Biz duygularımızı kaybettik. Sadece biz değil, çocuklarımız da…

Duygu deyip geçmeyin. Çok önemli. Hatta bence hayattaki en önemli şey. Hele benim gibi aklından çok duygularıyla yaşayan biri için… Kim ne derse desin, hayatımızı duygularımız yönetiyor. Ve ifade edemediğimiz her duygu bizde bir hasar bırakıyor. Çocuklarımız için de geçerli bu durum. İşte bu yüzden, uzman pedagog Bahar Atvar’ın geliştirdiği kutu oyunları hem anne-babalar hem de çocuklar için çok faydalı bir araç. Sizi onunla tanıştırmak istedim…

Sizi tanıyalım…
Ben Bahar Atvar. Uzman pedagogum. İstanbul Üniversitesi Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık Bölümü mezunuyum. 11 senedir kurucusu olduğum merkezde çocuklar ve aileleriyle çalışıyorum. Bodrum’da yaşıyorum. Yarı zamanlı İstanbul ve İzmir’de çalışmalarım sürüyor.

Çocuklar için ‘Duygu Dünyası’ isimli ilginç bir kutu geliştirdiniz. 2-6 yaş, 6-10 yaş ve 10-13 yaş… Bu oyunları geliştirirken amacınız neydi?
Yaşamın günlük koşturmaları içinde yapılması gerekenlere odaklanırken sevdiklerimizin ve kendimizin neler hissettiğini fark edemez olduk. Duygularımızı kaybettik. Oysa onlar içimizde bir yerde, bize kendimizle ilgili bir şeyler anlatmaya çalışıyor. Çocuklarımızın gözüne bakıp ne hissettiklerini anlamaya sabrımız kalmadı. Ağlayan birini gördüğümüzde dinlemeye, yanında kalıp “Ben buradayım!” demeye takatimiz kalmadı. Oysa duygular ifade edildikçe kalpler açılır. İletişimin sağlıklı yolu da budur. İşte bu kutu oyunları bu işe yarıyor: Çocukların duygularını ifade etmesine, aynı şekilde anne-babaların da…

Bir çocuğun duygusunu ifade edememesi neye yol açıyor?
Duygusunu ya içine bastırıp hissizleşme hali, kalabalıklar içinde tek başına olma hali ya da duygularını, öfkesini, üzüntüsünü yıkıcı bir şekilde dışa vurma hali…

Siz bu kutu oyunlarıyla çocuklara ve ailelere neyi öğretmeye çalışıyorsunuz?
Amacım annelerin, babaların, eğitmenlerin kutulardan çıkan “duygu kahramanları”yla çocuklarla oyun oynayarak onların duygularını ifade etmelerini sağlamaları…

BIRAKIN DUYGULARINI GÖSTERSİNLER

Biz duygularını gizleyen bir toplum muyuz?
Genel olarak acı, üzüntü, öfke gibi olumsuz duyguları rahatsız edici buluyoruz, ifadesine izin vermiyoruz. Geçiştiriyoruz. Çocukluğumuzda bu duygularımız kabul edilmemişse biz de anne-baba olarak çocuğumuzun hissettiği bu duygular karşısında nasıl davranacağımızı bilemiyoruz.

Kaç yaşına kadar çocuklar duygularını şeffaf ve açık bir şekilde ifade ediyor?
Bebekler duyguları yüz ifadelerinden algılama ve anlama konusunda çok gelişmiş durumda. Duygusu yatıştırılmayan bebek, önce avazı çıktığı kadar ağlamaya başlayabilir, ama cevap alamayınca o öfke ve üzüntü duygusuyla içine dönüp sessizleşebilir. Yani duyguların ilk ifadesi ağlamayla başlıyor. Bence ağlamak, ağlayabilmek her yaşta bize çok şey anlatıyor. Bazen mutluluk bazen hüzün gibi… Çocuklarımıza sürekli, “Ağlama!” “Korkma!” dediğimiz için sonunda “Bu çocuk neden duygularını ifade edemiyor!” diye şikâyet ediyoruz…

HER DUYGU SİNSİCE YER BULUYOR

Kaç çeşit bilinen duygu var?
Yabancı kaynaklara göre yüzlerce duygu var, hâlâ araştırılıyor. İfade edilemeyen her duygu bedende ve zihinde sinsice kendine yer buluyor. Davranışlara, ruh haline yansıyor ve beden hatırlamaya devam ediyor. 5 yaşında düştün, canın acıdı, kimse ilgilenmedi. 30 yaşında düştüğünde, 5 yaşında çocuk halin ne hissediyorsa 30 yaşındaki halin de aynı duyguları hissediyor.

KADINLAR SAĞ, ERKEKLER SOL BEYNİNİ KULLANIYOR

Sağ beyin duygular, duyguların bedenle bağlantısından sorumlu. Sol beyin ise duyguları sözel olarak söyleme, mantık, neden sonuç ilişkisi kurmaktan sorumlu. Kadınlar genel olarak sağ beynini, erkekler sol beynini kullanıyor. Kutu oyunlarımda amacım her ikisini de geliştirmek.

Hepimiz duygularımızı ifade edememenin bedelini ödüyor muyuz?
Elbette! Duygusal olarak dinlenmeye, görülmeye hissettiklerimizin fark edilmesine ihtiyacımız var. Ama işte öfke, korku, çaresizlik gibi duyguları ifade etmeyi “güçsüzlük” olarak algılayabiliyoruz. Zamanla bu duygular bedenimize zihnimize yük olmaya başlıyor. Sınır çizmekte, “Hayır” demekte zorlanıyoruz.

KENDİNİ KORUMA EĞİTİMİ ZORBA DAVRANIŞLARLA KARŞILAŞINCA YAPILACAKLAR

1- Biri senin alanına girip (40 santimetreye kadar) fiziksel olarak sana dokunmaya çalışırsa, zarar verirse, buna izin verme. Ona, “Bana dokunmana izin vermiyorum!” de. Oradan uzaklaş.

2- Çığlık at! Zorbaca davrananlarla karşılaştığında bağırarak tepkide bulun, yardım iste. Bu senin suçun değil, unutma. Kendini koruyabilirsin. Duygularının farkında ol. Onları bedeninde hisset.

3- Zorbaca davrananlarla karşılaştığında koşarak ve bağırarak oradan uzaklaş.

4- Sen yapmak istemediğin şeylere “Hayır” diyebilirsin. Zorbalığın ne olduğunu öğrendin. Böyle bir şeyle karşılaşırsan, annenden, babandan ve öğretmeninden yardım iste. Sana kötü davranmalarına izin verme.

Biz duygularımızı kaybettik. Sadece biz değil, çocuklarımız da…

EN SAVUNMASIZ ÇOCUKLARIMIZ

“6 yaşına kadar yaşadıkları bir üzüntüyü, öfkeyi hatta heyecanı minicik bedenlerinde elektrik çarpmış gibi yaşarken, bizler ne yapacağımızı bilmiyoruz. Onların sakinleşmeye, kendilerini güvende hissetmeye ihtiyaçları var. Çocuklar duygularını ifade etmezse tıpkı biz yetişkinler gibi hasta oluyorlar. Öfkelendiklerinde karınları ağrıyor. O ağrı, her aldıkları yaşla bedenlerinde büyümeye devam ediyor. 12-13 yaşına geldiklerinde sağlık sorunları, kaygı bozuklukları yaşamalarına neden oluyor.”

DUYGUSUNU BİLMEYEN KENDİNİ KORUYAMAZ

Bitmez tükenmez bir çocuk istismarı/tacizi söz konusu. Bu oyunların çocuklarımıza bu konuda ne faydası olabilir?
Duygusunu bilmeyen çocuk kendisini ifade edemez, koruyamaz. Duygularını hissedebilen bir kişi de tacizde bulunamaz. Ne hissettiğini fark eden bireyler ancak başkalarının ne hissettiğini anlayabilir. Empati için duygu dünyamızı anlamamız şart.

Yorum Bırak