Ailesiyle bu kadar sınırlı vakit geçiren bir insanın, üç gün çocukları ve eşiyle bir arada olmasının neresi yanlış??

Dilek İmamoğlu röportajımız tam devam ediyooo💫
.
Bu bölümde İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın eşi olmaya ve “tatil eleştirileri”ni konuştuk..
.
“Bir siyasetçinin yaptığı iş nedeniyle babalık vasıflarını yok sayması mı gerekiyor? Bu yaklaşım hiç adil ve insani değil!” diyor Dilek İmamoğlu

Peki siz, hazır mıydınız İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’nın eşi olmaya… Strese, değişimlere, attığınız her adımın mercek altına alınmasına… Politik oyunlara…
-Bazı durumlara hazır olmak gibi bir şey çok mümkün olmuyor. Bu da onlardan biri.
Bu, sizin tercihiniz miydi? Yoksa eşinize destek olmak adına mı “Tamam” dediniz?
-Benim tercih ettiğim ve seçtiğim bir yol değildi. Hayat böyle bir yolu karşımıza çıkardı. Ama elbette, beraber yürüyeceğiz. Burada söz konusu sadece Ekrem değil tabii ki. Benim de sorumluluklarım, yapmam gereken ve yapmaya çalıştığım pek çok şey var. Hep birlikte bu ülkede ve bu şehirde yaşıyoruz. Hepimizin mutlu bir toplum için üstüne düşen görevleri, sorumlulukları ve yapması gereken fedakarlıkları var. Ekrem’in birçok işi başarabileceğinden emin bir eş olmak, üstüne bir de siyasetteki varlığının ne kadar önemli olduğunu bilmek “Tamam” dememdeki motivasyonlarım oldu.
 

O zaman, aday olmak için sizi ikna etmesi gerekti?
-Öyle de diyebiliriz. Hatta, ikna etmek için tüm yakın çevresinde en sona beni bırakmıştı. Türkiye’de siyaset yapmanın yükünü, yürüdüğümüz yolda karşılaşabileceğimiz zorlukları biliyordum. Bu yüzden biraz çekincem vardı doğrusu. Ama diğer taraftan, bu ülke için birilerinin de bir şeyler yapması gerektiğinin her zaman farkındaydım. Sonuçta ülke sevgisi her şeyin önüne geçti.

Kazanacağına inanıyor muydunuz?
-Kazanacağını biliyordum da kazandığını kabul etmeyeceklerinden ve bir sorun yaratılacağından da emindim. Bu konuda haksız çıkmayı inanın çok isterdim.

ÇOCUKLAR BABALARINI ÇOK AZ GÖRÜYOR. AİLECE VAKİT GEÇİREBİLME SAATLERİMİZ ÇOK SINIRLI


Seçim sürecinin ya da belediye başkanlık sürecinin sıkıntıları eve yansıyor mu?
-Biliyorsunuz, seçim süreci çok stresli ve sıkıntılı geçti. Bütün ülkenin, hatta dünyanın gündeminde böyle bir durumla yer almak çok üzücüydü. Şimdi görev sürecinde de elbette sıkıntılar oluyor. Çocuklar, babalarını çok az görüyor. Ailece vakit geçirebilme saatlerimiz çok sınırlı.

O kadar çok üstünüze geliniyor ki, “Biz nereden girdik bu işlere?” pişmanlığı oldu mu? Oluyor mu?
-Bu yola girerken yaşayabileceğimiz zorlukları az çok tahmin edebiliyorduk. Aday olma sürecinde bunları konuşmuştuk. Ama işin bu boyutlarda olması gerçekten çok yıpratıcı ve üzücü. Zaman zaman aklıma bu tür bir soru gelmiyor değil, fakat yapılan güzel çalışmaları gördükçe motivasyonum yeniden güçleniyor.

Kısa süre arayla, iki kere seçim süreci yaşadınız…
-Evet. Oldukça yoğun bir süreçti. Özellikle Ekrem açısından. Düşünsenize, günün en az 18 saati dışarıdasınız. Seçim çalışmalarında elimden geldiğince Ekrem’e eşlik etmeye çalıştım. Tabii bu durumdan çocuklar da etkilendi. Çünkü bu süreçte biraz ihmal ettik onları. Fakat çok şükür ki, çocuklar da konunun önemini farkındaydılar ve babalarını çok desteklediler.

İkinci seçim için motivasyon kaynağınız neydi?
-Önce güven vardı. Bütün İstanbul halkına güven ve İstanbulluların hakkını aramak, korumak. Sonra demokrasiye olan inanç. Ama ikinci seçim, İstanbul seçimi olmadı. Bir demokrasi seçimi oldu. Biz biliyorduk, demokrasi kazanacaktı ve kazandı da.

“Hiç protokole uygun bir kadın değilim” demişsiniz bir röportajınızda. Sıkıyor mu bu işler sizi?
-Aslında evet. Ama protokol, bu işin bir parçası. Bu bilinçle hareket ediyorum. Her şey doğal akışında, gayet dengede gidiyor zaten.

Yine bir röportajınızda, Ekrem Bey, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduktan sonra, çocukların okulu nedeniyle Rumelihisarı’ndaki lojmana taşındığınızı dinledim. Ama bundan pek mutlu olmadığınızı söylüyorsunuz. Neden?
-Lojman, sonuç itibariyle belirli bir süre ikamet ettiğiniz, “emanet bir yaşam alanı.” Kendi eviniz değil. Ait olamama hissiyatı yüksek oluyor. Bana göre, herkes kendi evinde oturmalı. Tabii bu benim fikrim. Çünkü yuva kavramını seviyorum. Anılar biriktirmeyi, yaşadığım yeri kendime ait eşyalarla, hatıralarla doldurmayı ve bir yere ait hissetmeyi seviyorum… Tüm bunları da kendi evinizde yapabiliyorsunuz.

Sürekli siyasetin içinde olmak ya da siyasi sohbetlere maruz kalmak yormuyor mu?
-Büyük-küçük herkesin gündelik hayatının bir parçası, hatta en önemli gündem maddesi siyaset. Ya seyircisi oluyorsunuz ya da oyuncusu. Üstelik ben, ilk gençlik yıllarımdan bu yana siyasetin içindeydim. Okulda sürekli siyaset konuşulurdu. Evlendikten sonra da devam etti. “Maruz kalmak” demeyelim de siyaset, gündelik hayatımızın bir parçası diyelim.

Sizin için, “First Lady” yorumları yapılıyor… Hoşunuza gidiyor mu? Yoksa ayrı bir sorumluluk mu yüklüyor bu size?
-Sevgi ve nezaketle yapılan tüm yorumlar için teşekkür ediyorum. Mevcut durumun getirdiği sorumlulukları elimden geldiğince yerine getirmeye çalışan bir toplum gönüllüsüyüm sadece.

Hem Bodrum hem de kayak tatillerinizin zamanlaması manidar bulunmuştu. Ekrem Bey’i çoğunlukla buradan vurmaları karşısında ne hissediyorsunuz? “Tatil eleştirileri”ne ne diyeceksiniz?
-Ne yazık ki, son yıllarda artık her şey üzerinden yıpratıcı gündemler oluşturuluyor. Sadece Ekrem’e değil, herhangi bir kişiyi yıpratmaya yönelik atılan bu tür adımlar beni rahatsız ediyor. Amaç, acıtmak, can yakmak, itibar zedeleyerek siyasi çıkar elde etmek! Bunu hepimiz görüyoruz. Biz anne-baba ve üç çocuktan oluşan bir aileyiz. Çocuklarıyla birlikte vakit geçirmek her anne ve baba için doğal bir sorumluluk. Bugün çocuğunuza yaptığınız en küçük bir ihmal, gelecekte telafisi olmayan sonuçlar doğurabilir. Ayrıca, bu sorumluluğu yerine getirmek hayattaki diğer sorumlulukları yok saymak olarak mı algılanmalı? Tabii ki öyle değil! Ekrem’in çalışma temposunu zaten anlatmaya bile gerek yok. Ailesiyle bu kadar sınırlı vakit geçiren bir insanın, üç gün çocukları ve eşiyle bir arada olmasının neresi yanlış? Bir siyasetçinin yaptığı iş nedeniyle babalık vasıflarını yok sayması mı gerekiyor? Bu yaklaşım hiç adil ve insani değil. Üstelik bu sadece bizim ailemize özgü bir durum da değil. Türkiye’de yaşanan siyasi iklimin bir sonucu ne yazık ki.

EKREM, DENGEYİ KURABİLMEK İÇİN ÇABA GÖSTERİYOR. ÇOCUKLAR DA BABALARININ GÖREVİNİN VE SORUMLULUKLARININ BİLİNCİNDE. AMA NETİCE DE ONLAR DA ÇOCUK…

Çocuklarına düşkün bir baba olduğunu görüyoruz Ekrem Bey’in. Ama İstanbul’un dertleri öne geçiyordur… Çocuklar alıştı mı babalarını İstanbul’un dertleriyle paylaşmaya?
-Ekrem, dengeyi kurabilmek için çaba gösteriyor. Çocuklar, babalarının görevinin ve sorumluluklarının bilincindeler. Ayrıca çocuklar da İstanbul’un dertlerini kendilerine dert edindikleri için yeri geliyor babalarına, “Bu iş ne oldu?” diye bile sorabiliyorlar. Ama kolay değil tabii, çünkü onlar da netice çocuk!

ÇOCUKLARIMIZ DA ÖĞRENDİ ACIMASIZ ELEŞTİRİLERE GÖĞÜS GERMEYİ, OLUMSUZ HABERLERİ GÖRMEZDEN GELMEYİ!

Habere her yerden ulaşabildiğimiz sosyal medya çağındayız. Çocukları koruyabiliyor musunuz babalarıyla ilgili olumsuz haberlerden…
-İşte bu konu en hassas olanı! Elbette çok zor oluyor. Özellikle en başında çok üzülüyorlardı, korumak için çok çaba da sarf ettik. Bazı önlemler de aldık. Mesela yeri geldi televizyon izlemedik. Fakat ne yaparsak yapalım, herkesin siyaset konuştuğu bir ülkede çocukları böyle bir şeyden korumak mümkün değil. Sosyal medyayla ilgileniyorlar, arkadaşlarıyla konuşuyorlar. Fakat artık öğrendiler acımasız eleştirilere göğüs germeyi, olumsuz haberleri görmezden gelmeyi. Öyle bir noktaya geldik ki artık biz idare etmiyoruz, onlar nasıl başa çıkacaklarını biliyorlar.

Nasıl bir annesiniz?
-Eskiden çok disiplinliydim ama hepimizin huzuru için biraz yumuşattım bu tutumumu. Çok kitap okusunlar, daha az teknolojik aletlerle vakit geçirsinler istiyorum. Her adımımı, onların üzerinde nasıl bir etki uyandıracağını düşünerek atmaya çalışıyorum.

Çok müdahale eder misiniz?
-Evet, bazen çok ediyorum. Özellikle eğitim hayatlarını düzenlemeye çalışırken. Derslerini zamanında ve tam yapmaları konusunda müdahaleciyim. Fazlaca konfor ve rahatlığın çocuk gelişimini olumsuz etkilediğini düşünüyorum. İstedikleri bir şey için mücadele etmeyi ve emek vermeyi öğretmeye çalışıyorum. Çok istedikleri bir şeyi alabilmeleri için birikim yapmaya özendiriyorum.

Eleştiri oklarının hedefi sadece Ekrem Bey değil, zaman zaman size de dönüyor bu oklar… Zorlanıyor musunuz? Mesela Başak Demirtaş’la buluşmanız kamuoyunu çok meşgul etti… Ne hissetiniz bu kadar eleştirilince?
-İnsan, kendini, kendi niyetini ve neyi, neden yaptığını bilince o oklara “dur” diyebiliyor. O yüzden çok zorlanmıyorum. Başak Hanım’la buluşmam neden bu kadar eleştirildi anlam veremedim. Kutuplaşmanın sona ermesi için barış için sevgi için adım atmanın neresi yanlış? İnsanların seçmeden dünyaya geldiği etnik kökenleri, dilleri, dinleri, yaşadığı coğrafyalar, renkleri, ırkları ve cinsiyetleri üzerinden ayrıştırılması çok acı verici. Ben ayrım yapmadan, her konuya insan odaklı bakarak hareket ediyorum. Ayrıca barış için biz kadınlar emek vermeyeceksek kim emek verecek?

“Ben niye Ekrem’in hayatını yaşıyorum!” diyor musunuz? Yoksa sizin için evlilik böyle bir şey mi? Sonsuz fedakârlık…
-Yok. “Ekrem’in hayatı” olarak bakmıyorum. Biz, birlikte bir yola çıktık. Bu yolda birbirimizin özgürlüklerini kısıtlamadan, isteklerine kulak vererek hareket ediyoruz. Evlilikte, iki kişinin birlikte bir hayatı sürdürebilmesi için, bazen eşlerden birinin fedakârlığı gerçekten kaçınılmaz olabiliyor. Ancak bizim durumunuzda bu bir “fedakârlık”sa, o zaman her ikimizin de yaptığı ülkemize fedakârlık. Bu da harika bir şey.

Fransız Dergisi Madame Figaro’ya kapak oldunuz. Kıyamet koptu… Pişman mısınız?
-Yok hayır. Siz de biliyorsunuz bizim ülkemizde, ilk kez siyasi bir lider eşinin fotoğrafı, dergi kapağında yer aldı. Bu dönemde bazı değişimlerin olması gerekiyordu. Bence çok güzel ve zamanında yapılan bir çalışmaydı.

Ergenlik zor… Başkan’ın çocuklarının ergenliği nasıl?
-Biz de çocuklarımızda da zor anlar yaşıyoruz. Şu an evde iki ergen var. Semih ve Beren. İkisi de oldukça farklı duygularla yaşıyorlar bu süreci. Çocuklara kendilerini ifade edebilme alanı yaratıp, duygularını anlamaya çalıştığınızda, işler biraz rahatlıyor gibi. Ve spor. Spor enerjilerini doğru yöne kanalize etmelerini sağlıyor. Beren sporun dışında bateri eğitimi alıyor. Ergenlik döneminde en önemli şeyin sabretmek olduğunu öğrendim. Bu dönem bizlere de çok şey öğretiyor.

Seçim döneminde Ekrem İmamoğlu’nun rakibi Binali Yıldırım’ın eşi Semiha Yıldırım’la sizi kıyaslayanlara, “Eğer bir aşağılama ya da güzelleme yaptıklarını sanıyorlarsa, bilmeliler ki beni de aşağılıyorlar! Çünkü ben, Sayın Semiha Yıldırım’ın fotoğrafına bakınca kendi annemi, kendi ablamı görüyorum. Onların tercihi de böyle. O yüzden bu paylaşımı hiç iyi niyetli bulmuyorum…” demiştiniz. Çok sevmiştim bu samimi yanıtınızı. Siz hep böyle misiniz?
-Evet. Samimiyet ve dürüstlük benim için çok önemli. Karşımdakinden de bunu beklerim. Ben doğru bulduğum bir fikri, dile getirmekten çekinmem. Sözümün de arkasında dururum, kıvırmam.

Evlendikten sonra, uzaktan okumuşsunuz üniversiteyi… Anadolu Üniversitesi kamu yönetimi mezunusunuz. Sonra Kadir Has Üniversitesi’nde İşletme MBA’i yaptınız. Hamile olduğunuzu öğrendiniz ve tezinizi yazamadan, ara vermek zorunda kaldınız. 5-6 yıl sonra, yüksek lisansınızı tamamlamak istediniz. Evinize yakın olduğu için Arel Üniversitesi’ni tercih ettiniz. Tezini burada tamamladıktan sonra yönetim ve Organizasyon bölümünde doktora… Müthiş! Gerçekten büyük alkış. Şimdi soruyorum: Neden bu çaba? Neye ulaşmak istiyorsunuz? Ya da kime neyi kanıtlamak istiyorsunuz?
-Emek verip üretmekten, değişip gelişmekten mutluluk duyan bir yapım var. Evlenmeden önce gerçekleştirmek istediğim hedefim, akademik kariyer yapmaktı. Araya çocuklar girdi. Ama pes etmedim. İnsanın kendine ve başarabileceğine inanması, hayallerine ulaşabilmesinin en kritik unsuru. Ama kimseye bir şey kanıtlamak gibi bir derdim olmadı. Bu benim kendimle ilgili bir durum, bir seçim. Öğrendikçe, okudukça kendimi iyi hissediyorum. Belki de benim yaşam motivasyonum bu olabilir. Çünkü mutluluğu en yoğun şekilde, yeni şeyler öğrendiğim anlarda hissediyorum.

Yorum Bırak