Yarın ve cumartesi kaçmaz!!!
Coppélia Zorlu PSM’deeee
@ScottishBallet ’in, yapay zekâyı bile sahneye taşıyan çağdaş uyarlaması…
Klasik baleye bambaşka bir ruh getiriyor. Görsel, duygusal, sinematografik bir şölen!
Ben de PSM’nin ilham veren genel müdürü Filiz Ova ile konuştum.
O anlattı, ben büyülendim. Çünkü PSM, uluslararası bir kültür sanat platformu, bir nefes alanı, bir dönüşüm alanı.
Bu yıl 13. sezonları…
Yine sayısız ilke imza atıyorlar. Peeping Tom’un ‘Triptych’i de Ocak’ta geliyor mesela, aman not edin!
Bu sezon, “sanatsal deneyimi” merkeze alan bir çizgiyle ilerliyorlar. Farklı disiplinlerin bir araya geldiği, uluslararası ortaklıkların güçlendiği, seyirciyle daha derin bağ kuran bir sezon bu.
PSM’nin programının yüzde 40’ı uluslararası prodüksiyonlardan oluşuyor. Konserler, festivaller, müzikaller, dans…
Geçen yıl, 1184 etkinlik yapılmış, bu yıl hedef 1200!
Veeee tüm bu büyülü dünyanın arkasında muhteşem bir ekip var. Başlarında da harika bir kadın: Filiz Ova(@thisisfiliz)
Sanatla büyümüş, sanatla yoğrulmuş, tam bu iş için doğmuş biri.
Almanya’daki çocukluğundan beri müzikle, tiyatroyla iç içe… Sanat tarihi okumuş, Amerikan edebiyatı okumuş. Ama kalbi hep burada atmış. Yurt dışında yaşarken bile Türkiye’ye dönmeyi hayal etmiş.
İKSV’de başlamış, İş Sanat’ta devam etmiş, bugün Zorlu PSM’de sanata adanmış bir hayat sürüyor. Ve onun vizyonuyla PSM, her geçen gün daha fazla insana nefes oluyor.
Bu ülkede gündem ağır… Ama PSM var ya, orada sanatla iyileşiyoruzzzz. Gidin, izleyin, nefes alın. Gerçekten değişiyorsunuz!
#dünyandeğişsin #coppelia #triptych @zorlu_psm marka adı geçtiği için mecburen #reklam
BU TEMSİL KAÇMAZ!

Zorlu PSM, uluslararası bir kültür sanat platformu. İnsanların nefes alabildiği, sanatla birlikte değiştiği, dönüştüğü bir yer. İlklere imza atan bir yer… Uluslararası yapımları izleyebildiğimiz yer. Ne mutlu bize… Artık dünyaca ünlü müzikalleri ille de yurt dışında izlememiz gerekmiyor. Ayağımıza geliyor. İyi ki PSM’imiz var! Git oraya, dünyan değişsin!
Bu yıl, 13. sezonları. Ve bugüne kadar sayısız ilke imza attılar.
Bu Cuma-Cumartesi Coppélia da, Türkiye’de ilk kez PSM’de sahnelenecek.
Scottish Ballet’in “Coppélia”sı, klasik baleyi çağdaş sanatla buluşturuyor.
Muhteşem bir yapıt, kesinlikle izlenmeli.
Bu sezonun bir diğer iddialı yapımı ise Peeping Tom’un “Triptych”i. Onu da Ocak ayında izleyebileceğiz.
Bu sezon, “sanatsal deneyimi” merkeze alan bir program planlamışlar. PSM’nin programının yüzde 40’ı uluslararası işlerden oluşuyor.
Konserler, festivaller, yapımlar, PSM’nin alamet-i farikası olan müzikaller ve son yıllarda özellikle dans… Geçen yıl 1184 etkinlik yapılmış; bu yıl hedef 1200!
Ve tüm bu muhteşem yapının arkasında müthiş bir ekip var. Başlarında da harika bir kadın: Filiz Ova.
İKSV’de başlayıp, İş Sanat’la devam eden kariyeri, bugün Zorlu PSM’de
başarıyla sürüyor. PSM de Filiz Ova ve ekibinin vizyonuyla, her geçen gün daha fazla insana
nefes oluyor.
Ova’yı yakalamışken pek çok şey sordum. En çok da Coppélia ve Triptych’i. Hadi parmağınızla sayfaları kaydırın ve okuyun…
COPPÉLIA VE TRIPTYCH’İ MUTLAKA İZLEYİN

Bu sezon iki iddialı yapım geliyor:Coppélia ve Triptych. İkisi de, dansın sınırlarını zorluyor. Bu iki prodüksiyonu Zorlu PSM’ye getirmeye nasıl karar verdiniz?
Zorlu PSM olarak mottomuz şu: İzleyicimize, sadece bir gösteri değil, yeni bir deneyim sunmak! İşimizin önemli bir kısmı, dünya sahnelerini yakından takip edip, yeni işleri izleyip, en iyilerini, sahnemize taşımak. Özellikle de sahne sanatlarının, dönüşen dünyada aldığı yeni biçimlerle çok ilgiliyiz. Coppélia ve Triptych de iddialı ve yaratıcı iki yapım. Sadece sahneye değil, hayal gücüne de meydan okuyorlar. Biz izlerken çok heyecan duyduk, seyircimizin de heyecanlanacağına eminiz.
TÜRKİYE’DE HEP İLKLERE İMZA ATTIK

Sizce seyirci, bu iki temsilden nasıl bir duyguyla çıkacak…
Her ikisinden de kendi yolculuklarında, onlarla birlikte kalacak bir duyguyla çıkacaklar. Bence salonun ışıkları yeniden yandığında, kendi duygularına ve düşüncelerine dair bir keşif yaşamış olacaklar. Bu da bizim için sahne sanatlarının en büyüleyici tarafı: Her izleyiciye, kendi içinde kişisel bir yolculuk sunmak.
Bugüne kadar pek çok ilk’e imza attınız. Coppélia da Türkiye’de ilk kez sahnelenecek. PSM’nin bu “öncü” rolü için ne diyeceksiniz…
Valla çok mutlu ve gururluyum. Harika bir ekiple çalışıyorum. Sahneye getirdiğimiz her yapımda sadece fark yaratmayı değil, ufuk açmayı hedefliyoruz. Türkiye’de ilk kez gösterilecek her prodüksiyon, seyirciye yeni bir sanatsal deneyim sunmanın heyecanını taşıyor. Bu öncü rol, bizim için bir vizyonun da ötesinde, bir görev.
YAPAY ZEKA, BALENİN ZERAFETİYLE BİRLEŞTİ

Scottish Ballet’in Coppélia’sı, klasik baleyi çağdaş sanatla buluşturuyor. Hatta, yapay zekâyı bile sahneye taşıyor…
Doğru. Bu prodüksiyon hem estetik hem kavramsal anlamda, izleyene çok katmanlı bir deneyim sunuyor. Yapay zekâ gibi çağın en güncel kavramını, balenin zarafetiyle birleştiren bir anlatı var.
Coppélia’da gördüğümüz şey, teknolojiyle sanatı karşı karşıya getirmek mi…
Yoo hayır. Yapay zekâ, burada bir “eşlikçi” gibi. İnsan yaratıcılığını yansıtan bir ayna görevi üstleniyor. Bu da sanatın, teknolojiyi dönüştürme ve insanileştirme gücünün altını çiziyor. Bir bakıma, yapay zekayı da, sanatın evrensel dilinin içine davet ediyor.
ÇOK BOYUTLU BİR DENEYİM

Geleneksel bir eseri bugünün dünyasına taşırken, izleyiciye nasıl bir mesaj veriyor Coppélia,…
Geçmişle bugünün aynı sahnede buluşabileceğini kanıtlıyor. Teknolojinin insani yönünü sorgularken, aslında duyguların, hayal gücünün ve merakın hiç değişmediğini de hatırlatıyor. Bu da izleyiciye hem nostalji hem gelecek duygusunu aynı anda yaşatıyor.
Yapay zekâ, sinematografi, kostüm tasarımı ve canlı orkestra… Hepsi bir arada! Etkilenmemeye olanak yok! Sizce bu tür prodüksiyonlar, sanatın geleceğine dair bize ne söylüyor?
Artık sanatçılar sadece kendi alanlarında değil, farklı alanlarda da üretim yapıyor. Farklı alanların birleşimi ise, izleyiciye çok boyutlu bir deneyim sunuyor. Coppélia da bence bu anlamda, geleceğin sahne sanatlarına dair güçlü bir ön izleme niteliğinde.
OCAK AYINDA DA TRIPTYCH’İ İZLEYEBİLİRSİNİZ

Gelelim Ocak’ta izleyiciyle buluşacak Peeping Tom’un Triptych’ine… O da, neredeyse bir film gibi sahneleniyor… Hem teatral hem sinematografik bir deneyim sunuyor… Kayıp kapılar, gizli odalar, hayal ile gerçek iç içe… Sizce bu yapımların ortak noktası nedir?
Klasik sahne anlayışının ötesine geçerek, hikâyeyi çok boyutlu bir evrende anlatma cesareti. Bu yapımda da hiper realistik sahne tasarımıyla; sıkışmışlığın psikolojik ve fiziksel sınırlarını çok çarpıcı bir şekilde anlatıyor. Işık, müzik, dekor, hareket ve dijital unsurlar birer tamamlayıcı öğe değil; başlı başına anlatının birer karakteri haline geliyor.
SEYİRCİ, HİKAYENİN İÇİNDE KAYBOLMAK İSTİYOR

Peki bu yapımın PSM sahnesinde yer alması neden önemli…
Peeping Tom’un dili, izleyiciyi sadece sahneye değil, kendi bilinçaltına da davet ediyor. Bu gösteri, tiyatro ile sinemanın sınırlarını silerek, izleyiciye yeni bir algı biçimi sunuyor. Peeping Tom’un işleri, bize bedenin düşünceyle nasıl birleştiğini gösteriyor. Dans; duyguların, anıların, bilinçaltının dışavurumu… Bu yaklaşım, seyircinin de pasif izleyici değil, anlatının parçası olmasını sağlıyor.
Triptych’de yanılmıyorsam, “zaman, hafıza ve hayal” iç içe geçiyor. Sizce bu anlatım biçimi, günümüz sanat seyircisinin beklentilerine nasıl karşılık veriyor? Ya da veriyor mu?
Veriyor, veriyor… Bugünün izleyicisi, hikâyeyi izlemek değil; içinde kaybolmak istiyor! Bizzat sahnenin içinde olmak istiyor… Zaten Zorlu PSM’de biz artık, sanatın türüne değil, izleyicide yarattığı etkiye odaklanıyoruz. Bu da izleyiciyi sınırların ötesinde, bütünsel bir deneyime davet etmek anlamına geliyor.
Her etkinlikte, bir bakış açısını değiştirmeyi, bir duyguyu uyandırmayı hedefliyoruz.
GEÇEN SENE 1184 ETKİNLİĞİMİZ OLDU

Bu sezon mottonuz: “Dünyan Değişsin.” Bu cümlenin arkasında nasıl bir yaklaşım var?
Dünyan Değişsin, bizim için bir motto değil, bir çağrı aslında. Kültür sanat, dünyayı değil ama insanın hayata bakışını değiştirir, biz farklı tip etkinliklerle bu bakışı çoğaltıyoruz. Her etkinlikte, bir bakış açısını değiştirmeyi, bir duyguyu uyandırmayı hedefliyoruz.
Çünkü değişim, büyük adımlarla değil; bir sahne ışığı, bir nota, bir replikle başlıyor.
BU SENE 1200 ETKİNLİK PLANLADIK

13. sezonunuzda daha cesur, daha uluslararası, daha deneysel bir çizgi mi bekliyor bizi?
Öyle de diyebiliriz. Bu sezon, “sanatsal deneyimi” merkezine alan bir program yaratmaya çalıştık. Farklı disiplinlerin bir araya geldiği, uluslararası ortaklıkların güçlendiği ve seyirciyle daha derin bağlar kuran bir çizgide ilerliyoruz. Programımızın yüzde 40’ı, uluslararası işlerden oluşuyor. Konserler, festivaller, yapımlar, 13 yıldır PSM’nin alamet-i farikası olan müzikaller, son yıllarda özellikle dans… Geçen sene 1184 etkinliğimiz oldu, bu sene ise 1200 etkinlik planladık. Elbette yerli yapımları da ağırlıyor ve çok sayıda PSM prodüksiyonuna imza atıyoruz. Bugün görüyoruz ki, artık dans, tiyatro, teknoloji, hikâye… Hepsi tek bir evrende buluşuyor. Biz de bu anlayışla, sahne ve prodüksiyon gücümüzün de verdiği özgürlükle, Türk seyircisiyle bu yapımları buluşturabiliyor, onlara ilkleri yaşatabiliyor, ayrıca sahne deneyimi yüksek standartlarda olan işler üretebiliyoruz.
13 YILDA 8 MİLYON SANATSEVER

13 yılda, 8 milyon sanatsever… Bu rakamın arkasında nasıl bir ekip ruhu, nasıl bir emek var?
Zorlu PSM’de, her etkinliğin arkasında, büyük bir ekip ruhu var. Teknik ekipten iletişime, sanatçılardan yönetime kadar herkesin ortak amacı: Sanatın dönüştürücü gücünü daha fazla insana ulaştırmak. Bizim başarımız, kolektif bir tutkudan doğuyor. Burası, Türkiye’nin kültür sanat hayatını zenginleştirmek için kurulmuş bir kurum. Hepimiz elimizden geleni yapıyoruz!
Türkiye’de kültür-sanat kurumlarının geleceği konusunda nasıl bir öngörünüz var…
Bence kurumlar artık daha açık, paylaşımcı ve iş birliğine dayalı bir yapıya evriliyor. Dijitalleşme ve küreselleşme, sanatın erişimini artırırken, kurumların sorumluluğunu da büyütüyor. Bu dönüşümün içinde olanlar, geleceğin kültür ekosistemini tanımlayacak diye düşünüyorum.
Hep heyecan, hep merak, hep adrenalin… Ama ben duyguyu çok seviyorum.
DAHA FAZLA KEŞİF YENİLİK VE İLHAM

2026 sezonuna dair izleyiciye nasıl bir söz veriyorsunuz…
Daha fazla keşif, daha fazla yenilik, daha fazla ilham!
Gelelim size… Sahnede ışıklar yandığında, sizin iç dünyanızda neler oluyor?
Her gösteri öncesi, kalp atışlarım hızlanıyor! Uykusuz bir gece, mutlaka oluyor…
Sizce “iyi bir kültür-sanat yöneticisi” olmanın sırrı ne?
Öncelikle kültür-sanat aşığı olmak gerekiyor. Sonra masa başında ve ekiplerle iyi plan yapmak bu işin olmazsa olmazı. Bu planı, bir dantel gibi tüm ayrıntılarıyla düşünmek… Ve pek tabi sinir uçlarının açık olması… Sezgilerinin kuvvetli olması… Sezgi de, gündemi takip ve tecrübelerle işlendiğinde, gerçekçi bir tahmin kadar “doğru” olabiliyor. #reklam






