Artan Mutfağı’nda amaç, evimizde kalan artan malzemeleri değerlendirip, yeni lezzetler yaratmak

Eveettt, söz verdiğim gibi Şemsa Denizsel röportajıyla karşınızdayııımmmm… 

Şemsa ve HSBC Türkiye el ele nefis bi sosyal proje yürütüyorlar, Artan Mutfağı

Beni tanıyan herkes, içinde ‘sosyal fayda’ olan konulara özel ilgim olduğunu bilir… Toplumun yararına ve gelişimine yönelik gerçekleşen her projeyi bu yüzden yürekten destekliyorum. İşte Artan Mutfağı da böyle bir proje…

 Amacı, evimizde kalan artan malzemeleri değerlendirip, yeni lezzetler yaratmak… Kalan bir kase yemeği dökmek yerine, ondan 4 kişiyi doyuracak bir lezzet türetmek.

Küresel ısınma ve gıda krizinin konuşulduğu bu dönemde, gıda israfı ve sürdürülebilirlik konusunda farkındalık yaratmayı hedefleyen bu projeyi çok kıymetli buluyorum. Emeği geçen herkesi avuçlarım patlayıncaya kadar alkışlıyoruummmm…

Şemsa ile Artan Mutfağı’ndan girdik, tüketim toplumundan çıktık. Farkındalığımın arttığı keyifli bir sohbet oldu.. Röportajı okuyan, “Çevremiz için dünyamız için ben tek başıma ne yapabilirim ki?” diye düşünen aranızdan birini bile harekete geçirse, kendimi acayip işe yaramış hissedeceğim..

Şimdi sözü Şemsa’ya bırakıyoruummmm…

Tebrikler! Yine şahane bir işe imza attın. HSBC Türkiye ile “Artan Mutfağı” diye bir proje başlattın. Hadi senden dinleyelim, nedir bu…
-Hepimizin evinde yemek artıyor. Bazen de malzeme kalıyor. N’apıyoruz? Hooop çöpe atıyoruz! Bu, yanlış bir kafa. Biz aslında böyle görmedik büyüklerimizden. Artan Mutfağı, benim icat ettiğim bir şey değil. Bizim kültürümüzde zaten var olan bir şey. Ben, tekrar “Aslımıza rücu edelim” diyorum. Aynı zamanda, sıfır atık için 5R teorisini destekleyen bir sosyal proje.

Nedir 5R?
-Refuse (Reddet), Reduce (Azalt), Reuse (Yeniden Kullan), Recycle (Geri Dönüştür) ve Rot (Kompost Yap) şeklinde özetleyebilirim. Artan Mutfağı’nda amaç, evimizde kalan artan malzemeleri değerlendirip, yeni lezzetler yaratmak. Hedefimiz, gıda israfı ve sürdürülebilirlik konusunda farkındalık yaratmak. Ne mutlu bana ki, HSBC Türkiye’yle güçlerimizi birleştirdik. Güzel ve faydalı bir işe imza attığımızı düşünüyorum.

Sen oldum olası bu kafadaydın zaten…
-Aynen öyle! Lokantamı da böyle işlettim. Bir gün zeytinyağlı bezelye yaptıysam ve arttıysa, ertesi gün onu bezelye çorbasına çevirip lokantamda sattım. Üstelik inanılmaz lezzetli oldu. Evde de böyle yaşıyorum. Gıda israfı kötü bir şey. Dahası iklim değişikliği var. Toprağı kaybediyoruz. Artan Mutfağı, işte buna “dur” demenin bir yolu. Tamam, hiçbirimiz, tek başımıza dünyayı kurtaramayız. Ama bir şey yapıyor olmamız gerekiyor. Artan Mutfağı’yla hepimiz bir şekilde ucundan tutabiliriz. Buna bütün kalbimle inanıyorum. Bu yüzden de böyle bir farkındalık yaratmak istedim.

Sen, her şeyi dönüştürmemiz gerektiğine inanıyorsun…
-Evet “Alırım, atarım… Alırım, tüketirim… Parasıyla değil mi kardeşim!” algısına karşıyım. Hepimiz karşı olmalıyız! Üzerimize giydiğimiz tişört, delininceye kadar giymek durumundayız. Dönüştürmek zorundayız. En çok da gıdayı dönüştürmek zorundayız. Bizler, toprağa borçluyuz! Her şey topraktan geliyor ve biz toprağı kaybediyoruz. Artanı değerlendirip, tekrar kullanıma sokup, kıymet katarak yeniden yapmak amacım. Ben böyle yaşıyorum. Kendi mutfağımda sürekli dönüştürüyorum. Başkalarına da bu konuda ilham vermek istedim.

Bazen bayatlamış bir ekmekten, başka malzemeler de kullanarak, çok da havalı bir şey çıkarabiliyorum. Ya da kalmış bir yemeği, cennete çevirebiliyorum. Ama bu sadece bana özgü değil, herkes yapabilir. Mesela sucuklu kuru fasulyeden, bir kuru fasulye ezmesi yaptım, inanılır gibi değil. Parmaklarını yersin! Ben insanlara ilham vermek istiyorum. Olay bu. Aslında kendime de meydan okuyorum. “Bundan bir şey çıkmaz!” denen şeyden, bir şey çıkarıyorum. Hadi sıra sizde… Siz de yapın… Yapabilirsiniz…

Sen biraz ayrık otusun. Kolay kolay kurumlarla bir araya gelmezsin. HSBC Türkiye’yle nasıl ortak bir noktada buluştunuz?
-Onların, 2030’a kadar kendi organizasyonlarında, müşteri tabanında da 2050’ye kadar “sıfır karbon emisyonu” diye bir hedefi var. Bunu önemsiyorlar ve bu yönde birtakım çalışmalar yapıyorlar. Artı, kendi yaşadığı coğrafyayı iyileştirmek isteyen küçük start-up’lara ve sosyal sorumluluk projelerine destek veriyorlar. Çok hoşuma gitti. Benzer pencerelerden baktığımızı gördüm. Ben mesela gıda malzemeleriyle yan yana gelmiyorum. Çünkü bunu yapmak, paketli ürüne “evet” demek. Ben tam tersini savunuyorum. “Küçük üretici” diyorum “Zanaat mahsulü olmalı” diyorum. “Toprağa da önem vererek çalışıyor olmalı” diyorum. Maalesef paketli gıdalar için bunu söyleyemeyiz. O yüzden onlarla yan yana duramıyorum. Kendim de kullanmıyorum zaten. Birileriyle güçlerimi birleştireceksem, felsefemiz uyuşmalıydı. HSBC Türkiye’yle uyuştu. En çok gönlümü çelen şu oldu, WWF Türkiye’yle iş birliği yapmışlar, Büyük Menderes Havzası’nda yağmur suyu hasadı yapıyorlar. Bunu alkışlamamak mümkün değil.

Yağmur suyu hasadı tam olarak nedir?
– Ben, kendi yaptığımı anlatayım. Çatılardan yağmur akıyor di mi? Olukları bir gidere, onu da bir havuza bağlıyorsun. Evimde tam da bunu yaptım. Havuzda biriken o yağmur suyuyla, sulama yapıyorum. Zeytinlerimi onunla suluyorum. Onlar da Büyük Menderes havzasında bunun çok daha büyüğünü yapmışlar. Geçen sene 2400 ton yağmur suyunu hasat etmişler ve tarımda kullanılmış bu. Doğanın sana verdiğini yine doğaya kullanıyorsun. Dünyanın geleceğini gözeten tercihleri özendirmek istiyorlar. Artan Mutfağı’na da inandılar. Çünkü kendi hedef kitleleri için de bilinçli bir farkındalık olduğunu düşündüler.

Peki ne yapıyorsunuz şu anda?
-Proje kapsamında sosyal medyada, artan malzemelerle yaptığım 11 yemek tarifi yayınlıyorum. Kendi hesabımdan, HSBC Türkiye’nin hesabında da yayınlanıyor. Herkesi dahil etmek istediğimiz için de, Instagram’da bir “Challenge” başlattım. Siz de artan malzemelerle kendi yemeğinizi yapabilirsiniz. En orijinal tarifi yayınlayan kişiyi seçeceğim ve onunla birlikte kendi mutfağımda, yine artan malzemelerle bir yemek yapacağız. 12. videoyu, challenge’ın galibiyle çekeceğiz yani.

Patates haşladın kaldı mesela… Püre yaptın kaldı… Patates yemeği yaptın kaldı… Makarna kaldı… Her gün aynı makarnayı yemeye devam etmene gerek yok! O makarnayı da bir şeye dönüştürebilirsin… O patatesi de ekmeği de… Misafir geldi diyelim ki, et yaptın, bir parça arttı… Onunla doymazsın belki ama onu bir şeye katıp, evinde 4 kişiyi doyurabilirsin… O hayvanı yetiştirmek için ne kadar su kullanılıyor biliyor musun? Ne kadar çevre kirliliği yaratılıyor. Yani hiçbirimizin, “O etin kalanı atarım!” deme gibi bir lüksümüz yok. Böyle bir dünya yok! Olmamalı… Ben kendi evimde, kendi mutfağımda yaptıklarımla biraz olsun ilham uyandırabilirsem, birilerine ufacık bir fikir verebilirsem ne mutlu bana… Ekmekti, etti, balıktı, patatesti gibi kalan malzemelerle 11 video çekiyorum, her birinin sonunda diyorum ki, “Ben artan malzemelerle bunu yaptım. Siz ne yapıyorsunuz?” Çok güzel şeyler gelmeye başladı bile. Heyecanla takipteyim! Hadi siz de katılın challenge’ımıza…
Sen Şemsa olarak, şu anda aklına gelenleri söyle, kendi evinde ne tür şeyler yapıyorsun…

-Salata yapıyorum diyelim. Sosu da nefis. Salata bitiyor. Sosu kalıyor. Ben mesela ben o sosu alıyorum, bir kavanoza koyuyorum. Akşamın salatasında kullanıyorum. Oh misss oluyor! Tavuk mu yapıyorum? Tavuğun kemikleri kalıyor. Onu iki dakika kaynat, tavuk suyu oluyor. Başka bir yemeğin lezzetini yükseltmeme yardım ediyor! Mesela bir şeyler haşlıyorsam, onların sularını, küçük küçük donduruyorum. Bir başka yemeğe onları kullanıyorum. Ben de çözümler sonsuz. Ve inanılmaz keyif alıyorum.

Sen, çekirdekleri filan da biriktirir misin?
-Elbette, ekiyorum onları. Bizde hiçbir şey ziyan olmuyor! Bir de tavuklarım var. Beni versen, yerler! Bizim tavuklar, evin artanıyla besleniyor.

Mutfakta “sıfır atık” için ilk adım ne olmalı?
-Bir kere bu bilinç olmalı. Biz de bilinci yaratmaya çalışıyoruz zaten. Mesela mutfağında streç film kullanma. O topa girme! Aldığın plastik değil, cam kap olsun. Eski kavanozları muhakkak kullan. Ben salata sosunu da kavanozda yapıyorum. Üstlerinin kapağı olsun. Yıka, tekrar tekrar kullanabilirsin. Halbuki streçi çekiyorsun ve çöpe atıyorsun. Naylon o. Yapma! Böyle şeylere dikkat etmek lazım. Sürekli kâğıt havlu yolup, elini ona kurulama. Mutfak havlusu, mutfak bezi diye bir şey var. Onu kullan. İki günde bir değiştirirsin. Evet, yıkarken su ve deterjan harcıyorsun ama kâğıt israfından çok daha az zarar vermiş oluyorsun.

Sen buzdolabında neleri muhafaza ediyorsun?
-Mümkün mertebe kullanacağım kadar malzeme almaya özen gösteriyorum.

Kilolarca domates patates almıyorsun…
-Almıyorum. Az alıyorum, az tutuyorum. Haftalık liste yapmaya çalışıyorum. Mutlaka pazardan alışveriş yapıyorum. Haftada bir pazara gidiyorum. Burhaniye Pazarı, benim pazarım. Pazartesi günleri olağanüstü! Peynirimi de pazardan almaya çalışıyorum. Mümkün mertebe kapalı peynir almıyorum. Markete gidip peynir almayalı epey zaman oldu.

Hep söylüyorsun ya, “Mevsiminde ve kendi toprağında yetiştirilen yerli sebzeyi meyveyi tüketin” diye. Bunu çok önemsiyorsun…
-Evet. İstanbul’da yaşamıyorum artık. Kuzey Ege’ye taşındım. Bazı gıdalar çıktı hayatımdan. Mesela avokado yok. Özlüyorum ama anamın karnından avokadoyla mı doğdum? Varsın olmasın! Ben bu topraklarda yetişenle yaşıyorum. Köylülerin kendi tezgahlarında sattıklarını alıyorum.

Neyin hormonlu neyin ilaçlı olduğunu nasıl anlıyorsun?
-Anlayamam ki…

Pırıl pırıl olmayanları mı tercih ediyorsun?
-Öyle yaptığım da oluyor. Gerçi köylü de uyandı. Diyor ki, “Bu organik!” “Ne organiği arkadaşım diyorum!” Organiğe de bu kadar takılmak lazım mı? Onu da çok bilmiyorum. Geleneksel tarımın nispeten daha doğru olduğunu düşünüyorum. Bahçesinde küçük bir şey yetiştirmiş belli, az bir şey. Onu almaya çalışıyorum. Genellikle de inanılmaz lezzetli oluyor. “O domates neydi!” diyorum, ertesi sabah koşarak yine o kadına gidiyorum.

Evdeki artan malzemelerle yaptığınız yemeğin fotoğrafını çekin. Video istemiyorum, story’de bir fotoğraf yeter bana. Ama altına, “Ekmek köftesi yaptım içine taze soğanla, dereotu koydum, tavada kızarttım” gibi şeyler yazın. Bu kadar kısa da olur. Uzun anlatmak istiyorsanız, canıma minnet. Ve bunu story’nizde paylaşın. Muhakkak benim ve HSBC Türkiye’nin Instagram adreslerini ve #ArtanMutfağı’nı tag’leyin. Bu kadar. Hepinizin tariflerini bekliyorum.


İhtiyacımızdan fazlasını almamayı nasıl başaracağız?
-Zor ama başaracağız! Tamamen tüketmeye göre kurgulanmış bir dünyada yaşıyoruz. Tüketim manyağıyız hepimiz. Bunun değişmesi lazım. “Param var alıyorum”… Anladık, öyle yapıyorsun da… Hiç mi bir sorumluluk hissetmiyorsun? Çocuğuna ne bırakacaksın? Çocuğun nasıl bir dünyada yaşayacak? Senin çocuğun, senin çocukluğunun geçtiği dünyadan daha kötü bir dünyada yaşayacak. Onun çocuğuna ne olacak? Dünya diye bir şey kalmayınca ne olacak? Kim, nerede yaşayacak? Gıda olmayınca, kimyasal haplar yutarak mı yürüyecek bu iş? Bu gidişatta hiç mi sorumluluğumuz yok? Soruyorum size… Artık bu olan bitene bir “dur” demenin zamanı gelmedi mi?

HSBC Türkiye neden Artan Mutfağı projesini hayata geçirdi?
-Parçası olduğumuz topluma ve dünyamıza olan sorumluluğumuzun bankacılık faaliyetlerimizin ötesinde olduğuna inanıyoruz. Sahip olduğumuz gücü ve kaynaklarımızı, toplumda pozitif değişimi hızlandırmak, yarattığımız sosyal değeri artırmak ve daha sürdürülebilir bir dünya hedefi için kullanıyoruz. Son dönemde daha da artan doğal afetler, yaygın orman yangınları, gıda krizi, küresel ısınma… Dünyamız bize her fırsatta alarm zili çalıyor, uyanmamız, harekete geçmemiz, hızlanmamız yönünde uyarı veriyor. HSBC Türkiye olarak zaten sürdürülebilirlik alanında birçok projemiz bulunuyor: Kâğıt, su, enerji ve atık tasarrufu sağlayan birçok projeyi hayata geçirdik. Sürdürülebilirlik konusunda hedeflediğimiz noktaya vaktinde ulaşabilmek için herkesin iş birliğine ve hızla uygulanıp sonuç alınabilecek daha fazla sayıda projeye ihtiyaç var. Sürdürülebilirlik, artık davranışlarımız, tercihlerimiz ve günlük yaşamımızın her alanında karşımıza çıkıyor ve aslında bir kültüre dönüştü. Bu konuda harekete geçmek ve etkili aksiyon almak için büyük, teknik projelerin dışında herkesin katılabileceği, pratik ve hızla sonuç alınabilecek alanlar da var.

Mutfak da onlardan biri…
-Aynen öyle! Tüm kültürlerin en önemli bileşenlerinden biri mutfaklarımız. Aileleri, dostları, insanları bir araya getiriyor. Alışveriş tercihimizden, gıda tüketimimize kadar pek çok alanda küçük değişiklikler yaparak daha sürdürülebilir bir mutfağa sahip olmak, israfı önlemek ve daha sağlıklı tercihler yapmak mümkün. 2021 Birleşmiş Milletler Gıda İsrafı Raporu’na göre, tüm dünyada her yıl yaklaşık 931 milyon ton gıda israf ediliyor. Bunun büyük bölümü evlerimizin mutfağında gerçekleşiyor. Daha iyi bir gelecek için, israfı önlemek için harekete geçmek hepimizin sorumluluğu. Bu konuya dikkat çekmek, değişimi en başta evlerimizde başlatmak ve yeni tarifler denemek için sevgili Şemsa Denizsel’le artan lezzetleri değerlendirdiğimiz ilham dolu bir mutfak hareketi başlattık. Artan Mutfağı projemizde, Şemsa Hanım’ın videolarıyla mutfaklarda artan malzemelerin, yaratıcılık dolu bir yolculuktan sonra lezzetli tariflere dönüşmesini hep birlikte izliyoruz.
Mutfakların, sıfır atık anlayışını benimseyerek, değişikliğe başlamak için en kolay yerlerden biri olduğunun bilincinde olmalıyız. Her yemek, farklı hikayesi ve tadıyla, bir coğrafya için dilden dile ve tabaktan tabağa yayılan değerli bir kültürel araç. Kültürümüz içinde de önemli bir yer tutan mutfağı ve yemeği, sürdürülebilirlik ekseninde Artan Mutfağı projemizle buluşturduğumuz için de mutlu ve gururluyuz!

Yorum Bırak