Corona günlerinde evde bir tiyatro oyunu yazdım

Ne müthiş di mi? Corona günlerinde, evde bir tiyatro oyunu yazmış. Hocaların hocası Haldun Dormen’den söz ediyorum. Gerçekten şapka çıkarıyorum. Saygıyla önünde eğiliyorum. Nasıl bir enerjidir, maşallah, maşallah!

Allah sizin inandırsın, yakın zamana kadar haftada üç kere sahneye çıkıyordu, bazen farklı şehirlerde oynuyordu, benim böyle bir şeyi aklım almıyor. Ama o yapıyor… Yetmiyor dersler veriyor, provalara gidiyor, oradan oraya koşturuyor. “N’olur biraz yavaş” deyince de “92 sadece bir sayı, bir önemi yok, ben böyle yaşadığımı hissediyorum!” diyor. Hayatımda tanıdığım gerçekten en çalışkan, en pozitif, en üretken insanlardan biri. Ve hep “odağında” kalıyor. Dağılmıyor. Tutku duyduğu iş ve kendi ilgi alanları onun dünyası. Corona günlerinde de çalışmalarına evinden devam ediyor. Onunla konuşmak beni acayip motive etti. Evet ya, enseyi karartacak bir şey yok, devam edeceğiz ve bu günler geçecek dedim…

Dünya Tiyatro Günü’nüz kutlu olsun. Nasıl geçiyor Corona günleriniz…
-Valla, Corona günlerinden dolayı, Dünya Tiyatro Günü’nü pek düşünemedim. Sonra, gelen telefonlar sayesinde hatırladım. Şimdi ben de herkesin Tiyatro Günü’nü kutluyorum.

Neler yapıyorsunuz evinizde?
-Bol bol televizyon seyrediyorum, kaçırdığım önemli filmleri izliyorum. Televizyon olmasaymış insanlar ne yaparmış diye düşünmekten de kendimi alamıyorum. Netflix’te bir sürü dizi seyrettim. Bu arada, çok hoş bir şey oldu. Bütün bu telaşın arasında, yepyeni bir oyun yazabildim.

Aaaaa ne güzel! Konusu ne…
-Tiyatrocu olmak istemiş fakat birçok ailevi nedenlerden dolayı bu isteğini gerçekleştirememiş 50 yaşında bir kadının öyküsünü ve duygularını anlatmaya çalışıyorum. “Hiçbir şey için geç değildir!” felsefesinin altını çiziyorum. Gerçekten de inanıyorum buna. Böyle bir işe niyeti olanlara, hemen paçaları sıvayıp harekete geçmelerini öneririm.


92’YİM DİYE CORONA’DAN KORKMUYORUM. KORKUNUN YAŞLA İLGİLİSİ YOK. ÖMRÜMCE HİÇBİR ŞEYDEN ÇOK FAZLA KORKMADIM. KORKTUĞUM ŞEYLERİ DE AKLIMI KULLANARAK YOK ETTİM…

92 olunca insan daha mı çok korkuyor? Siz pek korkuyor gibi durmuyorsunuz…
-Korkmamanın yaşla pek ilgisi yok. Ömrümce hiçbir şeyden çok fazla korkmadım. Korktuğum şeyleri de aklımı kullanarak yok ettim. Yaşın bir önemi yok ki, bir “sayı” sadece, ben hayatımı yaşıyorum. Ve dolu dolu yaşıyorum. Üretmeye, çalışmaya hep devam ediyorum. Siz de öyle yapın, durmayın, devam edin. Ben hep kendimi oyalayacak bir şeyler buldum. Bulamayanları da pek anlayamıyorum. Canımın sıkılması mümkün değil. Kafam sürekli bir şeylerle meşgul.

Nasıl bu kadar cesur, iyimser ve üretkensiniz. Her şart altında bu kadar üretken olabilmek zor değil mi?
-Valla, bana zor gelmiyor. Herhalde yaradılışım öyle. Ayrıca her şeyin iyi tarafını görmeye çalıştığımdan ve umudumu yitirmediğimden hayatımdaki bütün zorlukları kolaylıkla atlatabiliyorum. Herkese tavsiye ederim.

DEPRESYONA HİÇ GİRMEM… HADİ AYIP OLMASIN ÇOK NADİR GİRERİM AMA HEMEN ÇIKARIM!

Hiç depresyona girmez misiniz siz?
-Pek girmem. Hadi ayıp olmasın… Çok ender olsa da arada bir girdiğim olur ama onu da hemen atlatırım.

Tiyatronun en şahane yanı ne?
-Benim için, sahneye çıkıp insanlarla duygularımı paylaşabilmek ve onlara bunu anlatabilmek.

En son izlediğiniz ve “Çok iyi!” dediğiniz tiyatro oyunu…
-Son zamanlarda bir taraftan oyunlarım bir taraftan da Dormen Akademi’deki derslerimin yoğunluğundan, oyun izlemeye gidecek vakti pek bulamıyorum… Ama son izlediğim oyunlar arasında Fırat Tanış’ın “Gelin Tanış Olalım” oyununu unutamıyorum. Müthişti.

SON YILLARDA GİDEREK ARTAN BİR TİYATRO SEVGİSİ VAR! BENİ İNANILMAZ MUTLU EDİYOR…

Sizin deli bir temponuz vardı, haftada üç kere sahneye çıkıyordunuz, bazen farklı şehirlerde… Aynı zamanda ders veriyordunuz… Bu çok zor değil mi? Herkes soruyordur, ben de sorayım: Bu enerjiyi nasıl buluyorsunuz?
-Yaradılışım öyle galiba. Şaşırma ama, zaman zaman, kendimi tembellikle bile suçluyorum. Bu bile yetmiyor bana yani! Daha fazlasını yapabilmeliyim diye düşünüyorum.

Son yıllarda patlayan tiyatro sevgisini neye bağlıyorsunuz?
-Evet, bu tespit doğru. Pek çok oyun kapalı gişe. Bilet bulunmuyor. Müthiş bir şey bu. Beni çok mutlu ediyor. Bunu söylemekten de çekinmiyorum: Sebebini, 60’lı yıllarda Kenterler’in, Dormenler’in ve birçok tiyatronun attığı ve şimdi yeşeren tohumlara bağlıyorum.

HAYAT NORMALE DÖNECEK VE YENİDEN, BİRLİKTE GÜZEL ŞEYLER ÜRETECEĞİZ

Haldun Dormen Akademi nasıl gidiyor? İlle de tiyatrocu olmak isteyenler değil de oyunculuk yapamadığı için içinde ukde kalan herkes gelebiliyor mu?
-Evet. Dormen Akademi; beni, kurucumuz Hüseyin Gülhuy’u ve orada ders veren hocalarımızı çok mutlu etti. Çalışmalarımız iyi gidiyor, talebeler de çok hevesli ve memnun görünüyor. Yani karşılıklı bir sevgi meselesi haline geldi. Kapımız, oyuncu olmak isteyen ve tiyatroyu seven herkese açık. Bu zor günler de geçecek, hayat normale dönecek ve hep birlikte yeniden güzel şeyler üreteceğiz.

UMUDUNUZU VE İNSAN SEVGİNİZİ HİÇ YİTİRMEYİN GEÇECEK… BU GÜNLER DE GEÇECEK!

Corona yüzünden evde olanlara, enseyi karartmış olanlara, morali bozulanlara, devam edecek gücü bulamayanlara… Ne önerirsiniz?
-Yapacak bir iş bulmaya çalışın. “Yeteneğim yok!” demeyin. Herkesin bir yeteneği var. Mesela, elinize bir kalem alıp, anılarınızı, şiir ya da bir hikaye yazmaya çalışın. Mutlaka bir şey çıkacaktır. Televizyonda çok güzel yemek programları var, güzel yemekler yapmayı öğrenin. Kendinizi geliştirecek kurslara yazılın. Online olanları var. Kitap okuyun, film izleyin, müzik dinleyin. Bitki yetiştirin. Evinizi düzene sokun. “Bir gün nasıl olsa albüm yaparım” dediğiniz fotoğraflarınızı kutulardan çıkarın düzenleyin. Arkadaşlarınızı arayın, aile büyüklerinizle telefonda sohbet edin, sevdiklerinizin halini hatırını sorun. Kedinizle, köpeğinizle vakit geçirin. Ama en önemlisi, daha önce de söylediğim gibi, umudunuzu ve insan sevginizi hiç yitirmeyin. Geçecek, bu günler de geçecek…

Yorum Bırak