AFİFE JALE ÖDÜLLERİ 20.YIL

Hepimiz Afife’yiz!

Pazartesi akşamı, dananın kuyruğu kopacak! 25 Nisan’da yani.Çünkü Yapı Kredi Afife Jale Tiyatro Ödülleri açıklanacak.Nefesler tutuldu bile. Türkiye’nin en uzun soluklu ödül töreni.Türk tiyatrosunu ve tiyatroya emek verenleri desteklemek amacıyla 20 yıl önce başlatıldı. Ve tiyatro adına 20 yıldır sürdürülüyor.Yapı Kredi’yi kutluyorum, böylesine değerli ve artık gelenekselleşmiş ödüllere destek olduğu için.Sanatın ve tiyatronun desteklenmesi gerektiğine inanıyorum.

Keşke benzer ödüller çoğalsa, sanatçılar teşvik edilse, daha iyi eserler vermek için gaza gelse, motive olsa, “Evet, yaptığım sanatın bir karşılığı var” dese…Benim için Afife Jale Tiyatro Ödülleri’nin, kadın hakları açısından da önemi var, çünkü Afife Jale sembolik bir isim, sahneye çıkan ilk kadın, bu noktada ünlü tiyatro sanatçısı Haldun Dormen’e büyük bir alkış, çünkü onun sayesinde başlıyor bu ödül töreni. Bu sene 20. yılı dolayısıyla “Afife Jale’ye Saygı Sergisi” de hazırlandı. Bugüne kadar Muhsin Ertuğrul Özel Ödülü ve En İyi Kadın Oyuncu ödülünü alan 20 kadın sanatçının, özel bir makyajla verdiği Afife pozlarından oluşan sergi, ödüllerin dağıtılacağı 25 Nisan akşamında açılacak. Serginin fotoğraflarını ise Mine Kasapoğlu çekti. Bu haber için “Hepimiz Afife’yiz!” kontenjanından, ben de Afife oldum, olabildiğim kadarıyla tabii, benim fotoğrafımı ise Emre Yunusoğlu çekti.

AFIFE-1

NİCE 20 YILLARA!

MİNE TUGAY – AFİFE JALE ÖDÜLÜ ALAN EN GENÇ KADIN SANATÇI

Sizin için Afife Jale Tiyatro Ödülleri ne ifade ediyor?

-İnanılmaz kıymetli. Tiyatroya gönül vermiş insanları motive eden, görünülür kılan, tiyatronun içindeki rekabeti sıcak tutan, olmazsa olmaz ödüller! Nice yirmi yıllara inşallah!

Bu ödülü kazanan en genç oyuncu olmak ne ifade ediyor?

-Büyük bir onur tabii ki! Çok önemli bir simgeyle onöre ediliyorsunuz, işinize karşı sorumluluğunuz artıyor. Ömrünü tiyatroya adamış insanlardan oluşan bir jüri sizi seçiyor. Daha ne olsun?

“Tamamdır! Bu ödül, benim iyi bir oyuncu olduğumun kanıtı!” hissi de oluyor mu?

-Yok hayır, asla! Oyunculuk bitmeyen bir öğrencilik hali. Dolayısıyla “Ben oldum” dediğiniz an, bitersiniz.

BÜTÜN KIRILGANLIĞINA RAĞMEN CESARETİ SİMGELER O

Afife Jale adını duyduğunuzda sizin aklınızdan neler geçiyor?

-Cesur, kararlı, tutkulu bir kadın… Tiyatro aşkıyla kavrulan bir kadın. Cesareti simgeliyor Afife, bütün kırılganlığına rağmen.

Türkiye’de her alanda kadın olmak zor, oyuncu olarak da daha mı zor?

-Elbette zor. Her yerde olduğu gibi, önünüzü kesmeye çalışan, destek yerine köstek olan, işinizi hafife alan zihniyette insanlar mevcut. Ama o kadar tutkuyla bağlıyız ki mesleğimize… Her şart altında devam!

Mine Tugay, Zeliha Berksoy ve Merih Tangun (soldan sağa), Afife Jale için “Tiyatroya özgürlüğü getiren ilk kadındı” diyor. 

ONDAKİ DELİ CESARETİ

PROFESÖR ZELİHA BERKSOY – MİMAR SİNAN ÜNİVERSİTESİ DEVLET KONSERVATUVARI TİYATRO ANA SANAT DALI BAŞKANI VE BEŞİKTAŞ BELEDİYESİ KÜLTÜR VE SANAT VAKFI’ NIN SANAT DANIŞMANI

Nasıl bir simge Afife Jale tiyatro için?

-Deli cesareti denilen şey! Çünkü henüz cumhuriyet filan yok. Gayrimüslim kadınlar çıkabiliyor sahneye, bir Müslüman kadının sahneye çıkması… Mümkün değil!  Afife ise kendini sahneye atıyor. Bir başka deyişle, kendini feda ediyor. Tabii oyunun sonu, karakolda bitiyor. Aslında bütün hayatı boyunca bunun bedelini ödüyor. Hep baskı altında kalıyor. Dışlanıyor. Büyük acılar çekiyor. Maddi-manevi. Hastalanıyor aynı zamanda. Bir hekimle beraberliği var. Ağrıları azalsın diye ona morfin veriyor, sonra morfine alışıyor. Mesleki olarak da çok büyük hüzünler yaşıyor. Zaten kırılgan bir ruhu var. Sonu acıklı oluyor. Ölümünde bile kimseler yok etrafında…

O neden?

-E çünkü insanlar, yenilmiş dönemlerinizde pek yanınızda olmazlar. Cenazesinde de pek kimse yok. Kadıncağızın mezarı bile kayıp. Tarla gibi bir yere gömmüşler. Şu an kimse bulamıyor. Belki de yoksullar mezarlığı. Öyle bir yer.

Bu kadar çok ayrıntıyı nereden biliyorsunuz?

-Annemden dolayı benim Darülbedai kültürüm var, epey şey biliyorum. Bedia Muvahhit’i de tanırım. Hatta 82’de Ankara’da, Bedia Hanım’a sahneye çıkan ilk Müslüman tiyatro sanatçısı kadın ödülü verilecekti. Annem kıyametleri kopardı, köşkten randevu aldı, Kenan Evren’e kadar çıktı. “Tarihsel bir yanlış yapıyorsunuz, sahneye çıkan ilk Türk kadını Afife’dir, Bedia Hanım sinemadan, tiyatroya geçmiştir!” dedi.

Tiyatro sizin için ne ifade ediyor?

-İçinde doğduğum akvaryum. O akvaryum içine doğmuşum, hala içinde yüzüp duruyorum.

Başka bir hayat seçme şansınız var mıydı?

-Tabii vardı. Annem, opera sanatçısı olmamı istedi. Hatta, kısmen baskı da yaptı. Ama başarılı olamadı. Dikbaşlı bir çocuktum ben. Tiyatroyu çok bilinçli bir şekilde seçtim.

Semiha Berksoy gibi muhteşem bir kadının kızı olmak nasıl bir şey?

-Müthiş bir zenginlik! Tarifi olmayan renkler, tatlar… Ama aynı zamanda ne acılar ne çekişmeler. O dominant, ben dominantım! Hem dominant olmamı, hem onun lafını dinlememi istiyor…  Hep bir şeyler yapmamı istiyor, ben ise doğru bildiklerimi yapıyorum. Ama karşımdaki de çok akıllı bir kadın. Virajları çok doğru koyuyor. Yine bildiğimi yaptım ama onu da dinledim.

Hayattaki rol modeliniz anneniz mi?

-Ay hayır! Annem, çok kendine has bir varlıktı! Kendine ‘Phoneix’ derdi.  Anka kuşu yani.

Afife Jale Ödülleri, bir oyuncunun rüyası mıdır?

-Tabii çünkü bir defa tarihi bir şahsiyet. İlk sahneye çıkan Müslüman kadın o. Bir kadın oyuncu olarak böyle bir simge ödülü almak çok onur verici.

O, HEPİMİZİN İDOLÜ!

MERİH TANGÜN- MİMAR SİNAN GÜZEL SANATLAR ÜNİVERSİTESİ DEVLET KONSERVATUVARI TİYATRO ANA SANAT DALI BAŞKANI VE AFİFE JALE TİYATRO ÖDÜLLERİ JÜRİ BAŞKANI

Afife Jale nasıl bir simgedir tiyatro için? Neyi temsil ediyor?

-Afife, tiyatro için her şey demek! Hele tiyatroda kadın oyuncuysanız, bambaşka bir anlamı var. Kadının sahne üzerinde durabilmesini anlatır, kadının özgürlüğünü anlatır. Ben konservatuvar öğrencisiyken, bizim için Türk tiyatro tarihinin çok değerli bir parçasıydı. Sahnenin üzerindeki ilk Müslüman kadındı, sahnesini terk etmeyen kadındı. Yaşadığı dönemin tüm baskılarına rağmen, ayakta durmayı başarmıştı. Haliyle, hepimizin idolüydü. 20 yıldır Afife Jale Ödülleri’yle birlikte artık yeni kuşakların da ayrılmaz parçası haline geldi.

BEN SAHNEDE ÖZGÜRÜM!

Genç nesilden bilmeyenler olabilir, nasıl kahramanca bir direnişti onunki?

-Sadece gayrimüslim kadınların oyuncu olabildiği bir dönemde, Müslüman bir kadın olarak sahneye çıktı. Ve kendinden sonraki kadın oyunculara ciddi bir kapı açtı. Ama ne yazık ki, Afife’yle ilgili çok fazla bilgi yok. Bilinenler kulaktan kulağa aktarılanlar. Darülbedayi sanatçılarının bir sonraki nesle aktardıkları, onların bize, bizim de öğrencilerimize… Afife’nin şu an mezarı bile yok, daha doğrusu, nerede olduğu, nereye gömüldüğü bilinmiyor. Aramalara rağmen bulunamadı. O yüzden de Afife, hayatın içinde, biraz da, kendi yaşamından kesitlerle ayakta kalmış ve bugünlere kadar gelmiş. Tiyatroya duyduğu büyük aşkla aklımızda kalmış. İlk oynadığı oyun ‘Yamalar’. Ama oyunculuğundan çok, sarf ettiği sözler önemli, “Burada özgürüm, ben sahnede kendimi buluyorum!” Bu duygular, tüm tiyatrocuların hislerini yansıtır.

Sizi en çok nesi etkiliyor?

-Cesareti ve tiyatro için göze aldıkları…

Peki sizce sonu neden bu kadar hazin oldu?

-Birinci sebep kimsesizlikten. İkincisi de, tiyatronun kendi dinamikleri yüzünden. Yepyeni bir şey yapıyorsunuz, o cesaretle çıkıyorsunuz evet, birtakım insanlar arkanızdan geliyor ama birileri de önünüzü kesiyor doğal olarak. Ve zaman içinde yok olup gidiveriyorsunuz. Ama bu, yine de onun sahneye çıkan ilk kadın olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Türkiye’de tiyatro alanında 20 yıldır süren başka ödül töreni yok. Varsa da bu kadar saygını yok. Hikâyesini anlatır mısınız?

-Bu, Haldun Dormen’in bu ülkeye kazandırdığı en önemli şey. Gerçekten böyle bir vefa yok. Haldun Hoca sayesinde Afife ortaya çıkıyor, çıkmakla kalmıyor, Afife’nin adı başka bir yere evriliyor. Haldun Hoca, yıllarca bunun arkasında tırnaklarıyla çalışıyor. “Aman daha iyisi olsun!” diye. Ve Yapı Kredi’nin destekleri ve dayanışması da takdire şayan. Yoksa mümkün değil bu noktaya gelinemezdi ve gelenekselleşemezdi…

Bu sene 20. yıl sergisi yapıldı. Anlatır mısınız?

-Çok özel bir sergi oldu. Bir tür Afife Jale’ye gönül borcu…

ÖDÜL SİSTEMİ BİLE AYRI

Afife Jale ödülünün diğer ödüllerden sizce farkı ne?

-Çok sağlam teknolojik bir altyapıya sahip bir kere. Bütün jüri üyelerinin İstanbul’da o sezon ilk defa gösterilen oyunları izledikten sonra değerlendirmek için girdikleri bir Afife ödül sistemi var. 33 kişilik jüri, tek tek hepsini izlemek zorunda.

Tiyatroya nasıl bir hizmet getiriyor?

-Bir defa herkes, yaptığı işin görüldüğünü fark ediyor. Bu çok önemli. İnsan, niye tiyatro sanatçısı olmak ister? Kendini göstermek istediği bir tarafı olmalı ki, sahneye çıkıyor. E bir şeyi gösterdiğinizde de, yaptığınızın izlenmesini istersiniz ve birileri tarafından takdir edilmesini… İşte bu ödül, resmi olarak takdir ediyor. Çok güzel eski bir laf vardır, “Marifet iltifata tabidir!” Gerçekten de öyle, eğer birileri size o geri bildirimi veriyorsa, “İyisiniz!” diyorsa, ondan sonraki sezona coşuyorsunuz.

Bu ödülü almak oyuncunun başarısının kanıtı mı oluyor?

-Elbette. Mutlaka her ödül için insan kendini iyi hisseder, ama Afife Ödülleri gerçekten başka. Afişlerde filan görürsünüz “Afife ödülüne aday oldu”, “Afife ödülü aldı” diye.

Yorum Bırak