DENİZ ÇOBAN

Acımın üstünde tepiniyorlar

(Pazar)

Kimse inanamadı… “Olamaz!” dedi herkes… “Bir hakem çıkıp da televizyonda, ‘Evet, hata yaptım, iki takımın da canını yaktım‘ diyemez!

DENIZ-COBAN-YENI

Böyle bir ÅŸey ÅŸimdiye kadar olmadı, olması da imkânsız zannediliyordu… Bizim kültürümüzde, iktidarını korumak için elinden ne geliyorsa yapacaksın, yanlış da yapsan hatanı kabul etmeyeceksin, hiçbir ÅŸey olmamış gibi yoluna devam edeceksin… Ama ne oldu? Bir hakem; Deniz Çoban çıktı, bunları söyledi… Hakem camiası delirdi, “Böyle bir saçmalık olamaz!” dedi ama toplumun büyük bir bölümü onu kahraman ilan etti, dürüstlüğünü,  duyarlılığını onayladı. “Adamlığın ve hakemliÄŸin kitabını yazdı” dedi.  Deniz Çoban’la görüşmeye Konya’ya gittim ve bu meseleyi konuÅŸtum…

O gün nasıl bir gündü? Olağandışı bir şey var mıydı?

– Hayır hiç. Sıradan bir gündü. Bayram dönüşü olduÄŸu için uçaklarda yer yoktu, en erken uçakla İstanbul’a gittim. Hatta Mete’yi ziyaret ettim. Biliyorsunuz Mete Kalkavan’ın babası kalp krizi geçirdi. Çok acı bir hikâye. Babası, Mete’nin maçını izliyor tribünde, GS-Mersin İdman Yurdu maçı. 85’inci dakikada oÄŸluna edilen küfürlere dayanamıyor. Stattan çıkıyor, taksiye biniyor, takside kalp krizi geçiriyor. Hastaneye yetiÅŸtiriliyor ama durumu çok kritik, 18 gündür yoÄŸun bakımda…

Acaba o gün hakemlik kurumunu mu sorguluyordunuz içinizden?

– Öyle bir muhasebe içinde deÄŸildim. O gün her ÅŸey normaldi. Esenler’de sevdiÄŸim bir restoran var, oraya gittim. ArkadaÅŸlarım ziyaret ettiler. AkÅŸam maç izledik, derbi vardı. Ertesi gün de her zamanki gibi normal sahaya çıktık. OlaÄŸanüstü hiçbir ÅŸey yoktu. Maç sırasında da yoktu. Benim kafamı kurcalayan iÅŸler, 90’ıncı dakikadan sonra baÅŸladı. Artık hakem deÄŸilim, dilediÄŸim gibi konuÅŸabilirim. Ama arkadaÅŸlarım hakemlik yapmaya devam ediyor, onları baÄŸlayan ÅŸeyler söylemem. Ben, gösterdiÄŸim kırmızı karta inanmadım. Ama gösterdim. Penaltıyı ise yüzde 100 doÄŸru karar olduÄŸuna inanarak verdim. Hani diyorsunuz ya o gün olaÄŸandışı bir ÅŸey var mıydı diye. O andan itibaren oldu.

Ne oldu? 

– O maç, olaÄŸandışı bir maçtı. Bir hakem 90 artı beÅŸinci dakikada penaltı verirse, sahada en az 6-7 futbolcu hakemin etrafını çevirir, itiraz eder, yanlış karar verdiÄŸini söyler. Bana o gün kimse itiraz etmedi. KasımpaÅŸa’nın kalecisi de etmedi. En azından o “Dokunmadım!” der, “Nasıl verdin?” der, üzerime gelir. Yapmadı. Görüntüleri izlerseniz de görürsünüz, hiç öyle ÅŸeyler yok.

DENIZ-COBAN-2Nasıl açıklıyorsunuz bu durumu?

– Açıklayamıyorum. Sadece o deÄŸil. Penaltı atışı oldu, gol oldu. Maçı bitirdim. Hiç kimse yanıma gelip bir ÅŸey söylemedi. KasımpaÅŸa Stadı zor bir stattır. Orada futbol âşığı çok insan var. Sıradan bir maçtan sonra bile, soyunma odası koridorlarına girerken sizi didik didik ederler. “Penaltı yanlıştı!” derler verdiÄŸiniz karar doÄŸru bile olsa. “Sen bir daha bu stada gelme! Kapısından girme. Seni şöyle yapacağız, hakemliÄŸini bitireceÄŸiz!” falan filan…

Ama o gün kimse bir şey söylemedi, öyle mi?

– Aynen öyle! O kadar rahat girdim ki içeriye. Bir Allah’ın kulu aÄŸzını açıp tek laf etmedi. Bunun için KasımpaÅŸa seyircisine, futbolcusuna, idarecisine, herkese ayrı ayrı teÅŸekkür ediyorum. Futbol hayatımda hiç yaÅŸamadığım bir ÅŸeyi yaÅŸadım. Sonra odaya girdim. Biz hakemlerin odaya girince yaptığımız ilk iÅŸ telefonumuzu açmaktır. Mesajlardan bir sonuç çıkarmaya çalışırız. Öğrenmek isteriz, acaba görüntülere göre nasıl bir maç yönettik? Allah Allah, o gün kimse olumlu ya da olumsuz bir ÅŸey yazmamıştı.

O zaman ne düşündünüz? 

– “Bu kadar sessizlik hiç olaÄŸan deÄŸil!” dedim. O sırada dışarıda bir hareketlilik oldu, “Rıza Hoca seninle görüşmek istiyor” dediler. Rıza Hoca’yı çok severim. DiÄŸer teknik direktörlere haksızlık olmasın, yaptığı iÅŸin hakkını veren, dürüst, çalışkan birçok teknik direktörümüz var. Ama insanın gönlünün kaydığı insanlar da var. Rıza Hoca benim için öyle. Girdi içeri, tebrik etti. “Hocam” dedi, “seni ne kadar çok sevdiÄŸimi biliyorsun deÄŸil mi?” “Evet” dedim. Durdu, “O son penaltıya bir bakmanı istiyorum! Ben penaltı deÄŸil gibi gördüm de…” dedi. Bu kadar. “Tamam hocam” dedim. Son dakikada maçı kaybetmiÅŸ bir teknik direktör bu kadar sakin kalacak, bu kadar kibar olacak. Hemen maçı açtım. Pozisyonu bulmak, geri sarmak kolay deÄŸildir. Ama o gün nedense, 90 dakikanın içine parmağımı şöyle koydum, çektim ve penaltı geldi. İzledim. “Bu, penaltı deÄŸil arkadaÅŸ!” dedim. Yine koydum parmağımı, çektim, bu sefer kırmızı kart geldi. “Bu kırmızı kart da deÄŸil!” dedim. “Kırmızı kart gösterdiÄŸim adamın ilk sarı kartı da doÄŸru deÄŸil” dedim. Hatta yardımcı hakem dedi ki, “Bence penaltıdan önce ofsayt var!” “Bakalım” dedim. “Evet. Öncesi de ofsaytmış bunun!”

DENIZ-COBAN-YENI1

Vicdanım ağır bastı, hakemlik kurallarını ihlal ettim

Sonra?

– Üstümü deÄŸiÅŸtirdim. Aşırı yaÄŸmur vardı. KoltuÄŸa  koyduÄŸum gömleÄŸim ıslanmış, eÅŸofmanlarımı giydim. Gözlemci girdi o sırada içeriye. “Gerek var mı toplantıya?” dedim, ÅŸaşırdı. “Nasıl yani?” dedi. “Penaltı, penaltı mı hocam?” dedi, “Bakacağız!” dedi. “Hiç bakmayalım” dedim, “Penaltı, penaltı deÄŸil. Kırmızı kart, kırmızı kart deÄŸil! Toplantı yapmamızı gerektirecek bir durum yok!” Åžaşırdı, “Tamam yapmayalım” dedi. Odadan çıktım.

Nereye?

– Nereye gittiÄŸimi bilmiyordum. Bir baktım KasımpaÅŸa soyunma odasının önündeyim. Girdim içeri. Bütün futbolcular üzgün, baÅŸları önünde. Bak bu da garip,  biraz önce maçı çok kötü yönetmiÅŸ bir hakem giriyor içeri, hiçbiri tepki göstermiyor, “Buyur hocam hayırdır!” dediler. “Rıza Hoca’ya bakıyorum” dedim. Hepsi birbirine baktı. Sonra takım elbiseli biri geldi, “Gelin Hocam ben sizi Rıza Hoca’ya götüreyim!” dedi. Koridordan geçtik, “Rıza Hoca orada” dediler. Baktım röportaj veriyor. Tam o sırada da pozisyonları yorumluyor…

DENIZ-COBAN-5

Canlı yayında…

– Evet. Neden oraya gittim? Neden canlı yayına dahil oldum bilmiyorum. Öyle yapmam gerektiÄŸini hissettim. Vicdan diyorum, baÅŸka bir ÅŸey diyemiyorum. Haykırmak istedim. Herkes yaptığım yanlışı duysun istedim…

Özür dilemeniz yeterli değil miydi? Üstüne bir de istifa etmeniz şart mıydı?

– İyi de benim istifa etmemin sebebi, maç sırasında aldığım yanlış kararlar deÄŸil ki! Böyle bir ÅŸey yok. Ben hata yaptım diye hakemliÄŸi bırakmadım. İnsanız biz, hata yapabiliriz, bu deÄŸil mesele. Kaldı ki bundan önce daha vahim hatalarım da olabilir. Ama o gün, o an, vicdanım beni Rıza Hoca’yla konuÅŸmaya zorladı. Fakat konuÅŸtuÄŸum yer bir canlı yayındı. Yani ben, hakemlik sınırlarını aÅŸtım. Söyledim de o anda, yanlış bir ÅŸey yaptığımın farkındayım dedim. FIFA, UEFA, Merkez Hakem Kurulu Talimatları ve hakemlik düsturuna göre, o yaptığım ÅŸeyi yapmamam gerekiyordu. Fakat vicdanım ağır bastı, yaptım, hakemlik kurallarını ihlal ettim.

İyi de, hakemlerin yanlış yaptım deme hakları yok mu? 

– Birçok arkadaşım çıkıp, “Ben yanlış yaptım!” der. Sadece bana has bir özellik deÄŸil bu. Ama toplumun genel bakış açısı buna müsaade etmiyor. Yani ben çıkıp, “Hata yaptım ama kariyerime de ne olursa olsun devam edeceÄŸim” deseydim, yarın bir gün verdiÄŸim yanlış bir karardan sonra bana diyeceklerdi ki, “Sen o zaman da yanlış karar vermiÅŸtin! Çıktın özür diledin! Hep seni mi çekeceÄŸiz, sürekli yanlış karar veriyorsun!” YaÅŸadığımız topluma göre ben insanların eline, aleyhlerime kullanabilecekleri bir koz vermiÅŸ oldum.

Duygusal bir adamım Bundan da utanmıyorum.

Ama bu hareketinizi dürüst, onurlu bulanlar da var. Size çok büyük destek de var…

– Evet. Vicdani patlamadan dolayı var. Ama hakem camiasına bir bakın! Destek var mı? Yok! Beni en çok yaralayan bu oldu… Onlara göre acımasız olacaksın. Vicdanın olmayacak. Eski bir Merkez Hakem Kurulu BaÅŸkanımızın yazısında söylediÄŸi gibi, “Bu adam vicdanına bu kadar yenik düşmüşse, bunu bu kadar içinde dert etmiÅŸse, zaten bu psikolojiyle hakemlik filan yapamaz! Ben Merkez Hakem Kurulu BaÅŸkanı olsam, yarın teÅŸekkür ederim, sen bu ruh haliyle bana hakemlik yapma derim!” diyor. Bu yazı onların bakış açısını anlatmıyor mu? İnsan olmanın gereÄŸini yapan bir kiÅŸiye, “Bu benim talebem, bu benim evladım. Onu ben yetiÅŸtirdim, onunla gurur duyuyorum. İnsanlık dersi verdi. Her ne kadar hakemlik kurallarına aykırı hareket etse de...” demek yerine, “Ben bu psikolojideki bir insanla çalışmak istemezdim” diyor. Durumun özeti bu. Acımasız olacaksın, vicdanlı olmayacaksın. DoÄŸruya doÄŸru, yanlışa yanlış demeyeceksin. Mantık bu. Belki de bu yüzden hakemlikte baÅŸarılı olamadım.

Niye kendinizi başarısız sayıyorsunuz, başkalarının yapamadığını yaptınız! Hatasını kabul eden insan bulmak mümkün değil, siz yaptınız. Bu müthiş bir şey! 

– Ben kimsenin vicdanını ipotek altına almak istemem. “Niye kimse bugüne kadar böyle bir ÅŸey söylemedi?” demek istemem, o bana düşmez. Ama ben hep böyleydim, yolda yürürken biri çevirip de “Hocam, o penaltıyı nasıl verdin ya!” dediÄŸi zaman, “Haklısın, yanlış yaptım!” dediÄŸim zamanlar oldu. Yanımdakiler de “Niye öyle söylüyorsun? Niye malzeme veriyorsun?” diye eleÅŸtirirdi beni. YapabileceÄŸim bir ÅŸey yok, ben böyle bir insanım, bundan utanmıyorum da. Ama çok sevdiÄŸim hakemlikten istifa etmem gerekti. 20 yıllık evladımı kaybetmiÅŸ gibi hissediyorum. Åžu anda da benim acımın üstüne çıkıp tepinen insanlar var. GeldiÄŸim noktada emeÄŸi olan insanlar  iki gün boyunca televizyon televizyon dolaşıp, acımın üzerinde tepindiler.

DENIZ-COBAN-YENI2

Cüneyt Çakır’la gurur duymamız lazım

Hakemler arasında çeÅŸitli dedikodular, adam kayırmalar, eski hakemlerin oÄŸullarını korumalar gündeme getiriliyor… Yurtdışında baÅŸarılarıyla gündeme gelen hakemlerin bir klik oluÅŸturdukları ve MHK’ya baskı yaptıkları ileri sürülüyor. Cüneyt Çakır’ın babasının (Serdar Çakır) gücü elinde bulundurduÄŸu, Riva’daki antrenman günlerinde haftanın maçlarının ayarlandığı ileri sürülüyor. DoÄŸru mu bu söylentiler?

– Bundan daha saçma komplo teorileri olamaz! 20 yıldır bu camianın içindeyim. Asla böyle bir ÅŸey mümkün deÄŸil. Ama bizim insanımızın doÄŸasında var, kendi kafasında bir senaryo yazarak, bir kamuoyu oluÅŸturarak, “Acaba orada bir hareketlilik yaratırım da birileri görevlerden ayrılır mı?” ya da “Yarın bir gün o görev bana düşer mi?” diye düşünenler var. Bir de mantıksız. Allah aÅŸkına Cüneyt Çakır’ın bir ÅŸeye ihtiyacı mı var? Adam dünya hakemi olmuÅŸ. Ben Berlin’de gittim, gördüm. KeÅŸke her Türk görse. 85 bin kiÅŸilik sahada, Türk hakem ekibi geliyor, ortalarında Cüneyt Çakır, gururla izledim. Çıktı 90 dakika harika bir maç yönetti. Maçtan sonra bir kiÅŸi bile hakem hakkında konuÅŸmadı. Bizim Cüneyt Çakır’la gurur duymamız lazım.

Peki niye Serdar Çakır’ın adı bu kadar geçiyor o zaman? 

– Çünkü iÅŸleyen bir sistem var. Buna bir yerinden çomak sokmanız lazım.

Riva’daki antrenman günlerinde haftanın maçlarının ayarlandığı filan…

– Bence bunların hepsi komplo teorisi! Haftanın maçlarını ayarlamak, atamalara karışmak olacak ÅŸey mi?

Siz bütün bu dedikodulara karşı çıkıyorsunuz yani…

-Yüzde 100 karşı çıkıyorum. Bu eleştiriyi yapan insanlar göreve geldiklerinde, yarın bir gün onlar için de böyle alçakça komplo teorileri yapılacak, ben o zaman da karşı çıkacağım.

Ruhsal bir derdim yok Allah’a şükür

Sizin ruh halinizin de normal olmadığını düşünenler var… AÄŸlamanız da bir sürü insana tuhaf geldi…

– AÄŸlamamı tuhaf bulmaları da tuhaf geliyor. Türk filmi seyrederken de aÄŸlarım. ÇocuÄŸumun yıl sonu gösterisinde de… Duygusal bir adamım. Bundan da rahatsız olmuyorum. Bir baÅŸka saçmalık da bu gibi ÅŸeylerden yola çıkıp, karakter tahlili yapmaları. Ruhsal bir derdim yok Allah’a şükür. İşi, psikolojik rahatsızlığa kadar götürdüler. El insaf!

Erkeklerin ağlamasını mı yadırgıyorlar?

-Valla ne istiyorlarsa düşünsünler. Bana göre de ağlayan insandan zarar gelmez. Hem niye erkekler ağlamasın?

Yanlış bir şey yaptığınızda karınızdan da özür diler misiniz?

– Elbette. Herkesin dilemesi gerekmez mi?

Bedelini ödedim hakemlikten istifa ettim

Erman ToroÄŸlu, sizi “Hakem, hakem gibi olacaktır. DoÄŸru ya da yanlış düdüğünü çalıp, basıp gidecektir” diye eleÅŸtirdi. Gerçekten hakemlik bu kadar gaddar ve insafsız olmayı mı gerektiriyor? 

– O yazının devamında, “Deniz Çoban, gitsin çobanlık yapsın!” diyor.

Ne hissettiniz bunu okuyunca?

– Böyle bir yazıyı kaleme alan adama ne hissedebilirim ki? Benim anlayışıma göre insan hatalıysa, “Hata yaptım” der. EÄŸer dediÄŸi zaman da, bunun bir bedeli varsa da öder. Ben o bedeli ödedim.

Engin Verel, ‘”Saç ektireceÄŸine göz doktoruna gitseydi” dedi. Üzüldünüz mü?

– Üzülmedim. Saç ektirmenin de utanılacak bir  tarafı yok. İnsanlar, “Benim yorumum, herkesin yorumundan daha çok okunsun!” diyorlar. İlginç olmaya çalışıyorlar.

Sen hakemlikle evlisin ben kumayım!

DENIZ-COBAN-YENI3Nasıl hakem oldunuz?

– Tesadüfen… Hiç aklımda yoktu. Okulda, ‘Hakem kursu açıldı’ diye bir afiÅŸ gördüm. Baktım, 2-3 gün süren bir kurs, “Neden olmasın?” dedim. Üç günün sonunda, bir de atletik test yaptılar, geçtim ve baÅŸladım hakemliÄŸe. Bir gün gerçekten yapacağım aklımın ucundan bile geçmemiÅŸti.

Ne zaman iÅŸ ciddiye bindi?

– İlk maçı yönettikten sonra! Âşık oldum. Anlatamayacağım kadar tutkuyla baÄŸlandım. 1996’da baÅŸladım, dün itibariyle de noktaladım. Hiçbir ÅŸeye hayatımda bu kadar emek vermedim. 20 yıldır hakemliÄŸi çocuÄŸum gibi büyüttüm. Herkesten korudum kolladım. Zarar gelmesin istedim.

Hakemler için, “Futbolcu olamayan adam hakem olur” derler. DoÄŸruluk payı var mı?

– Eskiden ben de amatör ligde futbol oynuyordum. Kolum kırıldı. Dört buçuk aya yakın alçıda kaldı. İşte o arada hakemlik kursuna devam ettim. Hakem olunca da futbolculuÄŸu unuttum. Yönetmek ağır bastı, maçı izleyiÅŸiniz bile deÄŸiÅŸiyor.

Nasıl yani?

– İzleyiciyken, güzel bir oyun, güzel bir gol bekliyorsunuz. Hakem olduktan sonra, hakemi izliyorsunuz. N’aptı? DoÄŸru kararı mı verdi? Ben olsam n’apardım? Pozisyonları tekrar tekrar izliyorsunuz. Üzerine saatlerce konuÅŸuyorsunuz. EÅŸim baygınlık geçirirdi. “Sen hakemlikle evlisin, ben kumayım!” derdi. Futbol seyircisi, “Şöyle ortalasaydı daha güzel olurdu!” der, biter. Biz hakemler ise, bir tek pozisyon üzerinde bile üç saat tartışabiliriz. Böyle karar vermesine iten sebep neydi? Yeri mi yanlıştı, uzakta mı kalmıştı, önü mü kapanmıştı? Yoksa bilinçaltı…

Bilinçaltı ne alaka?

– Pek çok kitap okudum bu konuda. Doktor arkadaÅŸlarıma da sordum. Hakemler doÄŸru olduÄŸuna inanarak bazı davranışlarda bulunuyorlar, mesela kırmızı kart gösteriyorlar. Oysa, bunu onlara bilinçaltıları yaptırıyor. Bilimsel olarak bilinçaltının bu konuda ne kadar etkili olduÄŸu kanıtlanmış deÄŸil ama böyle bir ÅŸey kesinlikle var.

Her maçta doğruyu görebilmek mümkün mü?

– Tabii ki hayır! Hata her yerde var. Doktor hatası yüzünden hastalar ölüyor, ÅŸoför hataları yüzünden kazalar oluyor, can kaybı yaÅŸanıyor. İnsanın olduÄŸu her yerde hata var. Hataların birbirinden farkı da yok aslında. Sonuçta verilmeyen bir penaltı, gösterilmeyen bir kırmızı kart. Herkes için aynı. Sadece maçın atmosferi, oynayan takımlar, insanların beklentileri o kararın önemini artırıyor ya da azaltıyor. En son BeÅŸiktaÅŸ maçında Halis Özkahya, kırmızı kart göstermedi diye bu kadar büyük tartışmalar oldu. Süper Lig’de kırmızı kart gösterilmeyen belki 2-3 maç daha vardı. Onlar hiç konuÅŸulmadı bile.

Lime lime doğrarlardı

Neden bu kadar baskı var hakemlerin üzerinde? Kim yapıyor bu baskıyı? Federasyon mu?

Madem her ÅŸeyi konuÅŸuyoruz, bakın, tamam herkes iÅŸini yapıyor. İşini yapan insanları da yargılamak yanlış ama bu ülkede çok fazla sayıda spor programı var. Sizin için hiç önemli olmayan bir konuyu gündeme getiriyorlar ve üç saat o konuyla ilgili program yapıyorlar. KiÅŸiliklere, hatta aile hayatlarına kadar her ÅŸeyi didik didik ediyorlar. Ve insanlarımız bunları izliyor. Bu konuÅŸmalar toplumu yönlendiriyor. En ufak bir yanlış anlama, kartopu gibi büyüyebiliyor ertesi gün. Böyle bir medya baskısı var, herkes de bundan çekiniyor. Bir hakem, iyi niyetle içinden gelerek samimi bir ÅŸekilde söylediÄŸi bir cümlenin yarın bir gün nerelere gideceÄŸini, sonucunun neler doÄŸuracağını hesap ettiÄŸi için de üzerinde baskı hissediyor. Duygularını net olarak ifade ederse spor camiası tarafından linç edilmekten korkuyor. Benim olayımda şöyle farklı bir ÅŸey oldu: Sadece spor camiasının içinde kalmadı, sadece Mustafa Çulcu, Bülent Yavuz, Erman ToroÄŸlu içinde kalsaydı, benim neler yaÅŸayacağımı tahmin bile edemezsiniz. Lime lime doÄŸrarlardı. Bu ortamda bile bu kadar söylüyorlarsa, destek olmasaydı neler söylerlerdi…

 

FotoÄŸraf: Emre YUNUSOÄžLU

Yorum Bırak

three × three =