Dünyalılar olarak Corona tokadı yedik!

O, bir fütürist.

Ufuk Tarhan’dan söz ediyorum.

14 yaşında Erich Von Daniken’in “Tanrıların Arabaları”nı okuduktan sonra iflah olmamış.

O, bir gelecek takıntılı. Hepimiz, büyük bir belirsizliğin içindeyiz. Farklı alanlarda derinleşmeye gayret ediyoruz. Tarhan’ın ise derinleşmeyi seçtiği alan “gelecek senaryoları”. Olumlu-olumsuz, yakın-uzak olasılıkları geliştirmek, yorumlamak, “gelecek bilgisini” çoğaltmak, paylaşmak ve yaymak….

ODTÜ’de Ekonometri okuyor. Uzun yıllar teknoloji sektöründe üst düzey yöneticilik yapıyor. 2006’da işini kuruyor, kızıyla birlikte çalışıyor.

2005’te kurulan Türkiye Fütüristler Derneği’nde başkanlık yaptı. Halen Dünya Fütüristler Birliği’nin aktif üyesi. Forbes’ın Dünyanın En Etkili 50 Kadın Fütüristi arasında gösteriliyor. Müthiş tutkulu ve tutturuk bir kadın. 57 Yaşında “İnovasyon ve Girişimcilik” master’ı yaptı. Tez konusu T-İnsan’dı. Ve bu konuda kitap yazdı. Sürdürülebilir bir işimiz olmasına inanıyor. Ufuk Tarhan bugün 60 yaşında ve hala hiç durmadan çalışıyor.

Bu dönemde onun görüşlerini de almak istedim. Pek çok şey anlattı. Yaşadığımız süreci bakın Tarhan nasıl yorumluyor.

SINIRSIZLIK, HADSİZLİK ŞUURSUZLUK VE DOYMAZLIK

Ortalıkta pek çok iddia var… Saptamalar, tezler, teoriler, tabii komplo teorileri ve şehir efsaneleri de havada uçuşuyor… Elimizde henüz, “Yanlış, palavra!” diyeceğimiz veriler yok, ama “Evet, doğru!” diyeceğimiz şeyler de yok. İddiaların bir kısmı bana mantıklı geliyor, bir kısmı ise aşırı saçma. Ben bu işlere mesafeli bakan biriyim…
– Mesafeli bakmakla sözünü ettiğiniz, belirsizlikse, haklısınız. Bence de öyle! Henüz insanlık olarak her şeyi bilecek kadar bilgiye, delile sahip değiliz. Büyük bir boşluğun içindeyiz…

Şu an yaşanan nedir?
-Dünyalılar olarak, Corona tokadını yedik! Oysa biz, “Bunca yol kat ettik, artık her şeyi kontrol edebiliriz. Her şeyi bilimle çözeriz. Dinle yola getirir, petrolle kutsar. Parayla da hem döver hem severiz!” havasındaydık. “Parayla, petrolle, silahla, uyuşturucuyla ve en son nokta da siber güçle yani dijitlerle her şey hallolur, rahat ol” diyorduk. Buna da inanıyorduk!

2050’ye kalmaz, ölümsüzlüğü yakalarız…
-Aynen öyle! Torunlara, yaş günlerinde Mars seyahati hediye ederiz. Hatta genlerle bile oynarız. DNA dizilimini dahi çözeriz alimallah! Bak, Çinliler habire, “Ana rahminde çocukların bünyesini güçlendirdik, hastalıklı genleri onardık!” falan diye haberler sızdırmıyor mu? Sızdırıyor. O halde? “Çok ilerledik, çook. Her yerde patent patlaması yaşanıyor. Kısacası, çözeriz DNA diziliminin formülünü, başlarız gen editörlüğüne, dizer dizer, insan da yaparız, başka canlılar da… Topa tüfeğe gerek yok artık, dijitlerle, genlerle dünyayı istediğimiz gibi yoğururuz. O iş bizde…” diyorduk.

BİR KERE DAHA GÖRÜYORUZ Kİ… COĞRAFYA, ÜLKE, MİLLİYET, MÜLKİYET, CİNSİYET, IRK, YAŞ, PARA, GÜÇ, FARK ETMEKSİZİN HEPİMİZ SADECE İNSANIZ VE ACİZİZ!

Nasıl tanımlıyorsunuz bu durumu?
-Nasıl mı? Sınırsızlık, hadsizlik, şuursuzluk, doymazlık olarak tabii! Ve şu an geldiğimiz noktaya bakın: Ufacık bir virüsü hala çözemedik! On binlerce insan ölüyor. Testi, aşısı, ilacı bulunamadı. Hepimiz, büyük bir çaresizlik ve kederle evlerimize tıkıldık, kaldık. Çünkü bir kez daha görüyoruz ki coğrafya, ülke, milliyet, mülkiyet, cinsiyet, ırk, yaş, para, güç, fark etmeksizin hepimiz sadece “insanız”!

Hala zannettiğimiz kadar güçlü ve her şeye kadir değiliz…
-Evet, öyle. Kitlesel bir etki, şok ve kriz karşısında manipülasyona açığız. Onca gelişmişlik naralarına rağmen pek çok sorunun cevabını bilmiyoruz…

Nedir o sorular?
-Doğum nedir? Neden dünyaya geliyoruz? Neden ölüyoruz? Ve ölünce nereye gidiyoruz? Biz, insanlar kimiz, neyiz? Görevimiz, var oluş sebebimiz nedir? Bu büyük soruların yanıtını çözünceye kadar da debelenmelerimiz sürecek. Ya da fişimiz, kim bilir ne zaman, bir kez daha çekilecek! O zamana kadar arayışa, denemelere devam. Sokrates’in dediği gibi, sürekli, “Bildiğimiz şey, hiçbir şey bilmediğimizdir” noktasına dönüyoruz.

YAŞADIĞIMIZ 2. DÜNYA SAVAŞI’NA BENZEYEN AMA ETKİSİ ONDAN DAHA YÜKSEK VE KARMAŞIK BİR SÜREÇ…

Siz, 95’den beri fütüristsiniz… Soruyorum, şu anda yaşadığımız şey, salgından öte “küresel bir kriz” mi?
– Evet. 1930 Buhranı’na ve 2. Dünya Savaşı’na benzeyen ama etkisi onlardan daha yüksek ve karmaşık bir süreç. Tam anlamıyla küresel bir kriz. Önceki krizler, savaşlar, nispeten bölgesel ya da belli konularda sınırlı kalabilmişti. Dünyanın bazı ülkeleri daha az etkilenmişti. Ama şu anda COVID-19’dan etkilenmeyen tek bir birey, iş, alan, ülke, toplum, canlı kalmayacak. Olay, sadece sağlık etkisi, salgın değil yani. Bunun sırasında ve sonrasında hayatımızın her noktasında yaşananlar ve yaşanacaklar… Kendimizi adadığımız bütün değer sistemleri, ilişki, iletişim, çalışma, öğrenme biçimleri dönüşecek. Geri dönüş yok. Büyük bir “Küresel paradoks” içine girdik.

ZENGİNLİĞE ÖZENMİŞTİK AMA PARANIN BİR İŞE YARAMADIĞINI GÖRÜYORUZ

Durun, tek tek anlatın….
-Hem küresel, hem lokal kriz yaşıyoruz! Birbirimizden fiziksel olarak hem uzaklaşıyor hem yakınlaşıyoruz. Özlediklerimize kavuştuk ama şimdi de sıkılıyoruz. Bıktıklarımızdan uzaklaştık fakat şimdi kaybetme korkusu, yoksunluk hissediyoruz. Zenginliğe özenmiştik, parayla bir şey yapamadığımızı görüyoruz. Güveniyorduk, şimdi hiç güvenemiyoruz. Kısacası ekonomik, sosyal, psikolojik, teknolojik ve ekolojik olarak bu krizin dokunmadığı, sarsmadığı tek bir alan kalmayacak! Günler, haftalar, aylar geçtikçe bunları daha net algılayacağız. Bu çok ciddi ve çok büyük bir kriz! Laf olsun diye, “Her şeyin başı sağlık” deyip, duyarsızca koştuk durduk ve işte buyurun, Corona’yla sağlıktan sınava sokulduk, hepimiz sınıfta kaldık! Hepimiz evlerdeyiz. Bir müddet sonra da “Adalet, eşitlik, iyilik, sevgi böcekliği” diye diye açlığa, sefalete, göçlere terk ettiğimiz insanların çektiği “açlıkla” terbiye moduna geçeceğiz. Hiç kuşkumuz olmasın bundan. Yakın gelecekte, tedarik zincirlerinde kopmalar, mal-hizmet üretiminde ve sevkiyatlarda kesintiler aksaklıklar başladığında, o çöplere döktüğümüz yemekler gözümüze ziyafet gibi görünecek…

YAŞADIKLARIMIZ TAM BİR SİMÜLASYON BİR TUŞA BASILDI SANKİ VE “HADİ BAKALIM BİR KRİZ ÇIKTIĞINDA ŞU DÜNYALILAR NE YAPACAK, GÖRELİM!” DENDİ

Nedir bu? Bir “Gelecek tatbikatı” mı?
– Evet. Yaşananlar tam bir simülasyon. Sanki bir tuşa basıldı ve “Hadi bakalım bir kriz çıktığında şu dünyalılar ne yapacaklar, görelim” dendi. Hep beraber görüyoruz. Akut dönemden geçtikten sonra, veri toplayıp, analizler ve planlar yapma zamanı. Bunları yaparken de inovasyon, yaratıcılık, çalışkanlık, disiplin, yardımlaşmak, paylaşmak, saygı, duyarlılık, soğukkanlılık, tutarlılık en üst değerlerimiz olmalı. Olmak zorunda! Pek çok şeyi tamamen yıkıp, bozarak, yeniden, sil baştan kuracağız. Kurabilmeliyiz. Hem de çok hızlı… Çünkü zaman yok, diğer krizler kapıda bekliyor. O yüzden bu tatbikatı, provayı çok iyi değerlendirmemiz lazım.

COVID-19 KUVVETLİ BİR ÖNCÜ SİNYAL BİR İŞARET FİŞEĞİ NE YAZIK Kİ GERİSİ DE VAR…

Corona salgını, fragman tadında bir “öncü sinyal” mi?
– Kesinlikle! Üstelik de çok kuvvetli bir öncü sinyal, işaret fişeği. Aslında her ne kadar bu yaşadıklarımızı çok büyütsek de henüz bunlar, bundan sonraki sorunlu dönüşüm alanına geçişimizin kapı kolu bile değil! Daha şaşıracağımız çok şey olacak. O kadar çok kriz kapıda bekliyor ki. Onların bir kısmı zaten başlamıştı. Görmezden geliyorduk, halının altına süpürüyor, çöpe atıyorduk. İklim krizi, su krizi, doğa felaketleri, yangınlar, depremler, tsunamiler, yanardağlar, savaşlar, göçler, siber saldırılar, kimyasal silahlar, kadına-çocuğa-canlıya şiddet, sosyolojik çöküşler… Artık değişmemiz gerekiyor. Bir şeyler yapmamız gerekiyor. Yapmazsak, yapamazsak ne olacağı belli. Tanrı ya da bizi her ne yarattı ise, “delete” tuşuna basacak artık! Bıkmaya başlamıştır çoktan biz insanoğlundan…

SEBEPLERDEN BİRİ NÜFUS AZALTMA VE YAŞLILARIN YÜKÜNDEN KURTULMA KURTULMA OLABİLİR Mİ

Peki, sizin düşünceniz ne? Corona salgını özellikle mi 2020’ye denk getirildi? Birileri, beklediler beklediler bu yılı mı buldular? 2020’nin özelliği ne?
– Valla, 2020, dünyanın 5N1K’sını belirleyen Amerika’nın seçim yılı. “İdi” diyebiliriz kısa bir süre sonra, çünkü artık yapılıp yapılmayacağını bilmiyoruz. Sadece ABD seçimimin bu yıla denk gelmiş olması bile, komplo teorisi üretmeye yeter de artar bile…

Amerika’daki seçim dışında, bu dönem yaşanan olayları şöyle bir sayalım…
-Çin- Amerika ve Rusya arasında ısınan “siber sular”, ilan edilen “siber duvarlar”, yeni versiyon bir soğuk savaşı başlatmıştı bile… 5G için yapılan kavgalar.. Yenilenebilir enerji için coşan ataklar… Kuantum bilgisayar denemeleri… Uzay yarışında yükseltilen vitesler… Petrol için yapılan son sömürme hamleleri… Ve sonunda, birileri düğmeye basmış gibi görünüyor. Bakalım sonuç ne olacak? Düğmeye basan, Çin-Rusya gibi görünse de “salgın”ı, Amerika, Trump’dan kurtulmak için kurgulamış olabilir. Artık dünyada Amerika’nın parmağının olmadığı tek bir kötü olay kalmadığına inanıyorum. Bu yorumumda ODTÜ’lü devrimci damarın etkisi olabilir tabii ama objektif bakan pek çok düşünür, uzman da aynı kanaatte artık. Salgın sırasındaki duruşuyla Trump ve benzerleri, daha doğrusu “G20” fotoğraflarındaki çoğu petrol, silah, uyuşturucu, ilaç sömürgenliğiyle beslenen, “kendilerinden illallah denmiş liderler” tabutlarına Corona marka çivi çakıyor gibiler! İnşallah, Corona’dan sonraki on yılda, miadı dolan dünya liderlerinden ve petrolden kurtulacağız!

Bazı fütürist yayınları ve konuşmacıları izliyorum… Tanımlanmayan bir “özne”den söz ediyorlar. “Onlar” diyorlar, “Birileri” diyorlar… Kim o “birileri”? Dünyanın geleceği için karar veren güç odakları mı var?
– Ah bir bilsek! Belki de tüm sorunlar hallolacak. Kuşkusuz bir yaratan var. Tüm bu muazzam sistemi kurgulayan bir yetkili makam. Bilim insanları, “Daha evrenin yüzde 4’ünü keşfedebilmiş durumdayız!” diyorlar. “Evren” dediğimiz ve bizim içinde sadece bir zerre olduğumuz büyük kurgunun yüzde 96’sını bilmeden ilerlemeye çalışıyoruz.

Benim zıvanadan çıktığım, “Yok artık daha neler!” dediğim, benim için inandırıcılığını kaybettiği nokta şu: Rockefeller gibi ailelerden söz ediliyor, büyük teknoloji, büyük sağlık kuruluşları, İlluminati ve Mason locası… Siz bir fütürist olarak bu tür iddiaları nasıl karşılıyorsunuz?
– Valla, büyük gerçeklik payı olduğunu düşünüyorum. Dünya, “SimCity” gibi bir oyun. Konsolun başında da o meşhur aileleri kontrol edenler, yani onları kodlayanlar, joystick’leri ellerinde tutanlar var. Bunca şey, kendi kendine olamaz! Mutlaka bir algoritma çalışması lazım. Şimdi yapay zekayı, robotları çözümlerken görüyoruz ki, cansız nesnelere zeka konabiliyor, onlar da eğitilebiliyor. Öğrenmeleri ilerledikçe, inisiyatif kullanabiliyorlar. Ama yine kendilerine yüklenen kriterlere göre karar verebiliyorlar. Mesela şu anda Corona için, “test test” diye yırtınıyoruz. Milyarlarca test sonucu toplanıyor, ortak havuzda paylaşılıyor. Tüm dünya, müthiş bir genetik, sosyal ve fizyolojik bilgi havuzuna deli gibi veri akıtıyor. Bunlarla neler yapılabileceğini düşünmemiz lazım. Çabucacık ilk akla gelen, bundan sonraki medeniyetlerin kontrolü genetik formülleri yönetenler olacak çünkü…

Nüfus azaltma ve yaşlıların yükünden kurtulma projesi mi bu aynı zamanda…
– Evet, bunun da bir faktör olduğunu düşünüyorum. Dünya finans sitemleri, üretim, tüketim, hastalıklı-bakıma muhtaç yaşlı nüfus aşırı şişmişti, bu konu da aradan çıkarılmak istenmiş olabilir. “Böyle çözebilir miyiz acaba bir kısmını?” diye planlanmış olabilir. Eğer 2020 seçilmiş bir yıl ise, ki öyle olduğuna dair epey işaret var, en önemli sebebi ABD seçimleridir diye düşünüyorum.

2030 SONRASI NEFES ALACAĞIMIZ YILLAR OLACAK

2030 sonrası ne ifade ediyor?
– 2030 sonrası inşallah biraz nefes alacağımız, daha bilinçli olduğumuz yılları ifade ediyor. 2020-2030 arası ise, bir paradigma dönüşümü geçireceğimiz yıllar…

Nasıl yani?
– İnsani değerlerimizi, büyük ölçüde yeniden kazandığımız, daha azla yetinmeyi, paylaşmayı-dayanışmayı becerdiğimiz, daha güzel yıllara doğru ilerlediğimiz bir dönem.PEKİ YA 2020-2030 ARASI

2020-2030 arası neler olacak?
-Pek çok şey! Tam dijitalleşmeye, yani online’a geçmek, 5G ağlar, hatta kuantum bilgisayarlarla donanmak, yapay zeka, robotlar, nesnelerin internetiyle yaşamaya alışmak, dikey çiftliklerde çiftçi olmak, laboratuvarlarda et-gıda üretmek, seyahatlerimizin çoğunu sanal gerçeklikle yapmak, eğitim, öğretim, çalışmak, tasarlamak, üretmek gibi pek çok şeyi uzaktan yapabilmek, drone’lar, uçan, otonom araçların binlerce çeşidini icat etmek ve kullanmak…

Gerçekten mi?
-Evet… Hatta, Mars’ta ilk koloniler, uzay seyahatleri ve uzay istasyonları için ataklar yapmak gibi konularda çok ama çok çalışacağımız bir 10 yılımız var. Üstelik demin anlattığım gibi krizlerin eşliğinde… Ha gayret insanlık! Gelecek senden gayret bekliyor…

Bu eşiğe girmeden, yaşlılardan, zayıflardan güçsüzlerden, teknolojiye ve geleceğe uyum sağlayamayanlardan kurtulmak mı isteniyor?
– Valla, “Zorunlu seleksiyon artık böyle yapılacak!” diye okuyorum ben tüm yaşananları ve yaşanacakları…

İyi de böyle bir mesajın yayılması kötü değil mi? Fena ve ilkel buluyorum… “Yaşlılar ölsün!” demek değil mi bu?
-Evet, kesinlikle ilkel! Bunu çözemiyor olmamız utanç verici. Ancak bir taraftan da hem kötü hem değil. Büyük farkındalık yaratıyor. Keşke yaşlılar duymadan, anlamadan yapabilsek, ama onun da şimdilik çaresi yok. Zaten hepimiz “öleceğimizi” ta başından beri biliyoruz. İnsanoğlu, adaptasyon gücü çok yüksek bir varlık. Öleceğini biliyor ama ölmeyecekmiş gibi yaşıyor. “Yaşlanmak”, yaşam denen sürenin sonları. Bunların hepsi gerçek ve hepimiz yaşıyoruz. Artık bu konulara daha realist bakacağız, bakmalıyız. Öyle sistemler kurmalıyız ki, yaşlıları, uzun yaşlandıklarına pişman etmeden yaşatabilmeliyiz. Gençlere de yük üstüne yük eklemeden yaşamak için özgür bırakmalıyız. Odaklanmamız gereken bu. Dünyanın artık böyle bir konusu da var ve “mış” gibi davranmadan ele alınıp çözülmeli…

HAYATI BELİRLEYEN TEKNOLOJİYİ KULLANMA BECERİMİZ YA DA BECERİKSİZLİĞİMİZ

Peki tüm bunlar, teknolojiye tapınma da içermiyor mu? Teknolojiye hakim olan ama hayat hakkında bilgisi olmayan nice insan var… Teknolojinin bu kadar “yüceltilmesi” felaket değil mi?
-Yok değil! Keşke bu konudaki ön yargılar ve teknoloji alerjisi de bu Corona sayesinde pat diye değişse… Buradaki konu teknoloji değil. Teknolojiyi kullanma becerimiz ya da beceriksizliğimiz. Yani sorun yine ve her zaman insan! Şu anda İtalya’dan pek çok arkadaşımız anlatıyor. Köylerde, hatta şehirlerde, evlerinde, kendi kendilerine Corona’nın yanı sıra, temizliklerini, kişisel bakımlarını yapamadıkları, ilaçlarını içemedikleri, aç kaldıkları, düştükleri için ölen yaşlılar buluyorlarmış. Düşünsenize o yaşlıların evleri sensörler, kameralar ve otomatik iletişim cihazlarıyla gözlenebilse, her şey ne kadar farklı olurdu…

HEPİMİZ KIRMIZI KARTI GÖRDÜK SİLKİNİP KENDİMİZE GELELİM!

Siz, özetle bize ne anlatmaya çalışıyorsunuz?
– “Gelecek”, epeydir, nasıl geleceğine dair iyi ve kötü sinyaller veriyor. Hatta, işaret fişekleri atıyor! Kendine “fütürist” diyen birtakım insanlar da 5-10 yıldır, çok net senaryolarla bunları yaymaya çalışıyor. Ki onlardan biri de benim. Buna rağmen, onca teknolojiye, iletişime, kaynağa, olanağa rağmen, aklımızı başımıza toplayamadık. Kendi irademizle düzelme yoluna giremedik. Alın size… Şimdi hepimiz, kırmızı kartı gördük işte! Anlatmaya çalıştığım bu. Bari şimdi silkelenip, kendimize gelelim. Yapmamız gereken ilk şey de önce kendi aklımıza resetlemek ve bu zamanı iyi değerlendirmek, 2030’lara daha güçlü girmek…

KURUNUN YANINDA YAŞ DA YANIYOR, KOALA DA….

Bizler, “açgözlü” ve “doymaz halimiz”le, parayı, bütün değer sistemlerinin üzerine koyarak, bu başımıza gelen salgını hak ettik mi yani…
-Evet. Biraz öyle oldu. Maalesef kurunun yanında yaş da yanıyor, koala da… Dünya bir bütün. Dolayısıyla bu olanları, olacakları, hepimiz fazlasıyla hak ettik aslında. Bununla kurtulursak şükredelim… Neydi o halimiz? İyice zıvanadan çıkmış, farkındalık adına, yerlerde sürünmeye başlamıştık…

Nasıl yani?
-İletişim araçları ve sosyal medyayı, tamamen cinayet, şiddet, ahlaksızlık ve küfür-kıyamete tahsis etmiştik. Gözümüze baka baka yalan söyleyenleri yüceltmiştik. “Siyah post paylaşıp” lanetleyip, çıkıyorduk işin içinden. Oysa, sessiz kalmak, izin vermek, seyretmek de suça iştirak etmek oluyor!

FELAKETİN ÖN GÖSTERİMİNE HOŞ GELDİNİZ!

Corona salgını, dolan bardağı taşıran son damla mı?
-Evet. Ancak unutmayalım, hem de iri damlalarla dolmakta olan başka bardaklar da var. Demin söyledim hani, kapıda bekleyen diğer krizler… “Bunu atlattık çok şükür, hadi kaldığımız yerden devam” kafası, hepimizi distopik dediğimiz olasılıklara doğru yöneltir. Lütfen derslerimizi iyi almış olalım. Aslında bu olaya şu anda kötü diye bakıyoruz çoğumuz. İnşallah atlattığımızda ve eğer iyi insanlar olmaya evrilmeye başlarsak, “İyi ki” diyeceğimiz pek çok şey göreceğiz. Bunlar değerli zamanlar. Felaketlerin ön gösterimi gibi. Yararlanabiliriz, önlemler alabiliriz. Salgınlarda, felaketlerde kaybettiklerimiz de bize bu öğrenme, uyanma fırsatını veren “gelecek şehitleri” aslında benim gözümde. Milleti, ülkesi fark etmez, hepsinin mekanı cennet olsun.

CORONA O TETİKLEYİCİ İŞTE!

Bazen “İyi ki de oldu, iyi ki geldi bu virüs, zihnimizde ve alışkanlıklarımızda yıkıcı bir sorgulama başlatacak!” diyor musunuz gerçekten…
-Gerçekten ve tüm kalbimle diyorum. Şimdi birçok kişi “Bu kadın, kafayı iyice yemiş. İlgi çekmeye çalışıyor” gibi şeyler söyleyecek. Söylesinler. Umurumda değil. Tam da bu kafaları değiştirmemiz lazım işte. 2006’dan beri yırtınıyorum, T-İnsan’da bir bir anlattım. Bloğumu sosyal medya postlarımı okusunlar, vidolarımı izlesinler. Dönüşümü, bir şeylerin başlatacağı kesindi. Bir tetikleyici olmalıydı. Corono o tetikleyici işte!

Yorum

  1. Sözlerine fikirlerine katılıyorum
    Tüketim toplumu olmuştuk, egoist bir şekilde yaşayıp gidiyordur
    Hoooppp Dur!!! Nereye? Bir kendine Gel!
    Bu uyarıyı umarım iyi okuruz ve gelecek güzel günleri hep birlikte yaratırız
    Çevremizdeki tüm canlılara saygı duyarak yaşam haklarını gözeterek yaşarız
    İnsanoğlunun silkinip kendisine gelmesi gerekiyordu
    Ben de “iyi ki olmuş” diyenlerden olacağımızı düşünüyorum
    Bu güzel röportaj için teşekkürler
    sevgiler

Yorum Bırak