O, bir diyetisyen 130 kiloydu… Bir yılda 60 kilo verdi Üstelik ameliyatsız!

ALKIŞLANMAYI hak eden biri o!
Diyetisyen olması da durumu değiştirmiyor.
Ayça Sezginer bir yılda tam 60 kilo verdi.
Yasaksız bir diyetle. Ara öğünleri atlamayarak. Az ama sık sık beslenerek.
Önüne gelenin mide ameliyatı olduğu bir çağda Ayça Sezginer’in hikâyesi bana ilginç geldi. Bir obezin hissiyatını ‘içeriden’ anlattı..

– Tebrik ediyorum sizi, ikinci hayatınızı yaşıyorsunuz…
– (Gülüyor) Aynen öyle! Hatta kesinlikle öyle! Aynadaki görüntüm tamamen değişti. Eski fotoğraflarım mazi oldu. Kendime güvenim geldi. Kendimi çok mutlu hissediyorum. Bir de en önemlisi, artık sağlıklıyım! Bir yılda tam 60 kilo verdim ve yepyeni bir insan oldum…

– Hadi hikâyenizi bize en baştan anlatın… Siz bir diyetisyensiniz. Ama bir süre önce de obez bir diyetisyendiniz…
– Evet, 130 kiloydum. Hastanede çalışırken vizite zamanlarımda hastaların şok olmuş surat ifadeleriyle karşı karşıya kalıyordum. “Nasıl yani? Bir yanlışlık var! Biz size mi geldik?” der gibisinden bakıyorlardı. Kendilerine pek bir faydam dokunmayacağını düşünüyorlardı. E çünkü karşılarında merdiven çıkmakta bile zorlanan obez bir diyetisyen vardı…

– Siz kendinizi bildiniz bileli kilolu muydunuz?
– Ne yazık ki öyle. 4.5 kilo doğmuşum. İlkokula giderken 70 kiloydum. Annem bana uygun okul önlüğü bulamazdı, terziye özel olarak diktirirdik. Her yıl yaşımla birlikte kilom da arttı. Okul zamanlarında beden eğitimi dersleri benim için işkenceydi. Kilolarım yüzünden minderin üzerinde takla atmayı beceremeyince bir köşede ağlardım.

– Bu kadar kilolu olmanızın sebebi neydi peki?
– Muhtemel birbirini tetikleyen 2 sebep var. Annem hastanede doktordu ve çok yoğun çalışıyordu. Babam da bir fabrikada üretim müdürüydü. Onun da iş hayatı çok yoğundu. İkisini de doğru dürüst göremiyordum. Anneannem büyüttü beni. Bizim kültürümüzde de çok yanlış bir anlayış hâkim: “Yemek yiyen çocuk sağlıklı çocuktur!” Anneannem de iyi bir şey yaptığını zannederek beni sürekli yedirmiş. İkinci sebep de birinci sebepten kaynaklı. Fazla başıboş kaldığım için sürekli okul harçlıklarımı markette, abur cubur (cips, çikolata, kola vb) reyonlarında harcardım. Yedikçe rahatladığımı zannederdim. Sonunda 130’a dayandım!

– Fizyolojik ya da psikolojik rahatsızlığı olmayan biri 130 kilo olabilir mi?
– Mümkün değil! Dibinde mutlaka bir sorun yatıyordur. Benim olayım tamamen psikolojikti. Yalnız kaldıkça kendimi yemek yemeye veriyordum. Daha sonra ben kilo aldıkça ailem yediğime içtiğime karışmaya başladı. Bu durum bende ters tepki yarattı. Bu sefer de gizli gizli yemeye başladım. Mesela dolabımda her zaman bebe bisküvisi olurdu…

OBEZ, OBEZ OLDUĞUNU KABUL ETMEZ!

– Bir obez, obez olduğunu kabul eder mi?
– Kendimden biliyorum, asla etmez! Kendine obezliği yakıştırmaz! Yüz kilonun üzerinde olmayı “normal” kabul eder. Benim değişimim, obez olduğumu kabullenmemle başladı…

– Peki, kendini güzel bulan, bedeniyle barışık obez var mıdır?
– Zannetmiyorum. Çünkü oldukça yargılayıcı ve acımasız bir toplumda yaşıyoruz. Ama bir şekilde kafasını kuma gömüp yaşamaya devam ediyor…

– Birkaç yıl önce bir obezite dosyası hazırlamak için obez kılığına girdim ve fark ettim ki biz obezlerden hoşlanmıyoruz. Onları fazla yer kaplamakla, estetik anlayışımıza uymamakla, iradesiz olmakla ve daha bir sürü şeyle suçluyoruz…
– Ne yazık ki söylediğiniz her şeyi, hatta fazlasını bizzat yaşadım. Mesela okul hayatım boyunca insanlar benimle arkadaşlık etme konusunda çok gönüllü olmadılar. Lokantada yemek yerken arka masalardan, “Kaç kilo olmuş hâlâ yiyor!” denildiğini duymuşluğum çok vardır. Tatillerde akşamüstü ortalık sakinleşince denize girerdim, utanırdım bedenimden, birileri görecek ve alay edecek diye. Bayramlarda akrabalarla görüşmek istemezdim, çünkü her muhabbetin sonu, “Ne olacak bu kızın kiloları?” meselesine gelirdi. Markette alışveriş yaptığımda herkes, “Ne aldı acaba bu şişman?” diye benim sepetime bakardı. Çok çektim ya! Mesela ehliyet alırken, direksiyon sınavında sürücü koltuğuna sığabilmek için koltuğu biraz arkaya ittim, araçtaki gözetmenlere acayip eğlence çıktı, ne güldüler, ne güldüler… Obez olunca insanların maskarası da oluyorsunuz! Çok fena. Empati yoksunluğu ve bilgisizlik, toplumumuzda obezlere karşı “düşmanca” davranışlara sebep oluyor. İşini kötüsü bu durum obezleri daha da yalnızlığa itiyor, onlar da teselliyi yemekte arıyorlar!

BİR OBEZİN ‘BEN DİYETİSYEN OLACAĞIM’ İDDİASI BİR TOPALIN MARATONU KAZANMASI KADAR GARİP BİR DURUMDU!

– Peki, siz “içeriden” ne hissediyordunuz? Bir obez ne hisseder? Kendini suçlar mı? Yoksa dünyayı mı suçlar bu kadar şişman olduğu için…
– Ben o zamanlar dünyayı ve başkalarını suçluyordum! İnsanların beni 130 kiloluk halimle kabul etmesini istiyordum. Neden bu kadar acımasız olduklarını anlayamıyordum.

– Diyetisyenlik okumanız bu durumu aşabilmek için mi?
– Annem doktor, abim eczacı, yani sağlıkçı bir aileden geliyorum… Gastronomiyle diyetisyenlik arasında gidip geldim. Ama sanırım ta derinlerde insanlara yemek yemeyi sevdirmek ama aynı zamanda kilo almalarını da önlemek istiyordum. Ve diyetisyenlikte karar kıldım…

– Üniversite yılları peki?
– E parmakla gösteriliyordum. Diyetisyenlik okuyor ama 130 kilo! Genellikle arka sıralarda oturuyordum, yaramazlık yapmış çocuk gibi sürekli başım önümde geziyordum. Yine de okurken çok zorluk çekmedim. Esas zorluğu, “Hangi bölümde okuyorsun?” sorusunu cevaplarken çektim. Çünkü bir obezin “Ben diyetisyen olacağım” iddiası, bir topalın maratonu kazanması kadar garip bir durumdu!

– Ne zaman “Yetti gari… Zayıflayacağım ben, bunu başaracağım!” dediniz…
– Üniversitenin son sınıfında. Artık evden bile çıkmaz olmuştuk kilolarım yüzünden ve derslere devam edememiştim. Bir karar vermem gerekiyordu; ya bu okulu bırakacaktım ya da artık bu gerçekle yüzleşip kilo verecektim.

– Ameliyat olmak geçti mi aklınızdan?
– Benim değil, ama ailemim geçti. Sağlığımdan endişelendikleri için birkaç doktorla görüşmüşlerdi. Ben ise “Bunu kendim başarmam gerekiyor!” dedim. Danışanlarıma de iyi örnek olabilmek için de bunu ben başarmalıydım. Kendime bir beslenme programı hazırladım ve bir yılda 60 kilo verdim…

30 KİLOYU VERDİKTEN SONRA SPORA YAZILDIM

– Peki, nasıl yaptınız?
– Yasaksız bir beslenme programıyla! Çünkü kendimi tanıyordum: Kendimi ne kadar kısıtlarsam, diyet programını o kadar çabuk bırakacaktım. Verilecek kilo çoktu, yolumun uzun olması biraz gözümü korkutsa da kendime inanıyordum.

– Yardım aldınız mı?
– Yok, hayır. Ne yaptıysam kendi yaptım. Az az ama sık sık beslendim. Ara öğünleri aksatmadım. Arada kendime ödüller verdim. İlk başlarda spor yapmak benim için eziyet olacaktı. Hiç başlamadım. 30 kiloyu verdikten sonra spor salonuna yazıldım.

– Hiç bozmadınız mı?
– Tabii ki bozdum. Arkadaşlarımla, ailemle dışarı çıktığımda kaçamaklarım oluyordu. Ama bunları hiçbir zaman kendime pişmanlık olarak döndürmedim. Kilo verme macerama kaldığım yerden devam ettim. En büyük yardımcım da ailemdi. Onlar da en az benim kadar bu kilodan çektikleri için koşulsuz bir şekilde yanımda oldular. O dönem, evdeki herkes diyetteydi!

– O eski kadınla şimdiki arasında ne fark var…
– Dünyalar kadar fark var! Şimdi çok daha özgüvenli, konuşkan ve sosyalim. Eskiden arkadaşlarımla buluşmak benim için ıstıraptı. Onların yanında kendimi kötü hissediyordum. Bir yere oturduğumuzda etrafı dinlemeye başlıyordum: “Acaba benim hakkımda bir şey mi diyorlar?” diye. Bir de işin sağlık tarafı var. Hareket edemeyen, iki adımda nefes nefese kalan biriydim. Her yere taksiyle veya arabayla gitmeyi tercih ediyordum. Şimdi ise yürümeyi ve sporu seven haraketli biri haline geldim. Resmen yeniden doğdum. Şu anda da benim eski halim gibi olan danışanlarımın kendini iyi hissetmeleri ve sağlıklarına kavuşmaları için çaba sarf ediyorum…

KİMSE OBEZ DİYETİSYENE GİTMEK İSTEMEZ!

– Obez diyetisyene gitmek ister mi insan?
– İstemez! Bunu anlıyorum. Ama insanların da şunu anlaması gerekiyor: Biz de insanız, bizim de sağlık problemlerimiz oluyor. Bu mesleği seçtik diye manken gibi vücuduna sahip olmamız gerekmiyor! Tamam, işimizde görsellik önemli, ama daha da önemlisi başvurduğunuz insanın bilgisi, deneyimi ve sizi bir faydasının dokunup dokunmayacağı. Esas olarak buna odaklanmak gerekiyor!

HİÇBİR SAĞLIK SORUNU OLMAYIP SADECE HIZLI BİR ŞEKİLDE KİLO VERMEK İSTEYENLERE MİDE KÜÇÜLTME AMELİYATLARINI TAVSİYE ETMİYORUM

– Sizin başardığınız gibi yapamayıp ameliyat olanlara kızıyor musunuz?
– Altta yatan çok ciddi fizyolojik rahatsızlıkları varsa ve bu da kilo vermelerine engel teşkil ediyorsa ameliyat olabilirler. Yeter ki beyinlerindeki obezi yensinler! Mideye az besin giriyor olabilir ama girilen besinin kalori içeriği yüksek olursa, ameliyatın faydası dokunmaz. Geri eski hallerine dönerler.

– Peki, bu mide küçültme ameliyatlarını tehlikeli buluyor musunuz?
– En ufak bir ameliyatta bile komplikasyon riski vardır. Ki bu ameliyatlar 4 saat süren ciddi operasyonlar. O yüzden beden kütle endeksi 40’ın altında olan, hiçbir sağlık problemi olmayan, sadece hızlı bir şekilde kilo vermek isteyenlere bu ameliyatı tavsiye etmiyorum!

Yorum Bırak