Ekim ayını seviyorum… Hem Cumhuriyet Bayramı’mıza ev sahipliği yapıyor hem de meme kanseri için yapılan en koordine bilinçlendirme kampanyaları Ekim ayında gerçekleşiyor.
.
Evet, meme kanseri ciddi bir hastalık ama görüldü ki, erken tanıyla onu yenmek mümkün…
.
Meme kanseri deyince, akla ilk gelen şey ‘Pembe Kurdele’ benim için. Pembe Kurdele hareketinin mucidi Estee Laouder Companies, 75. yılını kutlarken, hala bu savaşın en ön cephesinde gururla yerini alıyor. Bu yıl hem MEMEDER’e hem de Pambe İzler Derneği’ne destekte bulunarak, sivil toplum örgütlerinin arkasında durduğunu bir kere daha ispatladı…
.
Önce Sakajewa İyilik Kolyeleri’mizle Estee Lauder Companies’in çalışmalarına biz de destek verdik. Ardından Prof. Dr. Gökhan Demir hocamızla, meme kanserinde gelinen yeni tedavileri öğrendik.
.
Meme kanseri, sıkılmadan, yılmadan gündemimizde olması gereken bir konu. Sadece bir ay değil, tüm yıl bu konudaki farkındalık seviyemizi yukarıya taşımalıyız. Çünkü hepimizin başına gelebilecek bir hastalık maalesef. Ama umudumuzu kırmak yok…
.
Sizlerle paylaşmak istediğim hikaye dramatik başlıyor olsa da, sonu güzel.
Aynı ailenin üç kadını: Anne ve iki kız kardeş, birbirlerinin peşi sıra meme kanserine yakalanıyorlar.
Kızlar, babalarından gelen genetik miras yüzünden anne ise muhtemelen kızlarının durumuna tepkisinden meme kanserine yakalanıyor.
.
Gamze ve Burcu kardeşler, bana kendi hikayelerini anlattı. Çok ama çok etkileyici. ”Film senaryosunda görsem, ‘Amma abartmışlar!’ diyeceğim şeyi kendim yaşadım” diyor Gamze. Mücadelesini aşama aşama anlatıyor. Kendi mücadelesinin başarılı olmasının, annesine ve kız kardeşine örnek olduğunu söylüyor.
.
İşte moral desteğinin gücü… Başta demiştim ya, sonu güzel biten bir hikaye bu diye. Gamze yine kendisini çok güzel ifade ediyor: ”Uzun yıllar kanser konusu aile gündemimizde oldu. Bundan sonra inşallah, sadece kontrol amaçlı olarak olacak!” Bu sohbetin ardından, ailenin en son meme kanserine yakalanan diğer bireyi Burcu’nun hikayesine şahit olacağız. Yaşasın meme kanseri konusunda farkındalık yaratan güçlü kadınlar!!!
AYNI AİLEDEN ÜÇ KADIN MEME KANSERİ TANISI ALDIK ANNEM, BEN VE KIZ KARDEŞİM
Aynı aileden üç kadın, aynı kaderi paylaştınız! Annen, kız kardeşin ve sen. Üçünüz de meme kanseri oldunuz. Şu an hepiniz sağlıklısınız Allah’a şükür. Birlikte ağladığınız da oldu, kemoterapiye gittiğiniz de. İnsana inanılmaz geliyor…
-Valla, bana da inanılmaz geliyor. Bir filmde görsem, “Amma da çok abartmışlar!” derim. Senaryoyu sorgularım. Ama tam da böyle oldu 🙂 Birimizinki biterken, diğerinde çıktı. Önce ben, sonra annem, sonra da kız kardeşim sırayla bu hastalığı geçirdik. Uzun yıllar “kanser konusu” aile gündemimizde oldu. Bundan sonra inşallah, sadece kontrol amaçlı olarak olacak.
ÜÇÜMÜZ DE PES ETMEDİK, MÜCADELE ETTİK… EVET, ZORLU BİR SÜREÇ AMA GEÇİYOR
Peki ya üçünüzün de savaşçı çıkması… Bu hastalığın, gelip geçici olduğuna inanmanız, mücadele etmeniz ve yenmeniz…
-Benim güçlü durmuş olmam ve tedavi sonrasında hızla toparlayarak eski sağlığıma döndüğümü görmeleri, bence ikisine de iyi bir örnek oldu. İlk şoku benle atlatmış olduk. Evet, zorlu süreç. Ama geçiyor. Hiç pes etmedik, umudumuzu kaybetmedik…
FİLMİ GERİYE SARALIM… O DA NE! MEMEMDE BİR KİTLE FARK ETTİM. LEBLEBİ GİBİ UFAK VE SERT BİR ŞEY
Şimdi filmi geriye saralım… 33 yaşındaydın. Yeni evlenmiştin. Aklına kanser olabileceğin geliyor muydu?
-Asla! Üç aylık evliydim. O sırada GE’de çalışıyordum. Yeni terfi etmiştim. Gayet mutluydum, inanılmaz aktiftim. O da ne! Mememde bir kitle fark ettim. Leblebi gibi ufak ve sert bir şey. Hemen eşime gösterdim, “Sence bu ne olabilir?” diye. “Hemen doktora göster!” dedi. İki halamı meme kanserinden kaybetmiştik, bir halam da meme kanserini atlatmıştı. Doktora gittim, ultrasonla baktı, “Endişelenecek bir şey yok ama bir ay sonra bir daha kontrole gelin!” dedi.
MEĞER AGRESİF BİR MEME KANSERİYMİŞ! HEMEN AMELİYATA ALDILAR. AMA POZİTİF BİRİYİM, “BUNU DA ATLATIRIM!” DEDİM, ÜMİTSİZLİĞE KAPILMADIM
Peki bir ay sonra…
-Kitlenin büyüdüğünü, damarlandığını ve düzensiz sınırları olduğunu söylediler. Meğer agresif bir meme kanseriymiş. Hemen ameliyata aldılar. Önce şoke oldum tabii! Çünkü spor yapan, iyi uyuyan, sağlıklı beslenen biriydim. Ama bozmamaya çalıştım moralimi. Pozitif bir insanım, “Ben bunu da atlatırım!” dedim ve hiç ümitsizliğe kapılmadım. Tümör küçük olmasına rağmen çok agresifti, yani çok hızlı büyüyordu. En yoğun kemoterapi tedavisi uygulanacaktı. Sonrasında da bir aylık radyoterapi. İyi haber şuydu: Birinci evreydi, çok çok başında yakalanmıştı ve lenfler temizdi.
YUMURTALARIMI DONDURDUM
Ruh halin nasıldı?
-Ben hep iyi tarafından bakıp, kabullenmeye çalıştıkça, her aşamada yeni bir konu çıkıyor ve daha iki gün önce endişe ettiğimden farklı bir konu gündeme geliyordu. İlk başta “Memende bir kitle var” dendi. Sonra “Kötü huylu ama küçük” dendi. Sonra “Küçük ama agresif o yüzden kemoterapi görmen gerekiyor” dendi. “Kemoterapinin eskisi kadar yan etkileri olmuyormuş, toparlarım ben güçlüyümdür” derken, “Menopoza gireceksin ve bu durum kalıcı olabilir!” dediler. Çocuk sahibi olmadığım için haliyle yumurtaları dondurma konusu gündeme geldi… Ve dondurdum.
KEMOTERAPİ ÇOK DA ZORLAMADI… EVET, SAÇLARIM DÖKÜLDÜ. PERUĞUM VARDI AMA PEK TAKMADIM BİLE. HATTA, BİR ARKADAŞIMIZIN DÜĞÜNÜNDE KAFAMDAN ÇIKARIP DAMADIN KAFASINA TAKMIŞTIK!
Kemoterapi süreçlerinde seni en çok zorlayan ne oldu?
– Ben kendime, başından beri hep bunun geçici bir süreç olduğunu söyledim. Buna yürekten inandım. Belki de o yüzden çok zorlayan bir şey de yaşamadım. 3 haftada bir ilaç alıyordum. İlaç sonrası birkaç gün halsizlik olduğu için genelde evden çıkmıyordum ama sonraki iki hafta daha rahat geçiyordu. İşten de çok destek oldular, 6 ay boyunca izinliydim. Saçlarım döküldü, peruğum vardı ama pek takmadım bile. Hatta bir arkadaşımızın düğününde kafamdan çıkarıp damadın kafasına takmıştık!
Sen nasıl bir “uyanış” yaşadın? Farklı bir Gamze mi oldun kanser sayesinde?
-Ben öncelikle durumu kabullendim. Doktorlar ne derse yaptım. Son derece sağlıklı beslendim. Ağızda yara çıkmasın diye ayrı, midem bulanmasın diye ayrı, ilaçtan bağışıklığım düşmesin diye ayrı ilaç aldım. Doktorlarıma teslim oldum. Ve bunu atlatacağıma inandım. İsyan etmek, üzülmek neye yarayacaktı? Bu süreci, hastaymışım gibi değil de, sanki her şeye bir ara vermişim gibi geçirdim. Enerjim oldukça, kendime yeni artılar katmak adına fotoğrafçılık kursuna gittim, pilates eğitmenliği sertifikası bile aldım. Ve hep gülümsemeye devam ettim.
BAŞIMA GELENLERDEN EN ÇOK ETKİLENEN ANNEM OLDU. BENDEN SONRA ANNEM MEME KANSERİ OLDU
Annen peki?
-Başıma gelenlerden en çok etkilenen o oldu. Ve benden 4 sene sonra annem meme kanseri tanısı aldı. Rutin kontrollerini yaptırıyor olmasına rağmen üçüncü evre olması, yani lenflerde yayılım olması bizi çok şaşırttı ve korkuttu. Roller değişmişti, şimdi destek sırası bendeydi. Olumsuz şeyler düşünmemesi için telkinlerde bulundum. “Bu hastalık moral bozmaya, kendini bırakmaya gelmez, hep mücadele edeceksin, iyileşeceğine inanacaksın!” dedim. Hepimiz yanında olduk ve hep beraber atlattık.
Doktorlar, annenin tanı alması üzerine senden genetik test istediler mi?
-Evet. Daha önce de istemişlerdi, negatif çıkmıştı. Ama annemde de çıkınca, tekrar istediler. Benim ve kız kardeşiminki pozitif, anneminki negatif çıktı.
Nasıl yani?
-Meme kanseri hep anne tarafından geçer diye bilinir ya. Bizimki öyle değilmiş, baba tarafından geçiyor. Kız kardeşimle benimki genetik. Bunu öğrenince, mastektomi ameliyatı oldum. Anneme gelince; belki üzüntüden, belki empatiden bu hastalığa yakalandı, bilemiyorum. Ama o da şahane bir şekilde atlattı. Sonra kız kardeşim tanı aldı. Onun mücadelesinde de yanındaydık. Allah’a şükür, şu anda hepimiz sağlıklıyız.
Artık her şey geride kaldı! 43 yaşındasın. İnanılmaz enerjiksin. Fitsin. Hayat dolusun. Sağlıklısın. Hayatının nasıl bir dönemindesin?
– Harika bir dönemindeyim! Sağlıklıyım, aktif bir spor ve iş hayatım var. Artık evli değilim ve anne olmayı da düşünmediğimden bu sene içinde rahim ve yumurtalık ameliyatımı olacağım. BRCA1 mutasyonu nedeniyle, normal bir kadından çok daha fazla risk
altındayım. Bunu biliyorum. Gereğini de yapıyorum.
“Ya bir daha uğrarsa?” diye düşünüyor musun?
-Rutin kontrollerim hayatımda hep var. Olacak da. Her seferinde, sonucu görene kadar aynı strese gireceğime eminim ama bir daha uğramayacak diye düşünüyorum.
İnsanların kendilerini keşfedip daha iyi hissetmelerine yardımcı olduğum, zevkle yaptığım işime ve sosyal hayatıma, hayattan keyif almaya ve pozitif bakmaya aynen devam edeceğim.
Tüm bu süreçten öğrendiğin en önemli şey nedir?
-Klasik olacak ama gerçekten de en önemlisi: “Erken teşhis hayat kurtarır.” Kesinlikle ihmal etmemek ve “Benim başıma gelmez!” diye düşünmemek gerekiyor. Gelirse de, mücadele edip güçlü durmak ve hep iyiye odaklanmak lazım. Hayat çok ilginç, en büyük acılarınız bir gün en güçlü yanlarınız haline gelebiliyor. Ben her zaman gülümsemeye devam edeceğim!