AyÅŸe Tükrükçü’nün akıllara durgunluk veren hikâyesi
9 yaşında amcasının tecavüzüne uğradı, kocası tarafından geneleve satıldı, 7 genel evde çalıştı, şimdi bir sivil toplum kahramanı, her gece evsizlere çorba dağıtıyor.
O, tek kelimeyle müthiÅŸ bir kadın! Onca acıyı yaÅŸadıktan sonra hâlâ ayakta durabiliyorsa, iÅŸte ona müthiÅŸ kadın denir. Hikâyesi gerçekten akıllara durgunluk veriyor. AyÅŸe Tükrükçü, bir gurbetçi ailesinin kızı. 9 yaşında amcasının tecavüzüne uÄŸruyor. Ne annesi ne babası ilgileniyor. Vücudunda 72 darp izine rastlandığı için, Almanya’da ailesinden alınıyor, yetiÅŸtirme yurduna veriliyor. Tecavüze uÄŸradığı ancak 11 yaşında anlaşılıyor. Felaketler bununla da bitmiyor, dayaktan, aile baskısından kurtulmak için önüne çıkan ilk adamla evleniyor… Ama kocası onu geneleve satıyor! Başına gelmeyen kalmıyor. Günde 70 adamla yattığı oluyor. Kütahya’da genelevde çalışırken bir müşterisi onunla evlenmek istiyor, içeriye olan borcunu ödeyip, düğün yapabilmek için ekstradan 700 küsur kiÅŸiyle yatmak zorunda kalıyor. Türk filmlerinin çok da hayal ürünü olmadığının bir kanıtı AyÅŸe’nin hayatı… Ama o adamdan da ayrılıyor. Åžefkat-Der kanalıyla 2007’de bağımsız milletvekili adayı oluyor. Her yerde, hayatsız kadınların yaÅŸadığı sorunları anlatıyor. Åžu anda herkesin saygı duyduÄŸu bir sivil toplumcu. Åžefkat-Der olarak, 240 gündür her gece İstanbul’da evsizlere çorba dağıtıyor Bu müthiÅŸ kadının hikâyesini buyurun buradan okuyun.
AyÅŸe Tükrükçü, yaÅŸadıklarınız inanılır gibi deÄŸil! Biz sadece Türk filmlerinde bu tür ÅŸeyler görüyoruz ve “Amma abartmışlar!” diyoruz. Hikâyeniz nerede, nasıl baÅŸladı?
-Antep’te. Gurbetçi bir ailenin çocuÄŸuyum. Annem ve babam, ablamla beni Antep’te bırakıyor, yanlarına iki abimi alıp Almanya’ya işçi olarak gidiyorlar. Ne yazık ki 9 yaşındaki abim, Berlin’de bir kanala düşüyor ve boÄŸuluyor. O trajediden sonra aile kopmaya baÅŸlıyor. Bir tarafta fakirlik, cehalet, üstüne böyle büyük bir acı, bölünmüş aile, çocukların bir kısmı Türkiye’de babaannede… Abim boÄŸulduÄŸunda, aslında hepimiz birden o kanalda boÄŸulmuÅŸ olduk!
Annenizi- babanızı ne zaman gördünüz?
-Annemi-babamı 4 yaşımda gördüm. Abimin cenazesi için Antep’e geldiklerinde. Sonra bir daha 7 yaşında gördüm. Annem Türkiye’ye geldi, kardeÅŸim İlknur’u doÄŸurdu, bırakıp gitti. Beni de 15 günlükken bırakmış. Bırakılan çocuklar hep babaanneyle büyüdü. Bölük pörçük bir hayat. Annenle babana yabancısın. 7 yaşından sonra beni de aldılar Almanya’ya, o zaman birlikte yaÅŸamaya baÅŸladık. Çok sevgi gördüğüm söylenemez. Åžiddetle büyüdüm. Annemin yaptığı yemek, babamın istediÄŸi gibi olmamış mı, baÅŸlıyordu annemi dövmeye. İşin kötüsü, dayağı yiyen annem de bizi dövüyordu. Şöyle özetleyeyim: Hatırlamak bile istemediÄŸim bir çocukluk. Derken rahmetli babaannemden mektup geldi: “Çocukların hepsini alıp götürdünüz, ben çok yalnızım burada, bari birini gönderin.” Dayaktan, ÅŸiddetten bıkmıştım, hemen atladım, “Ben gideyim” dedim. Demez olmaymışım. Allah’ın belası Ali Rıza girdi hayatıma…
İlk tecavüz amcamdan
Ali Rıza kim?
-Amcam demeye dilim varmıyor, babamın 8 yaş büyük ağabeyi.
Neden kızgınsın ona?
-Antep’e dönünce, beni ve kızını Antalya’ya götürdü. (AÄŸlamaya baÅŸlıyor) Kazık kadar oldum, hâlâ o hayvanın bana yaptıklarını hatırlarken, küçük bir kız çocuÄŸuna dönüşüyorum. Öz amcam, bana 9 yaşında tecavüz etti…
Nasıl oldu?
-Gecenin bir yarısında, üzerimde bir ÅŸey hissettim. 9 yaşında çocuÄŸum henüz, ne olduÄŸunu da anlayamadım. Ama o alkol kokan nefesi unutamam. Gözlerimi açtım, amcam. AÄŸzımı kapattı ve sus iÅŸaret yaptı. Kızı Åžengül de yanımızdaki yatakta yatıyor. DehÅŸete kapılmış vaziyetteyim. Üzerindeki çamaşırları yırtarak çıkarttı. Ben aÄŸlıyorum ve kaçmaya çalışıyorum. Kaçmayayım diye yatağın kenarındaki meyve bıçağını kaptı, sırtıma sapladı. YetmezmiÅŸ gibi, elinde bıçakla bana tecavüz etti. Neyin ne olduÄŸunu da anlamıyorum. O seyahat boyunca bu neredeyse her akÅŸam tekrarlandı. Gündüzleri yataktan kalkacak halim yoktu, canım acıyordu. AkÅŸama doÄŸru, beni kızının önünde, yataktan kaldırıp, leÄŸenin içine dikip banyo yaptırıyordu. Her yerimi kurulayıp, gene akÅŸam için hazırlıyordu. Yıllarca kurulanmadım ben. DuÅŸtan çıktım, kendi kendime kurudum. O kadar iÄŸrenirim kurulanmaktan, hep Ali Rıza aÅŸağılığı gelir aklıma…
Babaanne nerede peki?
-Antep’te. Hiçbir ÅŸeyden haberi yok, torunları Antalya’da tatil yapıyor zannediyor…
Kuzeniniz niye ses çıkarmıyor?
-Yıllar sonra, “Benim her ÅŸeyden haberim vardı ama aynı ÅŸeyleri babam bana da yapar diye sesimi çıkarmadım. Kimseye de söylemedim. Affet beni” dedi. Â
Sonra?
-Sonra döndük. Bütün çocuklar pijama giyiyordu, Ali Rıza, bana gecelik giydirmelerini söylüyordu, kimseye çaktırmadan beni köşeye sıkıştırıp, iç çamaşırımı çıkartmamı istiyordu. “Yazık! Bu öksüz, babası yok” diye güya ÅŸefkat gösteriyormuÅŸ gibi de kucağına oturtuyordu. Dışarıdan kimse bir ÅŸey anlamıyordu. Karısı bile fark etmiyordu. Zaten sürekli, “Birine bir ÅŸey söylersen seni öldürürüm!” diyordu. O yaÅŸta neyin ne olduÄŸunu bilmiyorsun ki, korkuyorsun ve sana denileni yapıyorsun.
Sonra Almanya’ya nasıl döndünüz?Â
-6 ay geçmiÅŸti, Almanya’ya giriÅŸ çıkış yapmam lazımdı. Allah’tan babam geldi, beni aldı ve götürdü. Ama Almanya’da da bu sefer dayak devam etti. Vücudumdaki morlukları saklamak için, okula boÄŸazlı kazakla gidiyordum. Sonunda öğretmenim fark etti. Polise haber verdi ve mahkeme yoluyla ailemin yanından alındım, Berlin’de yetiÅŸtirme yurdu gibi bir yere verildim. Çünkü vücudumun 72 yerinde dayak izine ve çürüğe rastlandı…
Peki ya tecavüz? Hiç kimseye anlatamadınız mı?
-Hayır. O yurtta, her gün çeÅŸitli aktivitelere gidiyordum, hayatımda ilk defa huzurlu ve mutluydum. 11 yaşındayken, görevli Alman bakıcım, “AyÅŸe, git duÅŸunu al gel!” dedi, çünkü havuzdan gelmiÅŸtim. Çıktım duÅŸtan, havluya sarınmış duruyorum, çığlık attı, “Bu kan ne!” diye. MeÄŸer bacağımdan kan akıyormuÅŸ. Regl olmuÅŸum, âdet kanıymış, ben bilmiyorum tabii. Birden aÄŸzımdan çıkıverdi: “Ali Rıza yaptığında da böyle olmuÅŸtu!” Sonra aÄŸlama krizine girdim, bayılmışım. Tabii Alman bakıcım anlıyor ki, bir sorun var. Hemen ertesi gün hastane, psikologlar, pedagoglar… 11 yaşında, tecavüze uÄŸradığım anlaşıldı. Bir hafta sonra da aileme karşı mahkeme açıldı. Sahiplenmek yerine, beni dışlamayı tercih ettiler…
İlk o..spu lafı annemden
Nasıl yani?
-Öyle iÅŸte! Annem 11 yaşındaydım bana, “Sen gittin kendini orada burada, bilmem ne ettirdin, suçunu da amcanın üstüne atıyorsun. O..spusun sen!” dedi. Cümle bu. Hiç aklımdan çıkmaz. O günden sonra annemi asla affetmedim.
O yurtta ne kadar kaldınız?
-5 buçuk sene. 16 buçuk yaşında bizimkilerin yanına tekrar döndüm. Üç ay her ÅŸey harika, sonra her ÅŸey eski eski tas, eski hamam. Ben tecavüze uÄŸradığım için onların gözünde suçluydum, defoluydum. Annen bile yargılıyorsa seni, zaten kurtuluÅŸun yok demektir. Yıllar sonra annem, Ali Rıza’nın kızı Åžengül, “AyÅŸe doÄŸru söylüyor, tecavüze uÄŸradı!” deyince inandı bana, “Haklıymışsın!” dedi. Ama artık çok geçti…
Sonra?
-23’üme kadar Almanya’da yaÅŸadım. Bir alışveriÅŸ merkezinde personel müdürüydüm. Sonra bir yaz Türkiye’ye geldim ve bana ilk evlenme teklif edenle evlendim…
Kimdi o?
-Mersin İdman Yurdu’nda oynayan bir futbolcuydu. MaraÅŸlıydı. GerdeÄŸe girmeden, başıma gelenleri anlattım. Tecavüzden sonra benim ilk iliÅŸkiye girdiÄŸim insandı Hasan. Bacağını bıçakla kesti, kanını çarÅŸafa buladı ve kayınvalideme verdi. Kız olmadığım o gece öğrenilmiÅŸ olsaydı, beni asla kabul etmezlerdi. Biz köydeyiz, kerpiç bir evde yaşıyoruz, Hasan Mersin’de top peÅŸinde. 6 ay hamileyken, Hasan’ın abisi bana kızdığı için, beni merdivenlerden itti. NeymiÅŸ, nasıl olur da aÅŸ erermiÅŸim, erik istermiÅŸim, bu ne büyük bir şımarıklıkmış…
Peki ya bebek?
– Hiç sorma! Kendime geldiÄŸimde tuvalete gittim. Tuvalet de köy yeri, bir kuyu kazılmış, üzerine tahtalar konmuÅŸ, ortasına bir delik açılmış, tuvalet o. Çömeldim, birden başıma o felaket geldi, kanlar boÅŸaldı ve ben çocuÄŸumu o çukura düşürdüm. ÇocuÄŸum orada kaldı. (AÄŸlıyor) O tuvaletin, lağımın içinde kaldı benim oÄŸlum. OÄŸlan olduÄŸunu biliyordum çünkü her yeri belliydi. Ertesi gün gittiÄŸimde, baktım hâlâ orada. Ama alamadım. Kimse gömmedi onu. Ondan sonra sessizleÅŸtim ben, Hasan’ın gelmesini bekledim. DoÄŸru dürüst bir ÅŸey yemiyorum. Sadece suyla ayakta durmaya çalışıyorum. 3 gün sonra Hasan beni Antep’e götürdüğünde oÄŸlan halen oradaydı. OÄŸlum hâlâ orada. O tuvalette…
Çok fena bu anlattıklarınız! Çok üzücü. Siz de bir tane düzgün adama rastlamamışsınız. Nasıl bir kader bu?
-Daha da kötü ÅŸeyler geldi başıma! Hasan’la boÅŸandık. Antep’te dul olmak sorun. Dul kadına ev verilmez, dul kadın bakkala gitmez. Almanca biliyorum ya, bir avukatın yanında çalışmaya baÅŸladım. Orada Bahri’yle tanıştım, ikinci eÅŸim… Ama biz nedense memleket memleket gezmeye baÅŸladık. “Akraba ziyaretleri!” diyordu. Diyarbakır, Kütahya, Adana, Mersin… Nedense ben hiç kadın akraba da görmüyorum, hepsi erkek. Bahri de her gittiÄŸimiz ÅŸehirde, “Aman berbere git, güzelleÅŸ, akÅŸam yemeÄŸinde bakımlı ol!” diyordu. MeÄŸer derdi beni satmakmış. Genel ev patronlarına gösteriyormuÅŸ. İlk eÅŸimden ayrıldıktan 9 ay on gün sonra, Bahri bana birtakım kâğıtlar imzalattı. “Evlilik için gerekli” dedi. MeÄŸer beni genel eve satmış. 11’inci ayın 18’inde 240 milyon lira karşılığında ben Mersin Genelevi’ne satıldım. Hem de kocam olacak o ahlaksız tarafından! Kapısında bir polis, bir bekçi bekliyor. Bahri bana dedi ki, “Benimle yattığın gibi kimseyle yatma!” ve gitti. Ben de katıla katıla aÄŸlamaya baÅŸladım. Bir umut kapıdaki polisten yardım bekledim, “Hadi, hadi alışırsın!” dedi ve beni içeri itti. Sonra hayatım deÄŸiÅŸti, genelev kadını oldum…
7 genelevde çalıştım
Kaç genel evde çalıştınız?
-Türkiye genelinde 7 genelevde…
Oradaki herkes, sizin gibi kaderin sillesini yemiş insanlar mı? Kolayına geldiği için orada olmayı tercih edenler var mı?
-Hayır, çünkü kölelik bu! Kolayı-molayı da yok. Ben gün geldi, bir günde 60-70 kiÅŸiyle yattım. Bunun nesi kolay? 365 gün çalışıyorsun. 12 ayda, 12 kere regl olman gerekiyor deÄŸil mi? O günlerde de çalışmak zorundasın. Her müşteriden önce kanı kesmek için bir tampon yapıyorsun, yine iÅŸini yapıyorsun. Nesi kolay? İçerideki kadınların yüzde 70’i tecavüz maÄŸduru.
Peki “Yeter artık gidiyorum” diyemiyor mu insan?
-Sıkıysa de. Kapıdaki polis seni tutuyor. Ya da başına kötü ÅŸeyler geliyor. Benim, kafası bedeninden ayrılan arkadaÅŸlarım oldu. Ciddi yani. GiriÅŸi var, çıkışı yok. Ya da çok zor. O iki buçuk yıl, başıma gelmeyen kalmadı. Düşünebiliyor musun, adam üzerimdeyken yığıldı kaldı, öldü yani! Sonra o adamı üzerinden gelip aldılar, giydirdiler. Genelevde öldüğünü söylemediler. Sanki baÅŸka yerde kalp krizi geçirmiÅŸ gibi yaptılar. Genelevin giriÅŸinde, “18 yaşından küçükler giremez!” yazar. Ben neden 16 yaşındaki çocuklarla yattım peki? Her türlü rezillik var orada. Ve çoluk çocuk herkes ÅŸunu sorar: “Abla, iyi miydim?” “Teyze, ben nasıldım?” Bir de onlara moral vereceksin ki, ilerdeki cinsel hayatları kötü olmasın…
Hortum soksan, temizlenemezsin
Bir genelev kadınının zevk alması mümkün mü?
-Hayır. O bir şehir efsanesi, bir fantezi. İğrenç şartlarda çalışıyorduk, yaşıyorduk. Oraya gelen erkeklerin de insanlıklarından utanması lazım. Çünkü bir kadının zavallılığından faydalanıyorsun, sen daha zavallısın! Düşüksün! Evet, benim bedenim, 3 seneye yakın toplumun her kesiminden erkeğe hitap etti. Ama ben bunu isteyerek yapmadım. Ben, o noktaya getirildim. Beni bu hale getirenler utansın! Bu kadar yıl genelevde çalıştıktan sonra kadınla erkek arasındaki farkı da anladım.
NeymiÅŸ?
-Bir kadın, o haldeki bir erkekle yatmaz, yatamaz! YüreÄŸi kaldırmaz. Ama erkekler yatabiliyor. Adam geliyor seninle yatıyor. Sonra, “Kızım, sen niye orospu oldun?” diyor. “Kızım” diyor, çünkü kızı yaşındayım.
Döven, söven, aÄŸlayan, hakaret eden, sapık taleplerde bulunan…Â
-Her tür adamla karşılaÅŸtım. Zaten bir süre sonra, daha bakışından ne istediÄŸini anlıyor hale geliyorsun. EÅŸiyle yapamadığı ÅŸeyleri bizimle yapıyor. Bunu da cazibesiyle deÄŸil, erkekliÄŸiyle deÄŸil, parasıyla yapıyor. “Benim orospum ol!” diyor. Hep de aynı laf. Bir de orijinal zannediyorlar kendilerini. Bir keresinde birine “Sen benim pezevengim misin ki, ben senin orospun olayım!” dedim, dayağı yedim tabii. Erkek, kendisine pezevenk dedirtmiyor. Ama bana orospuluÄŸu yakıştırıyor.
Bir günde 70 kişiyle yattıktan sonra insan ne hissediyor?
-Ölüm. İçine hortum sokarsın, yine de temizlenemezsin. Regl, kürtaj fark etmez, her zaman çalışacaksın. Benim 8 tane kürtajım var genelevden.
Ailenizin hiç haberi olmadı mı?
-Oldu, ben haber verdim. Geneleve girdikten sonra, anneme mektup yazdım: “Namussuz dedin, o..spu dedin, iÅŸte ÅŸimdi o..spu oldum! Ali Rıza’nın 9 yaşında bilmem ne yaptığı kızın, ÅŸimdi vesikalı çalışıyor. Gel gör istersen!” Babam öldüğünde, o zarfı, saçımla babamın kasasında buldum. Mektubu bulamadım ama saçımla zarfım duruyordu…
Kimse gelip kurtarmadı mı peki sizi?
-Eniştem geldi, müşteri olarak!
Peki bu kıskaçtan kurtulmak mümkün değil mi?
-Çok zor. Ben 240 milyona satılmıştım. Kazanıyorsun zannediyorsun ki, borcunu ödeyebileceksin. Bir hesap çıkarıyorlar sana, sigorta parası, işçi parası, yemek parası, kuaför parası, vekil parası, yakıt parası, su parası, elektrik parası, bilmem ne parası… Sen hep borçlusun!
Sonra nasıl kurtuldunuz?
-Bir müşterim âşık oldu bana. “Seninle evleneceÄŸim!” dedi. Ama onun düğün yapacak parası yoktu. Benim borcumu ödeyip, o düğünü yapabilmek için 700’e yakın erkekle yatmam gerekiyordu…
Şimdi Çorbacı Ayşe oldum
Åžaka bu!
-Yooo gerçek. Emniyet’in bana koyduÄŸu ÅŸart ÅŸuydu: Genelevden çıkarken düğün yapacaksın, videoya çektireceksin. “Tamam” dedim. Videocu para, kına para, pasta para, en çok zoruma giden da imamın aldığı 30 bin lira oldu. Ama sonunda düğün oldu. O dönem, televizyon kanallarına haber oldum: “Bir kadın düğün yaparak genelevden çıktı!” diye. İşte Åžefkat-Der Genel BaÅŸkanı Hayrettin Bulan o zaman bana ulaÅŸtı. O gün, bugündür Åžefkat-Der’le kontağımı kesmedim. 6 sene sonra Ahmet’ten de boÅŸandım. Çünkü hep genelevde çalıştığımı başıma kaktı. Bulaşıkçılık yaptım, yemek yaptım, hasta bakıcılığı yaptım, 4 buçuk ay sokakta bile yaÅŸadım. Ama asla geneleve dönmedim, 20 yıl oldu.
Milletvekili adaylığı neyin nesiydi?
-2007’de tüm bu yaÅŸadıklarım için İnsan Hakları Mahkemesi’ne baÅŸvururken, Åžefkat-Der BaÅŸkanı Hayrettin Bulan, “Abla adaysın!” dedi. “Neye?” dedim, “MilletvekilliÄŸine!” dedi. “Niye?” dedim. “Milletvekili olmayı en çok hak eden sensin de ondan” dedi. Meclise girmek deÄŸildi benim amacım, kamuoyunu oluÅŸturmak ve farkındalık yaratmaktı. Türkiye’de hayatı çalınmış, hayatsız kadınlara dikkat çekmekti amacım. Tüm bunları anlattığım bir kitabım da var…
Kimsesizlere çorba dağıtmak nereden aklınıza geldi? Bu fikir nasıl doğdu?
-Ben de bir dönem sokakta yaÅŸadım, dört buçuk ay. Son kocamdan ayrıldığımda. Uyumak için hastanelerin ‘acil’lerine sığındım. McDonald’s artıkları yedim. Kadınlar için evsiz olmak daha da zor, çünkü sokakta, taciz var, tecavüz var, her ÅŸey var.
Siz ne mesaj vermek istiyorsunuz…Â
-Vermenin erdemini anlatmaya çalışıyorum belki de. Ama para vermenin deÄŸil. Elini cebine atarak, 50 lira vereyim de her ÅŸeyden kurtulayım deÄŸil. Elini taşın altına koy! İhtiyacı olan biriyle elbiseni paylaÅŸ, çorbanı paylaÅŸ, sevgini paylaÅŸ… Tam 240 gündür her gece sokaklardayız. İstanbul’un neredeyse bütün evsizlerini tanıyorum ben, her akÅŸam semt semt onlara çorba götürüyorum. Onlar battaniyelerinin içinde yatarken, yanlarına bir kap sıcak çorba koyuyorum. Onları düşünen, seven birileri var, bunu biliyorlar, hissediyorlar. Az ÅŸey mi?
MüthiÅŸ! Åžimdi herkes sizden saygıyla söz ediyor… Bazen bütün bunlar size komik gelmiyor mu? GeçmiÅŸte de aynı insandınız ama o zaman orospuydunuz…
-(Gülüyor) Evet, ÅŸimdi çorbacı AyÅŸeyim! İşte toplumun iki yüzlülüğü…
İstanbul’da 2 gece evsizlere çorba dağıttık
Itır Erhart’tan duydum AyÅŸe’yi. Adım Adım Itır. Bilgi’de Yardımcı Doçent Doktor. “Aaaa sen AyÅŸe’yi tanımıyor musun?” dedi, “AyÅŸe Tükrükçü müthiÅŸ bir kadın. Yıllarca genel evde çalışmış vesikalı biri, ÅŸimdi çok saygı deÄŸer bir sivil toplumcu… “Nasıl yani?” dedim. “Basbayağı” dedi. AyÅŸe’yi tanıyınca Itır’ın az bile anlattığını anladım. Åžefkat-Der üyesi bir ateÅŸ topu. Her ÅŸeye yetiÅŸiyor. İnanılmaz bir enerjisi var. Komik, tatlı ve disiplinli. Herkes onun karşısında mum oluyor. Evsizlerle kurduÄŸu iliÅŸki de anlatılır gibi deÄŸil. Evsizler ona güveniyorlar, teslim oluyorlar, her birinin hikâyesini biliyor, her birini ÅŸefkatiyle sarıp sarmalıyor. Tam 240 gecedir, her gece, çorbaya çıkıyor. YaÄŸmur, çamur dinlemeden. Yaptığı mercimek çorbasını onlara dağıtıyor, gecede 200-250 evsize ulaÅŸtığı ve doyurduÄŸu oluyor. Bazı geceler adım adım ona eÅŸlik ediyor, bazı geceler Oy ve Ötesi, bazı geceler Anti-Kapitalist Müslümanlar…
Böyle bir olayın varlığını duyduktan sonra gidip izlememek mümkün mü? Geçen hafta iki gece AyÅŸe ve ekibiyle çorbaya çıktım. O kadar etkilendim ki, anlatamam. İstanbul’da, burnumuzun dibinde baÅŸka bir hayat yaÅŸanıyor, gidin, görün… Şefkat-Der’in önünde buluÅŸuyoruz. Kalabalık bir ekibiz. Çorba hazır. Tekerlekli termoslarda 250 kiÅŸilik çorba taşıyacağız. Mercimek çorbası. Tadı ÅŸahane.
Kural 1: Kendin içmeyeceğin şeyi, asla bir başkasına ikram etmeyeceksin.
Kural 2: Evsizlere para vermeyeceksin. Sen onunla yemeğini paylaş, giysini paylaş, sevgini paylaş. Ona iş bul, onu topluma kazandırmaya çalış. Ama para vermek bir halta yaramaz. Vicdanını böyle rahatlatamazsın.
Kural 3: Asla evsizlere izin almadan dokunma. Uyurken onlar parkta, bir ATM’de, çeÅŸmede, duvar dibinde, “Çorba veriyorum alır mısınız?” diye uyandırma. Çünkü ürkebilirler, korkabilirler ve istemeden sana zarar verebilirler.
AyÅŸe bize yelekler giydiriyor. FiruzaÄŸa’ya doÄŸru yürüyoruz. Önce bir binanın izbeliÄŸinde naylonlardan kendine ev yapmış eski bir Türk sineması oyuncusuna uÄŸruyoruz. Elektrik yok, hiçbir ÅŸey yok, karanlık. AyÅŸe sesleniyor, nayonların içinden biri çıkıyor, “Abi nasılsın?” diyor AyÅŸe. Gırtlak kanseriymiÅŸ bu eski oyuncu, “Sana çorba getirdik” diyor, “Bak bu da AyÅŸe!” Çorbayı ve ekmeÄŸi alıyor oyuncu, mahcup bir ÅŸekilde teÅŸekkür ediyor.
Kural 4: Herkesi insan yerine koyacaksın. Herkese, evsiz de olsa hak ettiÄŸi saygıyı göstereceksin. Biraz sohbet ettikten sonra yola devam ediyoruz. Az ileride yerde yatan birini görüyoruz, AyÅŸe baÅŸucuna oturuyor, ona adıyla sesleniyor, battaniyenin altından biri kafasını çıkarıyor, AyÅŸe’yi görünce gülümsüyor, “Hadi iç sıcak çorbanı!” diyor.
Sıraselviler’de Hasan Usta dürümcünün önünden geçiyoruz, burası AyÅŸe’ye her hafta ücretsiz erzak veriyor, her esnaf bu kadar cömert davranmıyor. AyÅŸe oradan geçerken mutlaka bir çift köfte de aÄŸzına atıyor. İstikamet Gezi Parkı. Yanımızda evden getirdiÄŸimiz giymediÄŸimiz kıyafetler var. Çorbayla birlikte onları da dağıtacağız. O da ne! Gezi’de bir sürü evsiz birikmiÅŸ. YaÅŸlısı, genci, on yıldır sokakta, parkta yaÅŸayanı, battaniyesi sırtında dolaÅŸanı, kokanı, utananı, çok konuÅŸanı, az konuÅŸanı, hafif kafadan çatlak olanı, tinercisi, uyuÅŸturucu bağımlısı, 6 yaşından beri sokakta büyüyeni, ailesi tarafından terk edileni… Kimi ararsanız var… Ne kadar evsiz varsa, o kadar ayrı hikâye… Hepsi sıraya giriyor, hepsi sıcak çorbayı alıyor. Sonra sohbetler ediliyor. “Hadi ÅŸimdi Fındıklı’ya” diyor AyÅŸe… Stadın yanından aÅŸağı Dolmabahçe’ye iniyoruz, oradan Fındıklı Parkı’na… Suriyeliler de görüyoruz yolda ama onlar çorba almıyor, para istiyor, AyÅŸe’nin sözünden çıkmıyoruz vermiyoruz. Sahilde parkta evsizle karşılaşıyoruz, 15-20 evsiz de orada var. Çocuk parkında kaydırağın üzerini mesken yapmış bir evsiz aile var, bebekleri de olmuÅŸ, hani kaydırağın üstü kule gibi olur ya, iÅŸte orayı ev yapmışlar. AyÅŸe binlerce hikâye anlatıyor. Sokaktakilerin bir kısmı da eÄŸitimli, mesela elektrik mühendisi bir amca var, mesela Amerika’da çalışmış biri var, çok iyi İngilizce konuÅŸuyor… Oradan Tophane’ye doÄŸru ilerliyoruz. ÇeÅŸmelerini içini ev yapmış olanlar var. Her çeÅŸme de birine ait, baÅŸka biri yerleÅŸmeye kalkarsa kavga çıkıyor. Hikâyelerini anlatırken aÄŸlıyorlar, sokakta yaÅŸamanın zorluklarından bahsediyorlar. Onlar konuÅŸtukça, insan hayatında ailenin ne kadar önemli olduÄŸunu kavrıyorsun. İnsanın içini acıtan görüntülerle karşılaşıyoruz. Aynı anda bir ekip İstiklal’den Galataray’a gidiyor. Åžefkat-Der elinden geldiÄŸi kadar çok evsize ulaÅŸmaya çalışıyor. Artık saatler, sabahın 03.00’ü oldu, bir baÅŸka çorba gecesinde buluÅŸmak üzere dağılıyoruz. Salı günü AyÅŸe Tükrükçü’yle evsizler üzerine sohbet etmeye devam edeceÄŸiz…
SALI: Devlet bu meseleye el atsın. Evsizlere ev açsın. İş imkânları saÄŸlasın, bu insanları topluma kazandıralım…
Fotoğraf: Selçuk ŞAMİLOĞLU
Tanla ÖZUZUN