşabiliyorsunuz.

SADECE TÜRKİYE İLE SINIRLI DEĞİL YAPTIKLARIMIZ… 4 SENEDİR AFRİKA’DA DÜNYAYA MODEL OLUŞTURMAYA GAYRET ETTİĞİMİZ, KENDİNE ÖZGÜ BİR AÇIK YETİMHANEMİZ, YETİM OKULUMUZ VE İYİLİK ÇİFTLİĞİMİZ VAR

Bugüne kadar kaç kişiye yardım ulaştırmışsınızdır…
– Türkiye’de, 450 bine yakın kişiye malzeme ulaştırma, eğitim, etkinlik, vb… Dünyada ise minimum 20 bin civarıdır dokunduğumuz kişi sayısı diye tahmin ediyoruz. Son 30 senede.

Sadece Türkiye’ye iyilik bulaştırmıyorsun, dünyadaki yetimhaneleri de dolaşıyorsun. Oralara da yardımlar ulaşmasını sağlıyorsun. Afrika’da bir yetim okulu, bir yetimhane, iki tane de iyilik çiftliği kurdunuz… Müthiş bir şey bu!

-Doğru. Yaptıklarımız Türkiye’yle sınırlı değil. Son 4 senedir Afrika’da dünyaya model oluşturmaya gayret ettiğimiz, kendine özgü bir açık yetimhanemiz, yetim okulumuz, İyilik çiftliğimiz var. Su kuyuları da açıyoruz hatta. Sadece kendi yetimhanemiz değil, bölgedeki 6-7 çeşit yetimhane modelini de benimle gelmek isteyenlere tanıtıyorum.

Peki daha çok Afrika’daki yetimhanelere yaptığınız yardımlarla öne çıkan bir vakıf gibi durmanızın sebebi ne?
-Süper soru! Enerjisinin tamamına yakınını Türkiye için veren bir vakıf olarak, hakikaten buna ben de şaşırıyorum. Muhtemelen Afrika yetimhanelerindeki çocukların fotoğrafları akılda kalıyor. Ben bireysel olarak yıllardır dünya yetimhanelerini tek başıma dolaşıyorum. Ve son birkaç senedir de Instagram’ımda, dünya vatandaşlığı kavramını bununla anlatmaya gayret ediyorum. Vakıf ekibi ise sadece kendi sosyal sorumlulukları olarak, zaman zaman bana destek veriyor. Perulu’nun teni de koyu olunca, hepsini Afrikalı sanıyor insanımız. Dikkatli bakılırsa, Sri Lanka’dan Myanmar’a, Bolivya’dan Amazon Ormanları’na kadar en yoksul yetimhaneler hakkında, bir farkındalık yaratmak üzere sosyal medyamda paylaşımlar yapıyorum. AİP’in kendi sosyal medyası olduğu için orada yaptıklarımızı tekrar kendi sayfama kalıcı olarak taşımıyorum. Oysa AİP, her gün ülke insanı için onlarca şey yapmakta.

“AAY İÇİM ACIYOR BU DURUMLARA!” PALAVRALARI SIKIP, 10 YAPACAĞINA 0.1 YAPAN İNSANLARA ŞAŞIRIYORUM. O ACILARI GÖRMEZDEN GELEREK, DÜNYANIN GERİ KALANINA BORÇLANIYORUZ!

Tüm bu sosyal fayda ve yaptıkların seni nasıl bir insana dönüştürdü? 30 yıl önce nasıl bir Ebru’ydun, şimdi nasıl?
-30 yıl önceki Ebru, insanların iyilik yapmasının doğal olduğunu sanan biriydi. Şimdiyse bunun örgün bir ruhsal, zihinsel ve bedensel kas çalışması olduğunu biliyor. Özetle, “yardım etme pratiği” diye bir şey var ve bu, her zaman para vermek demek değil. Yardım etmek kolay olduğu halde insanların yeterince yardım etmemelerine hala şaşırabilen biriyim. “Aay içim acıyor bu durumlara!” palavraları sıkıp, 10 yapacağına 0.1 yapan insanlara şaşırıyorum. O acıları görmezden gelerek, dünyanın geri kalanına borçlanıyoruz. Bu çerçevede bakarsak, ne mutlu bana ki, 30 yılda, “Dünyaya daha nasıl yararlı olabilirim?” diye olayları bütünsel değerlendirebilen birine dönüştüm.

İnsanlar size, vakfınıza nasıl destek olabilir? Bu son yaşanan depremle ilgili ve genel olarak…
-İhtiyaç sahiplerinin evlerine giden, tespit ekiplerine katılabilirler. İyilik temsilcimize +90 535 715 74 24’e WhatsApp’tan mesaj yazarak, depremzedeler için koli yapıp yollayabilirler. “Demir Kelebek” adlı Derya Ayyıldız’ın yazdığı kitabı alarak ve arkadaşlarına hediye ederek, vakıf çalışmalarından daha çok insanın haberdar olmasını sağlayabilirler. Doğum günlerini AİP çocuklarına bağışlayabilirler. www.iyilikalisverisi.org sitemizden sevdiklerine hediye ve sertifikalar alabilirler. Instagram’dan bizi takip edebilir ve çevrelerine duyurabilirler. İyilik Merkezi’nden randevu alarak, ya yüz yüze ya da ekiple Zoom üzerinden sohbete vakit ayırabilirler. Öncesinde, aipvakfi.org sitemizden başvuru yapabilirler.

Doğru anlıyorum değil mi? Sadece bağış değil yani talebiniz…
-Değil tabii! Artıdan alıp, eksiye vermek üzere kurulduk. Bu yolda, evde yarım kalmış bir kavanoz pirinç de ayda yarım saat bir dertli anneyi sadece telefonla dinlemek için vakit ayırmanız da kabulümüz. Para, vakit, emek, sohbet, güler yüz, eşya… Her şey ama her şey mümkün. İyilik temsilcilerimizi aradıklarında, çok fazla iyilik çeşidi gerçekleştirebilirler. Bir çocuğun boş sofrasını, etli ıspanaktan pizzaya kadar donatmaktan, bir hafta sonu üç anne ve çocuklarını çay bahçesinde simitli bir sohbete çıkarmaktan, evinizin bahçesinde 10 çocuğa köfte-pilav partisine kadar öyle çok sürprizli iyilik tecrübemiz var ki…

DÜNDEN KALAN KISIRINI, YARIM KALAN LEBLEBİ KAVANOZUNU GETİR O GÜN BAŞKASINDAN GELEN, MİNİ KAVANOZ REÇEL VE TOST EKMEKLE BİRLEŞSİN, BİR ANNECİĞE SAHUR OLSUN!

Peki çok sivil toplum örgütü var. Sizin vakıf, hangi özellikleriyle öne çıkıyor?
– Bağışçının detay isteklerinin yerine getirilmeye çalışıldığı şeffaf ve butik bir iyilik vahasıdır AİP. İmece ruhunu, iyilik temsilcileri ile yaşatır. İhtiyaç sahibiyle bağışçıyı isterlerse bir araya getirir, yardıma bütünsel yaklaşır. İyilik temsilcilerimize, “Fedakar dul bir anneye, bir saate adıma baklava yollar mısınız?” deyin, telefonu kapatın. Para bile sormaz. Güven ilişkisi vardır. Bir şişe su da 50 koli ayran da aynı sevinçle karşılanır. Ve yerini bulur. İmece ruhunu yaşatmaya çalışırız. Dünden kalan kısırını, yarım kalan leblebi kavanozunu getir, o gün başkasından gelen, mini kavanoz reçel ve tost ekmekle birleşsin bir anneciğe sahur olsun!

DEMİR KELEBEK KİTABININ AMACI, DAHA FAZLA İNSANIN AİP VAKFI’NDAN HABERDAR OLMASI, ONCA FEDAKAR ANAYI OKUYUP, “YAHU, BEN DE BUGÜN BİR İYİLİK YAPSAM!” DİYE İÇİNİN KIMILDANMASI

Senin hakkında bir de kitap yazıldı: “Demir Kelebek.” Yazarı Derya Ayyıldız… Bir biyografi… Kitap, sivil toplumcu kimliğini konu alıyor. Hayatında olan ve hayatına dokunduğun 500 kişinin, senin hakkındaki görüşleri de var kitapta…
-Yakın dostlarım hep belgesel çekilmesini istedi, bu kitap aslında ona zemin olarak doğdu. Yazar Derya Ayyıldız, çok sabırlı davrandı, tek tek bütün o insanların anlattıklarını titizce ördü. Burada amaç, daha fazla insanın AİP Vakfı’ndan haberdar olması, onca fedakar anayı duyup, “Yahu, ben de bugün bir iyilik yapsam!” diye içinin kımıldanması… Bazen şehrin tepesinden, tüm plaza insanları ve patronlarına avazım çıktığı kadar haykırmak istiyorum: “Daha fazlasını yapmak için ne bekliyorsunuz? Hepiniz çok daha iyisini yapabilirsiniz. Yoksa bu dünyadan hepimiz pek çok masumun ahını alarak göçeceğiz!” Hiçbir şey yapmamak kadar yapabileceği çok şey varken, az şey yapmak da kötü. Ülkenin en deneyimli saha ekiplerinden birini fonlamayı hayal eden şirketlerin, bizi keşfetmelerini hayal ediyorum.

Yorum Bırak