Arılar Varsa Yarınlar Var


Bugün Dünya Arılar Günü… Hepimize kutlu olsun. Ben arıların şahane varlıklar olduğunu bilirdim, arkadaşım Yonca Tokbaş hep anlatırdı. Ama demek ki az anlatmış ya da ben az dinlemişim. Benim ayıbım… Şu anda daha fazla bilgiye sahip oldum ve ağzım açık kaldı. Arıların önünde saygıyla eğiliyorum…
.
Balparmak Yönetim Kurulu Başkanı Özen Altıparmak’la, arılar, arıcılık ve TEMA VAKFI’yla üç yıldır yürüttükleri farkındalık kampanyasını konuştuk. TEMA Vakfı’nı da Balparmak’ı da kutluyorum. Gerçekten bravo!
.
“Arılar Varsa Yarınlar Var” müthiş bir sosyal farkındalık kampanyası. 3. yılına girdi. İlkokullarda eğitim veriyorlar. Daha pek çok şey yapıyorlar, arıların dünyamızdaki rolünü anlatıyorlar. 50 bini çocuk olmak üzere, 70 bin kişiye ulaşmayı hedefliyorlar. Şimdiden 14 bin çocuğa ulaşmışlar bile. Her yıl 20 Mayıs Dünya Arı Günü’nde ve o haftayı kapsayan günlerde gerçekleştirilen etkinlikler ve iletişim çalışmalarıyla hem yetişkinlerin hem de çocukların farkındalığı artırıyorlar. Alkış, alkış, alkış.
.
Ama en büyük akış arılara. Biyolojik çeşitliliğin ve sürekliliğin mimarları onlar. Milyonlarca yıldır varlıklarını sürdürüyorlar. Her üç gıdamızdan biri arılar sayesinde soframıza geliyor. Yani arılar varsa yarınlar var. Arılar yoksa, yarınlar yok!!!!!
.
Özen Bey’e verdiği değerli bilgiler için çok teşekkür ederim. TEMA Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Deniz Ataç’la da…

BİR ÇAY KAŞIĞININ UCU KADAR BAL ÜRETMEK UĞRUNA, 30 BİN ÇİÇEK GEZİP, 240 KM UÇUYORLAR

Arıların yaptıkları inanılmaz! Hem ürettikleri bal bir mucize hem de bal üretebilmek için gerçekleştirdikleri eylemlerle, doğanın ayakta kalması mucize… İlk sorum geliyoooor: Arılar olmasaydı ne olurdu?
-Valla, halimiz harap olurdu! Arılar, doğanın sunduğu büyüleyici biyolojik çeşitliliğin ve sürekliliğin mimarlarından biri. Gerçekten müthiş varlıklar. Varlıklarını milyonlarca yıldır sürdürüyorlar. Kutuplar dışında dünyanın her yerinde arılar var. Ömürleri boyunca, bir çay kaşığının ucu kadar bal üretmek uğruna, 30 bin çiçek gezip, 240 km uçuyorlar. Bu uçuş sırasında da milyonlarca polen taşıyarak, bitkilerin üremesini ve doğanın sürekliliğini sağlıyorlar.

HER ÜÇ GIDAMIZDAN BİRİ ARILAR SAYESİNDE SOFRAMIZA GELİYOR

Gıdalarımızın en az üçte biri, arıların tozlaşma işlemi sayesinde elde ediliyor di mi?
-Aynen öyle! Çiçekli bitkilerin ve ağaçların yüzde 80’i de arıların taşıdığı polenler sayesinde çoğalıyor. Kısacası, her üç gıdamızdan biri, arılar sayesinde soframıza geliyor. Yani arılar olmasa, bugün tabağımıza gelen pek çok lezzetli yemek olmazdı. Ama konu sadece besinlerimiz değil aslında. Arılar, yaşantımızı, farklı boyutlarda da etkiliyor. Örneğin arılar olmasaydı, bugün hayran kalarak baktığımız pek çok ressamın doğa resimlerindeki çiçekler, bitkiler olmayacaktı.

BM KARARIYLA BUGÜN DÜNYA ARI GÜNÜ İLAN EDİLDİ

Bu kadar önemli oldukları için mi Dünya Arı Günü kutlanıyor?
-Evet. 2017 yılından bu yana arılar ve arıcılığın önemiyle ilgili farkındalığı artırmak için 20 Mayıs’ta kutlanıyor. Çünkü, Slovenya’da modern arıcılık tekniklerine öncülük eden Anton Janša’nın (1734-1773) doğum gününe denk geliyor. 20 Mayıs’ın, “Dünya Arı Günü” ilan edilmesine yönelik karar tasarısı, 20 Aralık 2017 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda oy birliğiyle kabul edildi.

TEK BİR BAL ARISI, GÜNDE YAKLAŞIK 1500 ÇİÇEĞİ ZİYARET EDİYOR

Gelelim arıların polenleri taşıyarak gerçekleştirdikleri işleme… Neden bu kadar önemli?
-Tek bir bal arısı, günde yaklaşık 1500 çiçeği ziyaret ediyor, bir kilo bal üretebilmek için de 4 milyon çiçek ziyaret etmesi gerekiyor! Her bir arı, arı kovanlarının büyümesi ve mümkün olduğunca çok polen toplayarak üretkenliğin artması için çalışıyor. Ve aynı zamanda birçok bitki türünü tozlaştırarak doğayı destekliyor. Dünyadaki mahsullerin, dörtte üçüne yakın kısmı, en azından kısmen, arılara ve diğer tozlaştırıcılara bağlı. Tozlaşma, iyileştirilmiş yönetimle, ürününe göre yüzde 25’ten, yüzde 100’e kadar verimi artırma potansiyeline sahip. Tozlaşma sayesinde, sebze ve meyveler daha büyük, daha düzgün, daha lezzetli oluyor.


Biraz açar mısınız?
-Mesela 50 kilo meyve veren bir kayısı ağacının, 28 kilo meyvesi, polinasyon, yani tozlaşmayla oluyor. Gıdalarımızın yüzde 90’ı, dünya üzerindeki 82 bitki türünden elde ediliyor. Bu 82 türün 63’ü, arılar tarafından tozlaşıyor. Yonca, elma, badem, brokoli, havuç ve ayçiçeği arılar olmasaydı, var olamayacak besin kaynaklarından sadece birkaçı…

KÜRESEL ISINMA, ŞEHİRLEŞME, ARTAN ÇEVRE KİRLİLİĞİ, ZİRAİ MÜCADELE İÇİN KULLANILAN KİMYASALLAR ARILAR İÇİN BÜYÜK TEHLİKE

Şehirleşme, arılar üzerinde nasıl etkiler yarattı?
-Arıların yaşamı, tamamen doğaya – çevreye bağlı olduğundan; şehirleşme, diğer böcek türlerinde de olduğu gibi, bal arılarının da doğal yaşam alanlarını ve beslenme ortamlarını daralttı. Bir de şehirleşme sonucu artan çevre kirliliği, arıların yaşamları üzerinde olumsuzluklar oluştururken arı ölümlerine de sebep oluyor.

Zirai mücadele için kullanılan kimyasallar da bal arıları ve tüm ekosistem için tehlike oluşturuyor mu?
-Ne yazık ki evet. Nektar ve polen toplayan bal arıları, çiçekli bitkilere atılan bu kimyasallardan, -pestisitlerden- etkileniyor. Arazide veya kovan içerisinde ölümler yaşanıyor. Hatta, kovana taşınan nektarın ve polenin tüketilmesi sonucu kolonideki yavrular da ölüyor.

Peki ya iklim değişikliği…
-O da başka bir tehlike! Küresel ısınma, iklimdeki dengesizlikler, flora üzerinde olumsuz etki yaratıyor. Bu durum çiçeklerden beslenen bal arılarını da doğrudan etkiliyor. Çünkü iklimsel koşullar, bitkilerin çiçeklenmeye başlama ve bitiş tarihleriyle, çiçeklenme süresinde önemli düzeyde değişikliklere neden oluyor. Hal böyle olunca, milyonlarca yıldır bal arısıyla bitkilerin çiçeklenme zamanı ve süresi arasındaki senkronizasyon bozuluyor. Bal arıları yetersiz beslenmeye maruz kalıyor. Havaların yağışlı ve kurak gitmesi durumunda, bitkilerin nektar ve polen verimi de olumsuz şekilde etkileniyor.

SALT ŞEKERLE BİR BESLEME YAPTIĞINIZ ZAMAN, ARILARIN YAŞAM KALİTESİ VE SÜRESİ OLUMSUZ ETKİLENİYOR

Bir de salt şekerle besleme gibi yanlış arıcılık uygulamaları var…
-Evet. Arıların, doğadan topladığı nektarın içerisinde, bitkiye ait olan ve arının beslenme fizyolojisine önemli katkıda bulunan besin maddeleri ve polenlerin bulunmasının, arı sağlığı ve yaşam süresi üzerine önemli etkileri var. Siz, salt şekerle bir besleme yaptığınız zaman, arıların yaşam kalitesi ve süresi olumsuz etkileniyor! Tam da bu yüzden, üreticilerin, güvenli arı ürünlerini ve nasıl üreteceklerini bilmeleri gerekiyor.

Peki ya bal? Bal gerçekten bir mucize mi?
-Kesinlikle öyle! Arıların bize hediyesi bal. İnsanların ilk besin kaynaklarından biri. Bozulmayan yapısı nedeniyle, çok değerli bir besin. Yüzyıllar boyu insanlık için fayda kaynağı olmuş. Farklı dinler tarafından da önemsenmiş ve kutsal kabul edilmiş. Mesela Antik Çin tıbbına göre bal, beş temel elementten biri olan toprağın temel parçalarından biri. İnsan vücudunun karın ve dalak bölgesine etki ediyor. Hindu dinlerinde de bal, kutsal sayılmış ve kutsal kitaplarda ismi zikredilmiş. Mısır medeniyetinde de bal çok önemli bir besinmiş. Tatlandırıcı özelliğinin yanı sıra tıbbi amaçlarla da kullanılmış. Eski Roma ekonomisinin de önemli bir parçasıymış. Para değişimlerinde altının yerine geçebiliyormuş. Yani bal, altın kadar değerliymiş! Antik Yunan filozoflarından Hipokrat, yazdığı kitapta balın ülseri temizleyeceğini ve yaraların üzerine bal sürülmesinin faydalı olacağını anlatmış. Yaşamı boyunca birçok ülkeyi fetheden Büyük İskender, ölümünden sonra bal ile dolu bir tabutun içinde mumyalanmış.

BALI, İNSAN DEĞİL DOĞA VE ARI BERABERCE ÜRETİR

Levrek satılırken, “deniz levreği”, “çiftlik levreği” diye ayırım oluyor. Balda da böyle bir durum var mı?
– Bal, tamamen doğal bir ürün. Balın, kültürü veya kültür olmayanı olamaz. Balı, insan değil, doğa ve arı beraberce üretir. Bazen insan eliyle de bal benzeri bazı ürünler üretilebilir ama bunlar bal değildir. Balın ne olduğu, nasıl olması gerektiği Türk Gıda Kodeksi Bal Tebliği’nde ayrıntılı bir şekilde tanımlanmış.

HEP DUYUYORUZ DA… ARI SÜTÜ NEDİR? PROPOLİS NEDİR?

Eskiden sadece bal bilirdik. En fazla çam balı, kestane balı, çiçek balı gibi ayrımları olurdu. Şimdi ise arı sütü, propolis gibi farklı ürünler de var. Nedir bu bal dışı ürünler?
-Arı sütü; arıların, yavru beslenmesinde ve kraliçe arı yetiştirmede kullandıkları zengin içerikli bir salgıdan oluşuyor. Arılar, yumurtlama yoluyla üredikleri için bu besin, bilinen sütten daha farklı bir üretim sürecinin sonucunda meydana geliyor. Arı sütü, dünyanın en değerli bileşenlerini bir arada barındıran ender besinler arasında yer alıyor.
Propolis’e gelince; arıların, bitkilerin tomurcuk ve gövdelerinden topladığı reçinemsi maddeleri işlemesiyle ürettikleri, kovanı mikroplara ve dış etkenlere karşı koruyan bir arı ürünü. Kovana her zaman propolis ile kaplı bir kapıdan geçerek girer arılar, bu sayede hem kendilerinin hem de kovanın hijyenini sağlıyor. Arılar, propolisi, kovanı bakteri ve mantar enfeksiyonlarından korumak, böcek ve diğer hayvanların kovana girişini engellemek, peteklerdeki çatlakları onarmak ve petek gözlerinin içini dezenfekte etmek için kullanıyor.

“Arılar Varsa Yarınlar Var” projesi nasıl doğdu?
– Arılar, minicik kanatlarıyla bu dünyayı, yarına taşıyan muhteşem varlıklar. Bu muhteşem varlığın yarınımızı koruması için, bizim de arıların yarınını korumamız gerekiyor. Biliyoruz ki, arılar olmazsa yarınlar olmaz! Bu yüzden var gücümüzle arıların varlığının korunup, sürdürülmesi için çaba harcıyoruz. Balparmak olarak arıların dünyamız ekosistemi için ne kadar önemli olduğunu aktarmanın ve bu konuda toplumda farkındalık yaratmanın en önemli görevlerimizden biri olduğunu düşünüyoruz. 2018 yılında TEMA Vakfı ile birlikte Dünya Arı Günü’nde “Arıyı Unutma” demiştik. 2019 yılında ise yine TEMA Vakfı iş birliğiyle hayata geçirdiğimiz “Arılar Varsa Yarınlar Var’’ projesi ile çalışmalarımızı bambaşka bir boyuta taşıdık.

MAALESEF ARICILIK, HALA ATA MESLEĞİ OLARAK YAPILIYOR. KOVAN SAYIMIZ FAZLA AMA TEKNİK ARICILIK UYGULAMALARI TAM BİLİNMİYOR

Arıcılık Türkiye’nin gelişmiş sektörlerinden biri diyebilir miyiz?
-Maalesef diyemeyiz. Ne yazık ki, hala bir ata mesleği olarak yapılıyor. Arıcılığın en önemli sorunlarından biri, kovan sayımız fazla olmasına rağmen, teknik arıcılık uygulamalarının tam olarak bilinmemesi. Kapsamlı arıcılık eğitimi almış arıcı sayısının da az olması nedeniyle, kovan başı bal üretim miktarımız dünya ortalamasının altında. Ayrıca bal dışı arısütü, polen, propolis gibi bala göre ekonomik değeri daha yüksek olan ürünlerin, üretim yöntemlerinin, yeterli bilgi düzeyinde ve çok sayıda arıcı tarafından bilinmemesi, mevcut kapasitemizin altında üretim yapılmasına neden oluyor.

ÜLKELERE ÖZGÜ BALLAR VAR TÜRKİYE, DÜNYADA ÇAM BALI ÜRETİMİ VE İHRACATINDA SÖZ SAHİBİ TEK ÜLKE

Bazı ülkelere özgü, özel ballar vardır. Macaristan’ın akasya balı, Avustralya’nın okaliptus balı, Yeni Zelanda’nın Manuka balı, Meksika’nın Yukatan balı gibi. Bu ballar, uluslararası düzeyde bilinir. Bizim de çam balımız öyle. Türkiye, dünyada çam balı üretimi ve ihracatında söz sahibi tek ülke. Muğla ilimiz, dünyada ve ülkemizde çam balı üretim merkezi.

52’Sİ KADIN OLMAK ÜZERE 104 ARICI ADAYINA EĞİTİM VERDİK

Türkiye’de arıcılık kolay mı?
-Arıcılık uygulamalarında makineleşme ve mekanizasyon yeterince yer almadığı için, tam tarsine zorlu ve meşakkatli. Ayrıca, ülkemizde uygulanan “gezginci arıcılık”, bu mesleği daha da meşakkatli hale getirmektedir. Çünkü yurt dışında bal hasadı ve arı nakillerinde, makine gücünden faydalanılırken, ülkemizde hala insan gücü kullanılıyor.

Balı kovanlarda dişi arılar yapıyor. Peki ya arıcılıkta kadınların yeri nasıl?
-Maalesef kadınların tercih ettiği bir meslek değil! Zorlukları nedeniyle, kadınlar arıcılığa yönelmiyor. Balparmak Arıcılık Akademisi’nin ilk fazında 52’si kadın olmak üzere 104 arıcı adayına eğitim verdik. Hedefimiz, yaşlanmış arıcı nüfusunu gençleştirmek için hem gençlere hem de bu meslekte nüfusu az olan kadın arıcılara yönelik eğitimler vermek.

TÜKETİCİ, HANGİ BAL SAHTE HANGİSİ DEĞİL RENGİNE KOKUSUNA BAKIP ANLAYAMAZ!

Tüketici, sahte ya da kalitesiz balı nasıl anlar?
-Anlayamaz! Balın sahte olduğunu anlamanın tek yolu var, o da analiz… Bir balın sahte olup olmadığını rengine kokusuna ya da yoğunluğuna bakarak anlamak mümkün değil. Yani, “Ben tattım, kokladım. Bu, doğal bal ya da yaktım gerçek olduğunu anladım!” diyemezsiniz. Balın gerçek olduğunu anlamanın tek yolu donanımlı laboratuvarlarda analiz etmek. Ayrıca arılar, doğaları gereği, 5 kilometre yarıçapında uçar. Bir arı kolonisinin nektar, su ve polen toplayabileceği alan 80 kilometrekareyi kapsar. Bu kadar büyük bir alanı da, kontrol altında tutmak fiziki olarak mümkün değildir! Bu nedenle balın cinsi, üretim metodolojisi ve sertifikasyon tipi ne olursa olsun (organik, süzme, petek, karakovan, pres balı) kapsamlı analizlerden geçmeden kalıntısız ve doğal olduğunun anlaşılması mümkün değildir. Bu nedenle tüketicilere, güvenirliğini kanıtlamış bir marka etiketi altında sunulan, ambalajlı, süzme balları tercih etmelerini öneriyoruz. Etiketsiz ve markasız ürünler kalkansız, kimliksiz ve kontrolsüz ürünler. Özetle, açıkta satılan ballarda riski tüketici, ambalajlı ballarda ise sorumluluğu marka taşır.

MUTLAKA GENÇLERİN ARICILIĞA KAZANDIRILMASI GEREKİYOR

Arıcılığın ülkemizde daha güzel yapılabilmesi için neler yapmalıyız?
-1- Arıcıların yaş ortalaması çok yüksek! Mutlaka gençlerin de arıcılığa kazandırılması gerekiyor. 2- Bal yanında, arı sütü, polen ve propolis gibi diğer arı ürünleriyle üretim çeşitliliğine gitmemiz gerekiyor. 3- “Arı Varsa Yarınlar Var” sözünü özümsememiz gerekiyor. Devlet de özel sektör de arıcılığa daha çok destek vermeli. Arı ve arıcılığın önemi konusunda farkındalık oluşturulmalı. 4- “Yaşam Boyu Eğitim” en öncelikli konumuz olmalı.


VE HERKESİN ŞU KONUDA HEM FİKİR OLMASINI İSTİYORUZ: ARILAR VARSA, YARINLAR VAR!

Kampanya şahane! Balparmak’ı da sizi de kutluyorum. TEMA Vakfı olarak, “Arılar Varsa Yarınlar Var” farkındalık kampanyası kapsamında neler yapıyorsunuz?
-Çocuklara yönelik eğitim etkinliklerimiz var. Arılar hakkında merak ettiğiniz her şeyi öğrenebileceğiniz harika bir web sitemiz (arilarvarsa.org) var. Çocuklara ve yetişkinlere yönelik filmlerimiz, dijital oyunlarımız, her yaştan insanın katılabileceği “Arıların İzinde” bisiklet turlarımız var. 3 yıl sürecek proje sonunda, 50 ilde, 50 bine yakını çocuk olmak üzere, toplamda 70 bin kişiye ulaşılmayı hedefliyoruz.

HERKESİ ARI DOSTU OLMAYA ÇAĞIRIYORUZ

Projenin ilk 2 yılında, eğitim etkinlikleriyle kaç çocuğa ulaşıldı?
-40 ilde, yaklaşık 13 bin 500 çocuğa. 2021 yılının sonunda 10 bin çocuğa daha ulaşılmayı hedefliyoruz. Ayrıca “Arıların İzinde” bisiklet turları ve yürütülen diğer farkındalık etkinlikleriyle, toplam 27 bin kişide, arıların ekosisteminin çeşitliliğine ve yaşamın sürdürülebilirliğine katkıları konusunda farkındalık yaratıldı. Çocuklara yönelik olarak hazırladığımız bu eğitimlerde çocukların arılar hakkındaki bilgilerini ve ekolojik okuryazarlıklarını geliştirmeyi amaçlıyoruz. Eğitimler içerisinde yer alan etkinliklerin yanı sıra, etkinlikleri destekleyici materyalleri de çocuklarla buluşturuyoruz. Çocukların, arıların dünyamızdaki rolüne ve biyolojik çeşitliliğinin önemine dair farkındalık kazanmaları, evlerinde öğrendikleri bilgileri paylaşmaları, bizim için çok önemli. Her çocuğa dağıtılan kekik tohumlarıyla, arıların çok sevdiği bir bitkiyi kendi elleriyle yetiştirmelerini sağlıyor ve çocukları gönüllü olarak arı dostu olmaya çağırıyoruz.

Yorum Bırak