1923 müzikali kişisel tarihimin en özel projesi. Çünkü çocukluğumdan beri milli duygularım çok derin. Bu konuda çok hassasım. Atatürk ve Cumhuriyet benim kırmızı çizgim

Bir şeyi sevince, dibine kadar seviyorum. 1923 müzikaline de tutkuyla bağlandım.
.
Geçen sefer yaratıcı ekiple röportaj yapmıştım. Bu kez oyunculara dalıyorum. İlk olarak karşınızda 1923’ün gazeteci Feride Hanım’ı Özge Özder’le huzurlarınızdayıımmmm…

Abartmıyorum, gerçekten herkesin izlemesi gerekiyor. Tiyatro tarihimizin de en kapsamlı müzikali. Çoluk çocuk gidin ama biletler bitmiş olabilir, zorlayın, saldırın. Pişman olmayacaksınız!
.
28 ve 29 Ekim’de üç temsil var. Ben yine ordayım. Hem cumhuriyet kadını hem titrek anne kontenjanından. Her izlediğimde o birlik ve beraberlik duygusunu yeniden yaşıyorum. Vee her seferinde ağlıyorum. Zaten bu aralar hep ağlayasım var. Milli mücadeleyi ve bu ülkenin kuruluş hikayesini, cumhuriyetimizin 100. yılında, cumhuriyetin ilan edildiği gün izlemek şahane olacak…

Sadece seyirci değil, sahnedekiler de etkileniyor her temsilde. Ağlamamak için büyük çaba harcıyorlar. 45 yıllık sahne tecrübesine, aldığı nice örüle rağmen bakın ne diyor Özge, “Çocuk gibi dizlerim titreyerek sahneye çıkıyorum her defasında. Sakinleşmek için profesyonel bir mesafe koyamıyorum oyunla arama. Sahneye değil de, Ata’nın karşısına çıkıyormuşum gibi hissediyorum!’

Müzikalde kadınlar çok önemli noktalarda… Ben de kadın oyuncuların röportajıyla başlamak istedim.

BÖYLE BİR PROJENİN TEKLİF EDİLİŞİ BANA BÜYÜK BİR HEDİYE
VE TABİİ İNANILMAZ GURUR VERİCİ

Özge’cim, Cumhuriyetin 100. yılı şerefine hazırlanan ve bu ülkenin bağımsızlık mücadelesini anlatan 1923 müzikalinde, gazeteci Feride Hanım’ı canlandırıyorsun. Bu müzikal senin için ne ifade ediyor?
-Ah! 1923 müzikali kişisel tarihimin en özel projesi. Çünkü çocukluğumdan beri milli duygularım çok derin. Bu konuda çok hassasım. Atatürk ve cumhuriyet benim kırmızı çizgim. O yüzden cumhuriyetin 100. yılının sahne hayatımın en güzel zamanlarına denk gelişi ve böyle bir projenin teklif edilişi bana büyük bir hediye… Ve tabii inanılmaz gurur verici… 28-29 Ekim’de üç temsilimiz var. Cumhuriyetin ilan edildiği gün sahneye çıkacak olmak büyük onur!

Tiyatro tarihimizin en büyük, en kapsamlı müzikallerinden biri. Sahne üzerinde ve arkasında 100 kişi çalışıyor! Müthiş bir emek! Müthiş bir içerik!
-Aynen öyle. 1923, alışılagelmiş bir müzikalden çok daha fazlası. Bir sanat buluşması. Sahne üstü sanatlarının ve teknolojik şovun bir arada olduğu; oyunculuk, dans, müzik, canlı orkestra ve bir görsel şovun bileşkesi. Bir de yurt dışından uyarlama ya da klasiklerden yola çıkarak hazırlanmış yabancı menşeli bir müzikal değil. Tamamen cumhuriyetimizin 100. yılına özel düşünülüp, 1 buçuk senede hazırlanmış dev bir prodüksiyon. Hatta, Türkiye’de şu ana kadar yapılmış en büyük sanat bileşkesi!

Müzikalde kadınlar çok önemli noktalarda… Cumhuriyetin ilanını kadın bir gazeteci duyuruyor mesela, senin canlandırdığın Feride Hanım… Simay Yılmaz’ın canlandırdığı Tahta Kaşık Meliha var mesela… Ece Dizdar’ın hayat verdiği Nükhet Öğretmen de…
-Evet, gerçekten de kadınlar çok kritik noktalarda nöbet tutuyor. Benim izleyici olarak en sevdiğim karakter, Tahta Kaşık Meliha. Hiçbir şey bulamazsa, elindeki tahta kaşıkla siper kazıp, ülkesi için göğsünü siper eden kadınlarımızı temsil ediyor. Tamam izleyici modern zamanda yaşıyor ama cepheye koşmuş kendi nenesini, emektar kadınlarımızı, toprak kadınını, Anadolu insanını görüyor onda. Simay Yılmaz, rolle bütünleşen müthiş bir yetenek. Seyircide de karşılığını buluyor canlandırdığı rol. Ece Dizdar’ın nefis oynadığı karakter ise günümüzden bir kesit. Ama geçmişten günümüze topluma en çok emeği geçen meslekten, bir öğretmen. Nilüfer Öğretmen, didaktiklikten uzak bir şekilde, “Çocuklara nasıl daha faydalı olurum?” diye tarihin izini sürüyor ve çocukların tarih yolculuğunda onlara yol gösteren, elinde ışık tutan, okumuş modern kadınlarımızdan.

KEŞKE HER TÜRK KADINI DA KENDİ KIYMETİNİN VE PAYESİNİN BU DENLİ FARKINDA OLSA


Feride Hanım’dan söz eder misin biraz da. Bence rolünün hakkını şahane bir şekilde veriyorsun…
-En son devir teslimi ben alıyorum. Oynadığım Feride Hanım karakteri, biraz Halide Edip Adıvar’dan esinlenerek yazılmış. Feride Hanım, o dönem pek rastlanmasa da 3 dil konuşabilen, yaptığı haberlerle dünya basınına vatan mücadelemizi aktaran ve dünyadan haberleri de bire bir Mustafa Kemal ile paylaşan aydınlık bir kadın. Geçmişte, Tahta Kaşık Meliha gibi Anadolu kadınlarının cephedeki mücadelesine ek olarak, kadının aklıyla bilgisiyle ve okumuşluğuyla da bir mücadeleye nasıl destek verebileceğine, vatanla dış dünya arasında nasıl elçi olabileceğine şahane bir örnek. Feride Hanım aynı zamanda cumhuriyetin ilanını, oyunumuzda halka açıklayan karakter. Bu görevi, metin yazarlarımızın özellikle bir kadın karaktere yüklemiş olması bence büyük anlam taşıyor. Keşke her Türk kadını da kendi kıymetinin ve payesinin bu denli farkında olsa.

İzleyen herkes çok duygulanıyor. Sende durum ne?
-Dansçılarımız ve orkestramız inanılmaz bir iş çıkardı. Bu anlamda iyi ki dediğim iki isim Beyhan Murphy ve Tuluğ Tırpan. Tüm dans sahneleri bir yana mücadelemiz sırasında askerlerimizin tek tek vurulduğu bir sahne var, ağlamamak elde değil. Sonra Tahta Kaşık Meliha’nın şarkısı ve en son olarak benim içinde olduğum cumhuriyetin ilanı ağlama garantili. Ama en çok ağladığım yeri açıklarsam oyunun sürprizi kaçar. Gelip, izleyince oyun sonunda anlarlar zaten ne kastettiğimi.

İzleyenlerden nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?
-Oyunun finalini yapan profesyonel bir oyuncu olarak, bir amatör gibi dilimin dolaştığı, şarkıyı söylerken ağlamamak için kendimi zorladığım tek projedir. İçinde bir kum tanesi olmanın bile insana gurur verdiği, “İyi ki beni buldu, iyi ki benim başıma geldi!” dediğim… Ve birçok müzikalde başrol oynamış hatta ödüller almış biri olarak, çocuk gibi dizlerim titreyerek sahneye çıkıyorum her defasında. Sakinleşmek için profesyonel bir mesafe koyamıyorum oyunla Özge arasına.

Ne şahane anlatıyorsun…
-Bütün içtenliğimle söylüyorum. Bu kadar heyecan duyarak, hatta sahne arkasında ağlayarak ve dizlerimiz titreyerek sahneye çıkışımız, hem seyircinin duygusunun yüzümüze patlamasından hem de sanırım biraz sahneye değil de Ata’nın karşısına çıkıyormuşuz, vatani bir görev yapıyormuş gibi hissetmemizden.

45 YAŞINDA SAHNEDE ARTIK KİLOMETRE YAPMIŞ BİR OYUNCU OLARAK, ANDIMIZI İLK DEFA ATATÜRK’ÜN KARŞISINDA OKUYACAK BİR ÇOCUK ACEMİLİĞİ İLE YAPRAK GİBİ NASIL TİTREDİĞİMİ HİÇ UNUTMAYACAĞIM


Kariyerinde nasıl bir yeri olacak bu müzikalin?
-Beni, bu projenin içine dahil eden başta Mehmet Ergen olmak üzere herkese çok teşekkür ederim. Hep gururla ve gözü yaşlı hatırlayacağım. 45 yaşında sahnede artık kilometre yapmış bir oyuncu olarak, adeta andımızı ilk defa Atatürk’ün karşısında okuyacak bir çocuk acemiliği ile yaprak gibi nasıl titrediğimi hiç unutmayacağım. Bildiğim hiçbir şey çalışmadı bu projede. Duyguya girmek dediğin şey başka oyunda işe yararken, burada hep ayağıma dolanıp ağlamama sebep oldu. Bu oyunu oynamak özel olduğu kadar manevi anlamda ağır da bir görev.

İzleyip beğenmediğini söyleyen oldu mu hiç?
-Hiç olmadı. Aslında bu projeyle ilgili emin olduğum tek şey seyircide yaratacağı etki. Ben 1923 müzikalinden çıkan izleyicinin, bu ülkenin çocukları olarak, ne gibi mücadeleler verdiğimizi, neleri özleyip, neleri kaybettiğimizi bir kez daha hatırlayıp, günümüzde yaşadıklarımıza ve vatan uğurunda kaybettiğimiz tüm evlatlara bir kez daha ağlayıp, kazandıklarımıza bir kez daha sevineceklerine inanıyorum. Bu müzikalden çıkan insan bence, bu vatanın kıymetini daha iyi hatırlayıp, ülkenin geleceğine dair her konuda iyi düşünerek adım atması gerektiğini çok daha iyi anlayarak çıkacak bu oyundan.

Yorum Bırak