“Sen de kadınsın, ben de… Neden bana değil, sana tecavüz ediliyor!”

Kendinizi Ç.’nin, o 23 yaşındaki genç veterinerin yerine koyun…

Nisan’da tecavüze uğruyorsunuz, dava Aralık’ta açılıyor!

O yaşadığınız korkunç travma bir yana, adalet için -sadece davanın ilk duruşması için- 8 ay beklemek zorunda kalıyorsunuz!

Vay anam vay!

Hatırlayacaksınız, gündemi uzun süre meşgul eden ağır bir tecavüz vakasıydı…

Ç., yeni mezun bir veteriner. Ankara’da bir hayvan hastanesinde işe giriyor. Geçen Nisan ayında da bu feci olay gerçekleşiyor. Tecavüzüne uğradığını söylediği kişi, herkesin bildiği, tanıdığı bir profesör. Ve Ç.’nin çalıştığı hastanenin de sahibi. Daha önceden de hakkında bu tür suçlamalar var. Meslekten men edilmeye kadar gitmiş ama son anda “maaş kesilmesi” cezasıyla yırtmış.

3 Nisan akşamı, herkes gittikten sonra, Ç. nöbetçiyken, elinde içki şişeleriyle geliyor. Bu görüntüler kamerayla tespit edilmiş durumda. Hastanenin kapısını kilitlediği de kamerada görünüyor. Ve sonra iğrençlikler başlıyor. Ç.’nin anlattıklarında tecavüz var, zorla alıkoyma var, darp var, zorla alkol ve uyuşturucu ilaç verme var. Hastanedeki ortağıyla suç ortaklığı var. Ertesi gün bir jinekoloğa götürüp, vajinal temizleme yaptırıp “delil karartma” var. Kızın hastanede giydiği üniformada bulunan sperm örneği var. Annesinin o gece defalarca aramasına rağmen kıza telefonun verilmemesi var. Ve en önemlisi ortada “Tüm bunları yaşadım! Adalet istiyorum! Suçluların cezalandırılmasını istiyorum!” diyen bir kız var… Ama olaya karışan herkes serbest… Şimdilik serbest…

Davanın ilk duruşması, geçen hafta görüldü. Tam 8 ay sonra… Ben de Ç.’nin avukatı Aslı Koçak Arıhan’a gelişmeleri sordum, aşağıda okuyabilirsiniz…

Baştan beri ibret verici bir davaydı. Polislerin delil toplamaması ve Ç.’ye, “Sevgili miydiniz? Aranızda ilişki mi vardı?” gibi abuk sabuk sorular sorması, en başta ifadesini alan savcının, “Ben de kadınım. Sen de kadınsın. Neden bana değil, sana tecavüz ediliyor!” gibi akıllara ziyan bir cümle kurması ve tutuklanan sanığın serbest bırakılması müthiş tepki uyandırdı. Mahkemede bütün kadın örgütleri hazır bulundu. İlk mahkemede, tutuklama kararı çıkmadı. Ama bütün kadınlar olarak bu davanın takipçisiyiz… 

Avukat Aslı Koçak Arıhan

Profesör Hasan B. ve yardımcısı Serkan D. tarafından tecavüze uğradığını iddia eden veteriner Ç., sizin müvekkiliniz. Dava ne durumda?
-Olay Nisan’da yaşandı. İlk duruşması geçen hafta gerçekleşti. Hasan B., Serkan D., ve Hüseyin Ş., sanık olarak katıldı. Müvekkilim Ç. de oradaydı.

İlk duruşmada neler oldu?
-Önce sanıklar ifade verdi. Profesör Hasan B., Ç.’yle aralarında hiçbir şey yaşanmadığını, sadece içki içtiklerini, fakat içkinin, ikisini de çok kötü etkilediğini söyledi. Tecavüz ve diğer suçlamaların hepsini reddetti. Ç. fenalaşınca, Serkan D.’yi çağırarak, iyileşmesi için onu serum taktıklarını, Ç.’yi o yüzden, o gece orada tuttuklarını söyledi. Sabah da Ç.’nin, “Acaba aramızda bir şey mi oldu?” şüphesi üzerine, onu rahatlatmak için jinekolog Hüseyin Ş.’ye götürdüklerini anlattı. Anlayacağınız her şeyi inkar etti. Zaten “Evet, tecavüz ettim ben bu kıza!” demesini beklemiyorduk! Ama anlattıkları mantık dışı ve çelişkili şeylerdi. Ambulans çağırmamış, çünkü aklına gelmemiş, telefonla arayan anneye gerçeği söylememiş, çünkü Ç. zor durumda kalır diye düşünmüş…

Peki bütün bunları anlatırken ruh hali nasıldı?
– Ben pek çok davada, birçok sanık gördüm, dinledim. Şunu söyleyebilirim, fevkalade soğukkanlıydı. Yaptıklarıyla ilgili hiçbir pişmanlık belirtisi yoktu. Sanki bir ağır ceza mahkemesinde ifade veriyor gibi değil de bir mahalle kahvesinde sohbet ediyor gibiydi. “Bana bir şey yapamazsınız! Gücünüz yetmez!” tavrı içindeydi.

Üçü de mi aynı şekildeydi?
-Yok, haksızlık yapmayayım, jinekolog Hüseyin Ş., onlardan ayrı oturdu. Gözle görülür şekilde aralarında bir bağ olmamasını istercesine bir davranış sergiledi.

Peki ya Ç.? O ne durumdaydı? Ne kadar zorlandı? Ağladı mı?
-Ağlamaz mı? Onunla birlikte kadın-erkek, duruşmayı izleyen herkes ağladı. Bir kere daha hayranlık duydum, bu genç kadının dirayetine. Çok çok zorlandı ama yaşadığı acıyı, bütün ayrıntılarıyla anlattı. Ç., olayın başından beri, karakolda ve savcılıkta karşılaştığı kötü muameleye ve her türlü caydırma gayretlerine rağmen, “Bu adamlar, bana ilaç içirip tecavüz ettiler! Konuşmayayım diye beni ölümle tehdit ettiler!” dedi. Hiç geri adım atmadı. Başına gelen bu rezaleti, insanlık dışı muameleyi anlattı. Tecavüze uğramış bir kadın olarak adalet istiyor. Ona bu kötülüğü yapanların ceza almasını istiyor. Bundan daha doğal ne olabilir? Duruşmada, onların yüzüne bakarak anlatamayacağını söyledi. Hakim de kabul etti. Onlara sırtı dönük olarak ifadesini verdi. Biz, psikolog desteği istedik. Mahkemelerimizde böyle bir hak var. Psikolog geldi, o da işinde uzman biriydi. O psikolog olmasaydı, Ç. çok daha zorlanabilirdi. Bazen durdu, derin derin nefesler aldı. Ama baştan sona, hatırladığı her şeyi anlattı…

Ne kadar konuştu?
– 10 buçukta başlayan dava, akşam 6’da bitti. Korkunç bir travma yaşıyor tabii, ama buna rağmen, tecavüz anını da anlattı. Hakim de klasik olarak, “Peki sen ne yaptın? Ne yapmadın?” gibi şeyler sordu. Onu da çok güzel açıkladı. Dedi ki, “Ben 2 gecedir uykusuzdum, yaklaşık 36 saatten fazla nöbetteydim. Yorgundum. Açtım. Bir de regl dönemindeydim!” Biliyorsunuz zorla içki içiriliyor, asıl mesele de içkinin içine konan madde. O yüzden bu kadar savunmasız kalıyor. Sonrasını da anlattı. O kadar mantıklı, derin ve duygusal anlattı ki, etkilenmemek mümkün değildi. Artık mahkemelerimizin şunu bilmesi lazım. Herkesin travmaya karşı gösterdiği reaksiyon farklı. Mesela; yaklaşan bir kamyonu gördüğü halde, kal gelip, kenara çekilemeyen insanlar var. “Niye çekilmedin?” diye bir soruyu sormak abesle iştigal. “Mağdur bilimi” diye bir bilim var. Artık mahkemelerimizin de bunu kabul etmesi gerekiyor. Mağdur sorgulanmasının bile teknik olarak yapılması lazım. Bizde ise hala direkt, “Peki o, sana tecavüz ederken, sen ne yaptın? Ne yapmadın?” gibi sorular yöneltiliyor. Yani “Niye direnmedin?”e getiriyorlar. Saldıranların direnişi engelleyebileceklerini düşünmüyorlar. Ç. vakasında durum bu. Kızın, direnme yollarının hepsini kapatmışlar. Ayrıca biz, travmaya maruz kalan birine, normal birine sorulacak soruları soruyoruz. “Niye kaçmadın? Niye bağırmadın? Niye şunu yapmadın?” Yaşadıklarının ne olduğunu bilmeden, -ki başımıza gelmediği sürece bilemeyiz- böyle bir yargılama içine giriyoruz. Hatayı da burada yapıyoruz zaten.

36 saat boyunca çalıştırılıyor, yorgun, aç, üstüne üstlük içkisine ilaç katılıyor, şiddet uygulanıyor ve tecavüze uğruyor…
-Evet, aynen bu! Saçından tutuyor Hasan B., kafasını duvara vuruyor. Tecavüz ettikten sonda da bu sefer serumla birlikte ilaç veriliyor. Ç. iyice sersemliyor. Kolunu kaldıramayacak hale geliyor. Bütün gece alıkoyuyorlar. O arada, arayan annesiyle görüştürmüyorlar. Direkt alıkoyma da var, suç delillerinin yok edilmesi de var. Şikayetçi olmaması için tehditler de cabası. Bazıları, “Okumuş etmiş kadınsın. Neden o tehditleri ciddiye aldın?” diyor. Böyle saçma bir soru olabilir mi? Birine P…..l içirilmiş, hareket kabiliyeti durdurulmuş, kolunu kaldıracak hali yok, tecavüz edilmiş, saçından yakalayıp, kafasını duvara vurmuşlar, ölümle tehdit ediyorlar. Ve sen kalkıp, “Neden o tehditleri ciddiye aldın?” diye soruyorsun, öyle mi? Yok artık daha neler! Üstelik bu ülkede “kadın kıyımı” yaşanıyor. Her gün en az bir kadının öldürüldüğü, hatta öldürüldükten sonra intihar süsü verildiği bir ülkeden söz ediyoruz. Ayşe Kahraman mesela, hap içirilip intihar süsü verilen bir cinayet. Ç.’ye da aynı hap verilmiş.

Ç., KADINLARIN SESİ OLDU!

Bu dava neden önemli? Siz, bir kadın ve bir hukukçu olarak, Ç.’nin mücadelesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Ç., hepimizin, bütün kadınların sesi aslında! Üniversitelerde hocaların cinsel istismarına uğrayıp sesini çıkaramayan kız öğrencilerin de sesi aslında! Ki söz konusu profesör, daha önce de pek taciz vakasına karışmış, idari ceza almış, defalarca şikayet edilmiş, kardeşi, meslekten men edilmiş, birlikte gerçekleştirilen bir taciz sonrasında. Dosyası hayli kabarık yani. Duruşma başladığında inanılmaz bir kalabalık vardı. Sessiz ve sakin bir şekilde duruşmayı dinlediler, destek oldular. Herkesin istediği adaletti. Bu dosyanın önemi şu: Tecavüze uğrayan bir kadın, susmuyor, konuşuyor, başına gelenleri anlatıyor. Bunu ona yapanların ceza almasını istiyor. Bir başkasının da başına gelemesin diye…

Vaz geçebilirdi, pes edebilirdi, “Ben bunlarla uğraşamam!” diyebilirdi ama yapmadı…
-Evet. Ç., ona bu kötülükleri yapanların ceza aldığını görürse, hayatına devam edebilecek. Ailesi için de geçerli bu…

Duruşmada başka tanık var mıydı?
-Evet, Seda H. de dinlendi. O da 12 yıl önce, Hasan B.’nin öğrencisiyken, hocanın nasıl tacizine uğradığını anlattı. Arkasından gelerek, göğüslerine ellemiş. Bunun üzerine Seda H. şikayetçi olmuş. Meslekten men verilmiş Hasan B.’ye. Ne hikmetse, YÖK’ten, maaş kesim cezasıyla paçayı kurtarmış. Seda H. ise şikayetinin ciddiye alındığını ve cezanın uygulandığını zannetmiş. Öyle olmadığı için, dosya kapatıldığı için, mahkemeye gelip ifade verdi. Sadece Seda H. mi? Onlarca ihbar geliyor. Pek çok kadın, çoğunluğu da öğrencisi, bu profesörü şikayet ediyor. Tanıklık yapmak istiyor. “Size anlatacaklarım var!” diyor. Duruşma salonundaki en az on kişi, bu hocanın tacizine uğrayan kişilerdi.

BİRBİRLERİNİN İĞRENÇLİKLERİNİ ÖRT BAS EDEN ERKEKLER

O gece, oraya neden bir ambulans çağırmamışlar? Hasan B. ne diyor?
-“Sarhoşluk işte… Olur böyle şeyler!” diyor.

Neden Ç.’nin annesini aramıyor? Bütün gece kızı alıkoyuyorlar…
-Bununla da ilgili de düzgün bir yanıtı yok.

Olayın içinde, bir de delilleri karattığı iddia edilen jinekolog profesör var, o ne diyor?
-O şöyle dedi, “Hasan B. beni aradı. Kız arkadaşımla geceyi birlikte geçirdik. Bir şey olup olmadığını bilmiyoruz. Onu bana muayeneye getireceğini söyledi. Ve getirdi…” Delilleri yok etmediğini, herhangi başka bir şey de yapmadığını, Ç.’ye ‘’karakola gitme’’ filan demediğini söyledi. Ama onun yüzünde, pişmanlık yaşadığını belli eden bir ifade vardı.

“Nereden girdim ben bu işe!” ifadesi mi?
-Aynen! Çünkü benim anladığım, tüm bunlar, onlar için olağan. Birbirlerinin iğrençlikleri örtbas eden ekipler bunlar. Bence oraya gelen ilk kız da zaten Ç., değil. Tecavüze uğradığını haykıran o…

Hasan B. hakkında çıkan haberlerden sonra, normal hayatına devam edebilmiş mi?
-Edememiş. Mağdur edebiyatı yapmayı da ihmal etmedi. Kendisine “YÖK’te beş tane dosyanız var. Kamu görevinden de men edildiniz. Neden bu taciz vakaları hep sizin başınıza geliyor!” diye sordum. O da “Çünkü çok kıskanılıyorum!” dedi. İnanılır gibi değil ama böyle dedi!

Peki, bu davadan nasıl bir sonuç bekliyorsunuz? Yırtarlar mı delil yetersizliğinden?
-Dava devam ediyor. Biz sonuna kadar mücadele edeceğiz. Biliyorsunuz, olayın en başında, Şehir Hastanesi’nden alınan rapor var. O rapor, “Lökosit ve sperm hücresine rastlandı. Cinsel ilişkiyi destekler vaziyette” diyor. Zaten bunun üzerine Hasan B. tutuklandı ama sonra serbest bırakıldı. Bu rapor elimizi kuvvetlendiriyor. Ve Ç.’nin sürüklendiğine dair kamera görüntüleri var. Tanıklar var. Daha önceki taciz vakaları var. Bu yüzden meslekten men kararı var. Ve başına gelen tecavüzü anlatan bir kadın var…

KONUMUNU KULLANARAK TACİZDE BULUNAN HOCALAR VAR

Konumunu kullanarak tacizde bulunan bazı üniversite hocalarına ders olur mu bu dava?
-Kesinlikle! Ben şu anda bile Ç.’nin birçok kızı kurtardığını düşünüyorum. Onun sayesinde Ankara Üniversitesi’ndeki tacizle ilgili bütün dosyalar tekrar incelemeye alınmış. Herkesin dediği şu, “Veterinerlik fakültesinde zaten böyle olaylar oluyordu!” Hatta, yeni gelen kızlara, “Erkek hocaların yanına tek başınıza gitmeyin!” diyorlarmış. Bu kadar iğrenç. En azından Ç. sayesinde bir olay ortaya çıktı…

NURİ ALÇO FİLMİ GİBİ TECAVÜZ

P…l verdiği iddiasına ne yanıt verdi Hasan B.?
-Hepimizin gözümüzün içine bakarak dedi ki, “Öyle bir şey söz konusu değil.  P…l verirseniz birine, solunum cihazına bağlamak gerekir!” Salondaki veteriner hekimler ise, verdiği ifadenin gerçeği yansıtmadığını söylediler. Koskoca mahkeme heyetinin gözünün içine baka baka yalan söyledi yani. Pekala verilebiliyormuş, sersemletici bir etkisi varmış. Bilinç yarı açık, yarı kapalı oluyormuş. Kolunuzu bile kaldıramıyormuşsunuz. Kandan hemen atılıyor ama etkisi bir hafta sürüyormuş. Nuri Alço filmlerindeki gibi bir şey yani. Biz sorduk, veteriner kliniklerinde de kullanılıyormuş.

POLİSİN SORUSU: SEVGİLİ MİYDİNİZ? ARANIZDA İLİŞKİ Mİ VARDI?

Olayın en başında, Ç.’nin ifadesini alan kadın savcının, “Sen de kadınsın ben de… Neden bana değil de sana tecavüz ediliyor?” demesine nasıl değerlendiriyorsunuz?
-Zaten olayın en vahim noktalarından biri de bu. Ç., kime gidebilirdi böyle bir olay yaşandığında? Karakola. Gitti. İnanılmaz kötü bir muameleye maruz kaldı. “Siz sevgili miydiniz? Aranızda bir şey mi vardı?” dediler durdular. Sonra savcıyla görüştü, “Merak etme kızım, senin delillerini toplayacağız, işlemlerini yapıyoruz!” demiş. Sonra cinsel suçlar savcısı Yeter G.’ye düştü. Kendisine bu ifadeleri kullanan o. Zaten delilleri toplamadı. Çok yanlı olarak ifade alıp, Ç.’nin ciddi bir şekilde adalete olan güvenini sarstı. Ve biliyorsunuz sonra Hasan B.’yi tahliye etti. Kendisi aynı zamanda, tecavüz mağduru İspanyol öğrencinin dosyasına takipsizlik kararı veren savcı. O zaman da dediği şuydu, “O saatte alkollü halde, orada ne işin vardı?” Ç.’ye, “Ben de kadınım. Benim niye başıma gelmiyor? Bana niye tecavüz edilmiyor!” diyen savcı da o…

Şimdi nerede?
-Ç., başına gelenleri paylaşınca, savcının yeri değişti. Bizim dosyayı başka bir savcıya verdiler. Zaten o yeni savcı, dosyayı inceleyip davayı açtı…

Yorum

  1. Gazeteden ayrıldıktan sonra bu tür haberlerin tek takipçisini kaybettiğimizi düşünmüştüm, yanılmışım. İyi ki varsınız, her nerede olursanız olun Türkiye deki kadınların sesi olmaya devam ettiğiniz için teşekkür ederim.

  2. Sayın Ayşe Arman
    Dava günü tesadüfen adliyede idim. Bu davanın ikinci oturumunu kısmen izledim. Size söyleyebileceğim şudur , mağdur olduğunu söyleyen hanımefendi büyük ölçüde yalan söylüyor. Tam bir artist , iyi bir tiyatrocu. Sayfanıza koyduğunuz foto da bile tecavüz ettiği söylenen kişi önde kız arkada ona destek olur pozisyonda. istese o anda kaçıp kurtulabilir , görüntüye bakarsanız adam zorlanarak yürüyor.Sizin gibi tecrübeli bir gazetecinin mahkemeyi etkilemeye yönelik bu tip oyunlara gelmemesi gerekir.
    Saygılar

  3. Ülkemdeki savcılara bak. Hey allahım ne günlere kaldık. Allah sonumuzu hayır ede de başımıza bişey gelmeden göçüp gidek bu diyarlardan. Zira hakkımızı savunabilecek bir hukuk sistemi yok bu topraklarda maalesef. Neredeyse tecavüze, tacize uğrayan suçlu, tacizci tecavüzcü mağdur.

Yorum Bırak