Cem Adrian: İçinde “ÖZGÜRLÜK” ve “BAĞIMSIZLIK” olan bir hikayem olsun istedim


Hepinize nefiss bi pazar olsunnn. Bugün, sahicilerin sahicisi, güzel gülüşlü, şefkatli ve şahane sesli Cem Adrian’la karşınızdayımmm.

Hem sesi hem de yazdığı şarkılar, insanın kalbine işliyor. Bi de çoook iyi kalpli.. 4 yıl önce de röportaj yapmıştım. Ne mutlu bana ki, yine yapabildim. Türk Sanat Müziği’nin unutulmaz şarkılarını yorumladığı bi albüm çıkardı. Adı ‘Solmayan Şarkılar.’ Öyle güzel şarkılar var ki içinde, Duydum ki Unutmuşsun, Elbet Bi Gün Buluşacağız, Nasıl Geçti Habersiz, Senede Bir Gün, Kıskanırım Seni Ben.. Dün Alya’ya da dinlettim, ‘Bu şarkıları hayatta bilmek lazım!’ dedim:) sevdi vallaa

Bir kere takıldın mı Cem Adrian’a, müridi oluyorsun, böyle bi özelliği var, kopamıyorsun. Gizli bir klan gibi zaten Adrian takipçileri. Ve işin ilginç yanı, röportaj vermiyor, televizyona çıkmıyor. Ve konserleri hep ful çekiyor. Bu arada en çok konser veren şarkıcılardan biri. Ve konserlerine hep birbirinden farklı insanlar geliyor. Genci, yaşlısı, türbanlısı, rockçısı. Toplumun çok farklı kesimlerinden insanları bi araya getiriyor. İnşallah şu Corona bi an evvel biter de yine o günlere kavuşuruzzz.

Sizi, ‘’Ankaralı’’lığıyla gurur duyan, yıllardır aynı mahallede oturan, mahalledeki esnafına bayılan, başka bi yere asla taşınmayı düşünmeyen, köy okulu ve hayvan projelerine destek olan Cem Adrian’la baş başa bırakıyorum.

Heyyoooo! İşte kimselere benzemeyen Cem Adrian… Herkes “eşsiz” ama sen daha “eşsiz”sin. Hoşuna gidiyor mu bu?
-Böyle düşünmen ne güzel. Teşekkür ederim. Ama kendime eşsizim diyemem tabii ki. Yolum biraz farklı diyebilirim. Farklı bir yolda olduğum anlaşılabiliyor ise ne mutlu bana…

Olmak istediğin adam oldun mu?
-Hiç “Şu olmalıyım!” demedim. Hiçbir hedef koymadım önüme aslında. Sadece içinde “özgürlük” ve “bağımsızlık” olan bir hikayem olsun istedim. Bir de bolca sanat… Müzik… Aşk… Hepsine de sahip oldum diyebilirim.

-SENCE EN ÇOK NEYİNİ SEVİYORLAR?
-“ARTİST” OLMAMAMI!

Kişiliğin, hali tavrın, 5 oktavlık insanın içine işleyen sesin ve yazdığın o büyülü şarkı sözleriyle hepimizin kalbinde ayrı bir yerin var. Bir de çok özel bir hayran kitlen var. Sence, senin en çok neyini seviyorlar?
-Bence en çok “artist” olmamamı seviyorlar. Sahip olduklarımı gözlerine sokmayışımı… “Cafcaflı’’ olmayışımı… Sade, düz, yalın ve onlara yakın olmamı seviyorlar.

SENİ KİM YARATIRSA, O YIKAR! O YÜZDEN HEP ANTİ-MEDYACI OLDUM

Senin kimseye eyvallahın yok, hiç olmadı… Bir de “anti-medyacı”sın. Neden?
-Sizi, kim yaratırsa o yıkar! Medyanın yarattığını, çok hor kullandığını, zamanı geldiğinde de harcayıp bir kenara attığını defalarca gördüm. Onlara bu fırsatı hiç vermedim. Açıkçası hiçbir zaman medyanın beni kullanmasına izin vermedim. Gerektiği yerde, kendilerini ben kullandım. Böylesi hep daha sağlıklı oldu.

Sen, müzik dünyasında, ‘medyasız da bir yerlere gelinebilir’in kanıtı mısın?
-Yüzde bir milyon! Bu açıdan tez konusuyum.

ŞURASI KESİN: İSTEMEZSEN MAGAZİNDE YER ALMAZSIN!

Peki “anti-magazinci” nasıl oldun? Daha doğrusu, bunu nasıl başardın?
-Bir şeyden emin ol: İstemezsen magazinde yer almazsın! “Yok canım öyle olmuyor o iş!” deme. İnan öyle. En son flaş, yüzüme Sıla’nın düğün töreninde patladı. Oraya giderken bunun olacağını bilerek gittim örneğin. Tabi ki magazinciler kapıdaydı. Ama mahalle berberimin kapısında magazinci yok! Gittiğim küçük bir kafede de… E kolumda bir model de yok. Benle ne işleri olsun ki… Ha özel hayatımı merak edip sorarlarsa da açık açık anlatırım sıkıntı yok. Ama yazabilirler mi bilemem!

MÜZİĞİMİ EN ÇOK KENDİM İÇİN YAPIYORUM… KENDİ DİNLEMEK İSTEDİĞİM MÜZİĞİ YAPIYORUM

15 yıllık profesyonel müzik kariyerine 13 albüm ve pek çok single sığdırdın. Derdin belli ki ünlü olmak değildi… Neydi peki?
-Ben yazmaya, çizmeye aşığım. Garip gelebilir ama ben aslında, müziğimi en çok kendim için yapıyorum. Kendi dinlemek istediğim müziği yapıyorum. Müziğimin seyrindeki değişiklikte tamamen benim gelişimim ve ruh halimle ilgili… Daha yazacak ve söyleyecek çok şey var. O yol bitmez…

SES ÖNEMLİ DEĞİL! O SESLE NE SÖYLENDİĞİ, NE ANLATILDIĞI, NE HİSSETTİRİLDİĞİ ÖNEMLİ

Ses tellerindeki genetik farklılık nedeniyle bir sürü farklı ses çıkarabiliyorsun… Biz hayran kalsak da sen, “Abartılacak bir şey yok!” deyip, yoluna devam ediyorsun. Nasıl başarıyorsun bunu?
-Ses konusunda yaradılışımdan gelen tüm avantajların farkındayım ve bunun için doğaya minnettarım. Ancak bundan ibaret olamam sadece. Hep söylüyorum: Bir sesle ne söylendiği önemli… Ne anlatıldığı, ne hissedildiği… Ve ne hissettirebildiğiniz… Ben de elimden gelenin en iyisi yapmaya çalışıyorum.

Çok çekici bir adamsın. Yüzün, bedenin… Dövmelerin… Tenin… Bakışların… Sen de kendini güzel buluyor musun?
– Benim “zaman”la ilgili büyük bir derdim var. Yaşlanmak değil de… Dünyada daha sağlam durmak ve daha çok iz bırakmakla ilgili… Genç kalmakla ilgili genetik avantajlarım var. Ama ben spor ve doğru beslenmeyle bunu hep destekliyorum. Benim ruhum çok genç. Bu bir şekilde bedene de yansıyor.

PROFESYONEL HAYATIMDA 60, ÖZEL HAYATIMDA 20 GİBİYİM

40 yaş nasıl geldi?
-Profesyonel hayatımda 60, özel hayatımda 20 gibiyim. İşte 40 da ortada bi şeyi dengeliyor!

Hayatının nasıl bir dönemindesin?
-Bir sürü şey yapmak istiyorum. Ama zaman, buna yetmiyor. Ömrüm yapmak istediklerimi yapmaya yetecek mi bilmiyorum…

YÜZÜME BİR DÖVME YAPTIRMA HAYALİM VAR. AMA ANNEM ÇOK KIZAR

Ah o dövmelerin… Devam mı, tamam mı?
-Hiçbir dövme yeterli değildir!

”Kayıp’’, ‘’Şeker Prens’’ ve ‘’Tuz Kral’’ yazan dövmelerin vardı. Bir de Berkin Elvan’ın kaşlarını dövdürmüştün vücuduna… Yeni eklenenler var mı?
-Tüm dövmelerim hayatımın en önemli dönemlerini, olaylarını ve kişilerini temsil ediyor. Bir hatıra defteri gibi… Bu dönem için eklemek istediğim bir şey yok…

Öylesine yaptırdığın bir dövme yok mu?
-Gerçekten yok. Ve olmasını hiç istemem.

Hastalık mı dövme işi? Ufukta, hayalinde yeni bir dövme var mı?
-Beni tahrik ediyorsun! Yüzüme bir dövme hayalim var ama annem çok kızar…

HAYVAN MESELESİ YUMUŞAK KARNIM

Cumartesi-Pazar karantinada en çok yaptığın 5 şey…
-4 aylık bir köpeğim var. Onunla ilgileniyorum. Müzik… Stüdyom evimde… Sürekli bir kayıt hali… Bir de fotoğraf çekiyorum…

Pek çok projen var. Hayvanlarla ilgili mesela, köy okullarıyla ilgili mesela… Anlatır mısın biraz…
-Instagram’da da takip ettiğim 12 hesaptan ikisi, çocuklar ve ihtiyaç sahipleri için kurulmuş dernekler: “Umuttan Çocuklar” ve “Köy Okulları Yardım Projesi.” Yıllardan bu yana, iki derneğe de elimden geldiğince destek oluyorum. “Duyurmak” bile çok değerli. Ama birebir projelerin içinde olmak, hatta birlikte projeler yaratmak mükemmel. Hayvan meselesiyse, yumuşak karnım. Elimden ne gelirse yapmaya ve yetişmeye çalışıyorum. İnsanların “ana sayfa estetiğim bozulmasın” kaygılarıyla yayınlamadıkları şeylerle dolu hesaplarım. Bunun takipçi kaybettirdiği söylüyorlar. Benim umurumda değil. Bu yüzden gidecek takipçiyle zaten işim yok.

ÖDÜLLERE KARŞIYIM, HADSİZLİK OLARAK GÖRÜYORUM! KÖRLER SAĞIRLAR BİRBİRİNİ AĞIRLAR

Sen ödüllere karşısın. Niye? Samimiyetsiz mi buluyorsun?
-Hadsizlik olarak görüyorum. Hiçbir kurumun, kişinin ya da topluluğun, bir müziğin, diğer bir müzikten daha iyi olduğuna karar verme yetisi ve yetkisi yok. Bu haddi kendilerinde nasıl görüyorlar, bize sormadan bizi yarıştırabiliyorlar aklım almıyor. Ben tüm ödül törenlerindeki adaylıklarımı silmelerini rica ediyorum, her seferinde. Onların oyununda oynamıyorum. “Körler sağırlar birbirini ağırlar” bu duruma cuk oturan bir cümle.

‘Size şu ödülü veriyoruz!’ dediklerinde ne yapıyorsun peki…
-Almıyorum. Samimiyetsiz ve trajikomik geliyor bu durumlar. Elde ödüllerle fotolar falan. Ne büyük bir yanılgı…

YOLDA OLMAK, KİMSENİN GİTMEDİĞİ YERE GİTMEK, SESİMİ, NEFESİMİ ULAŞTIRMAK, BENİ MOTİVE EDEN ŞEYLERİN BAŞINDA GELİYOR PANDEMİ GEÇİNCE YİNE YOLLARA DÜŞECEĞİM

Müzikte bağımsızlığa inanıyorsun…
-Kesinlikle! Tam bağımsız bir müzisyenim. Kendi plak şirketim var ve kendi çalışmalarımı, başka şirketlerle ortak çalıştığımda da özgürce yaratabiliyorum.

Bir ayağın Ankara’da, diğer ayağınla pergel gibi Türkiye’nin her yerinde konser verdin, veriyorsun… Yorulmuyor musun?
-Ben yolları seviyorum… Yolculukları… Varmayı değil… Bir şey de aradığımdan değil. Yolda olmak, kimsenin gitmediği yere gitmek, sesimi, nefesimi ulaştırmak… Beni motive eden şeylerin başında geliyor.

KONSERLERİME GELEN KİTLE BANA BENZİYOR… HEPSİ, BENİM İÇİMDE DE VAR!

Konserlerin hep ful… Genci, yaşlısı, türbanlısı, rock’çısı… Toplumun farklı kesimleri senin konserlerinde buluşuyor…
-Evet, bayılıyorum. Bana benziyor o kitle Hepsi benim içimde de var. Demek ki, doğru şekilde buluşmuşuz. Müziğimin renginin skalası geniş. Bir rengim, elbet birini buluyor…

Peki Corona’da durum neydi?
-Corona’nın başında en çok izlenen ev konserlerini yaptım, sonra baymasını istemedim ve bıraktım. Hem dinleyeni hem de beni…

Online konserler kesiyor mu seni?
-Tabii ki kesmiyor. İnsan istiyor, insan. Ses, nefes… Ama bu illet bitene kadar durum online! Sonra yine kavuşacağız birbirimize!

DİZİLERDE ŞARKILARIMIN KULLANILMASINA İZİN VERDİM. ORADAN GELEN GELİRLERİ YARDIM VE DESTEK PROJELERİNE HARCIYORUZ

Her daim genç kalmaya yeminli misin?
-Yeminliyim! Vazgeçersen, bitersin.

Her gün spor yapmazsan mutsuz mu oluyorsun?
-Evet. Evimde ufak bi salonum var. Pandemiden önce kurdum. Sanki pandeminin geleceğini biliyormuş gibi. Ama işte, elinin altında olunca ihmal etmek daha kolay oluyor.
Dizilerde, şarkılarına çok sık yer verilen sanatçılardansın.. Neler hissediyorsun?
-O konuyu saldım gitti. İnan bana hangi dizide hangi şarkım çalıyor artık takip edemiyorum. Hepsine izin veriyorum. Çünkü oradan gelen gelirleri yardım ve destek projelerine harcıyoruz.

ADAM, 100 MİLYON İZLENMİŞ SÖZDE AMA KONSER BİLETİ KESEMİYOR. BU NASIL İŞ?ER MEYDANI, KONSER BİLETİDİR

Oha! YouTube’da 38 milyon izlenen videoların var. Bu nasıl bir şeydir?
-Anıran eşek videolarının ve saçma sapan YouTube fenomenlerinin milyonlar izlendiği ülkede, benim 38 milyonum umut veriyor olmalı. Bana veriyor…

Son zamanlarda, bu dinlenme/izlenme sayılarıyla oynandığı yönünde tartışmalar çıktı. Sen ne diyeceksin bu konuda? İzleyici o rakamların gerçek olduğunu nasıl anlayacak?
-Anlayamayacak! Bu sahte rakamları değerlendirmeleri imkansız. Ama sektör bunu çok iyi biliyor. Adam, 100 milyon izlenmiş sözde ama konser bileti kesemiyor. Bu nasıl iş? Er meydanı, konser biletidir. Gerçi, son Harbiye konserlerinde bol bol davetiye dağıtanları da duyuyoruz… Sektörde nereye bassan ayağının batacağı bir çukur var!

KLASİK OTOMOBİL VE SAAT TUTKUM VAR

Kazandığın paraları n’apıyorsun?
-İnsani sorumluluklarımı yeterince yerine getirdiğime, kendimin ve sevdiklerimin geleceğinin en azından maddi garantisini sağladığıma inandıktan sonrasını, son derece keyfi harcıyorum. Klasik araba ve saat tutkum var. Çok çalışıyorum. Bunlar ne kadar maddi değeri yüksek gibi görünse de ruhuma iyi gelen benim için manevi şeyler.

SOLMAYAN ŞARKILAR’IN BU KADAR İLGİ GÖRMESİ BENİ MEMNUN ETTİ

Türk Sanat Müziği’nin klasikleşmiş eserlerinden oluşan ‘’Solmayan Şarkılar’’ albümün nefis! Neler hissediyorsun?
-Öncelikle hiç kötü yorum duymamak ve gördüğü ilgi beni çok mutlu etti. Bu eserlerin değeri büyük. Yorumlamak da cesaret istiyordu.

Klasikleşmiş parçaları dinlemiyoruz da yepyeni şarkılarla tanışıyor gibiyiz… Senin sesinde farklı bir karakter kazanıyor eski şarkılar. Nasıl beceriyorsun?
-Aslında özel bir şey yapmıyorum. Sadece nasıl hissediyorsam öyle söylüyorum ben her şarkıyı. Yorumlamak için özel bir çabam yok. Benden çıkan bu işte…

MÜZİKAL ANLAMDA ÖVGÜ EŞİĞİM YÜKSEK… BENİ FAZIL SAY ÖVDÜĞÜNDE YA DA HÜSNÜ ARKAN TAKDİR ETTİĞİNDE, KENDİMLE GURUR DUYUYORUM

YouTube kanalında şarkılarını yoruma kapalı paylaşıyordun? ‘’Veda Busesi’’ klibine neden ayrıcalık tanıdın?
-Yoo asılında tanımadım. Benim YouTube kanalımda, tüm yorumlar daima kapalı ve öyle kalacak. Bir sanat eserinin eleştirilmesine karşı değilim. Ancak gittiğiniz resim, heykel ya da fotoğraf sergisinde eserin altında bir A4 kâğıdı yok değil mi? Kimse oraya yorum yazmıyor. Zaten kimin ne haddine? Öyle şey mi olur? Okumak zorunda mıyız, iyiyi de kötüyü de bilinçliyi de bilinçsizi de. Ben okumak istemiyorum. Son albüm, Sony Müzik’le ortak çalışma. Videolar ‘’Cem Adrian Vevo’’ kanalından yayınlandı. Yorumlar, Sony Müzik inisiyatifinde açık. O yüzden okuyabiliyorsunuz. Yoksa ‘’Cem Adrian’’ kanalındaki şarkılar kapalı kalmaya devam edecek.

Yine de hakkında yazılan yorumlar seni uçurmuyor mu? Ben neymişim demiyor musun?
-Yanlış anlaşılmak istemiyorum ama benim müzikal anlamda övgü eşiğim çok yüksek. Beni Fazıl Say övdüğünde ya da Hüsnü Arkan takdir ettiğinde, kendimle gurur duyuyorum. Ya da Oylun Erdayı gibi büyük hocalar…

BERBAT BİR SEVGİLİYİM!

Hayranlarından sana gelen en garip talep ne oldu bugüne kadar?
-Erkek dinleyicilerimin kız arkadaşları için istediği çeşitli videolar var. Bunu hiç anlayamamışımdır. Benim sevgilim başka birine hayran olsa, ona düşman olurdum.

Nasıl bir sevgilisin?
-Tek kelime ile berbat!

Aşk acısı çekerken daha mı çok üretirsin yoksa tam tersi mi?
-Tuhaf gelecek ama ben gelecekte olacakları yazıyorum sanki. Ne zaman acı dolu bir şarkı yazsam, gider o hikâyeyi yaşarım…

KİMSENİN BİLMEDİĞİ BİR ALIŞANLIĞIM…

Kimselerin bilmediği bir alışkanlığını söylesene…
-Her gece Memduh Bayraktaroğlu dinler uyurum. Masal gibi…

Sırtını güvenle dayadığın, sorgusuz sualsiz güvendiğin üç isim…
-Hümeyra Uçan. Banu Zeytinoğlu. Üçüncü bana özel.

BANA “ELMAS KALPLİ” DİYORLAR ÇÜNKÜ… BANU ZEYTİNOĞLU “ELMAS ANNE” ÇÜNKÜ…

“Elmas” ne ifade ediyor senin için? Çok sık kullandığın bir emoji. Seni tanımlarken ‘’elmas kalpli’’ diyorlar. Senden bahsederken adının yanına bi elmas emojisi koyuyorlar… Neden Elmas?
-Eşsiz ve sadece kendine kesilen bir taş… Kendine kırılan… Kendi tarafından şekillendirilebilen… Nadir ve kıymetli. Kendime çok yakın hissettiğim bir şey… Sevdiklerime böyle hitap ediyorum. Mesela Banu Zeytinoğlu benim için Elmas Anne.

Sahi onunla nasıl bir aşk var aranızda?
-2003’de Fazıl Say’ın evinde tanıştık. Fazıl Abi, benim maddi sorumluluğumu, Bilkent bursumu ve masraflarımı üstlenmesini istedi. Ancak Banu Abla, sadece maddi değil manevi sorumluluğumu da aldı. En zor, en zayıf, en narin zamanlarımda, varlığıyla güçlü hissettim. 23-24 yaşında bir çocuktum. Üzerimde hakkı çok büyüktür. Çok uzun uzun yazmak gerekir. Şu an benimle gurur duyduğunu bilmek için bile, bu kadar yola ve zorluğa değdi…

BEN ZATEN HARİKA BİR BABAYIM…. PAŞA VE ASLAN İSMİNDE İKİ OĞLUM, NİNA İSMİNDE BİR KIZIM VAR

Bir dönem sosyal medya hesabından ‘’taşıyıcı anne arıyorum’’ esprisi yapmıştın… Hatta Didem Soydan da cevap gelmişti… Tamam espriydi ama senden şahane baba olur! Sence de öyle değil mi?
-Ben zaten harika bir babayım. Paşa ve Aslan isminde iki oğlum, Nina isminde bir kızım var…

GENÇ MÜZİSYENLERE DESTEK VERİYORUM, HANDE MEHAN’I DİNLEMENİZİ TAVSİYE EDERİM

Fazıl Say’ın senin kariyerine olan katkısını her fırsatta dile getiriyorsun… Sen neler yapıyorsun genç müzisyenler için?
-Yeteneğine inandığım her müzisyene destek veriyorum. Mesela onlara sektörel deneyimlerimi aktarıp, hata yapmalarını engelliyorum. Ki inan bu en büyük destek. Atacakları bir imzayla hayatlarını mahvedebiliyorlar. Gönüllü olarak prodüktörlüğünü yaptığım isimler de var. Örneğin Hande Mehan. Dinlemenizi tavsiye ederim.

MAHALLE HAYATI YAŞIYORUM

Ankaralı olmanın en şahane 5 şeyi nedir?
1- Trafiksizlik
2- Medeniyet
3- Saygı
4- Sükûnet
5- Dostlarım

Mahalle hayatı yaşıyorsun. Buna da bayılıyorum. Sizin mahalleden sevdiğin birkaç karakteri anlatsana…
-Çok var. Bizim esnaf bir tanedir. Mahallemizin köpekleri de öyle. Mesela Richard’dan bahsedeyim. Yüzü Richard Gere’a benzediği için ben koydum ismini. Çetenin lideri bir köpek arkadaş. Çete 6 köpekten oluşuyor. Asla mama ya da artık yemek yemezler. Çünkü mahallemizin kocaman kalpli bir kasabı var, onları daima etle besledi. Mahalledeki yabancıları ve kargocuları sevmez Richard ve çetesi. Sucular da kendilerinden korkarlar. Ama aslında zararsızlar. Richard gördüğüm en yakışıklı ve asil köpek.

Yorum Bırak