Umudu öldürüyorsunuz


SABAH uyandım.

Harika bir güne…

O uyku sersemliğinde bir an mutluydum, ama sonra birden hatırlayıverdim…

Tam 40 küsur kalp durdu bu ülkede ve biz 70 milyon yastayız!

Hemen ruh halim değişti.

Yaşam sevincim kayboldu.

Birden utandım her şeyden.

Mutlu olmaya hakkım yok diye düşündüm.

Güzel şeyler anlatmaya, paylaşmaya, gülmeye, kahkaha atmaya…

Zaten olan biten aklımıza düştüğünde enerjimiz bitiveriyor, mecalimiz kalmıyor…

Hepimiz yavaş yavaş ölüyoruz.

Evet, istedikleri bu ve başarıyorlar.

“İnadını yaşam, inadına hayat!” dememiz gerekiyor ama içimizden bir şeyler çekilmiş oluyor.

19 yaşındaki o tıp öğrencisi Berkay geldi aklıma, sadece o anda, oradan geçtiği için ölen.

Göksel Kortay’ın eşi Kerem Yılmazer gibi.

O da HSBC’nin önündeki patlamada, sadece ışıklarda arabasıyla durduğu için hayatını kaybetmişti.

Artık her an oluyor.

Her yerde.

Hepimizin geçtiği yollarda.

Şehrin kalbinde, içinde.

Beyrut’takiler diyormuş ya, “Burası güvenli, buraya gelin”, alay eder gibi.

Beyrut’tan beter olduk yani.

Hissettiklerimi en iyi Cem Adrian ifade etti.

Ondan alıntı yapmak istiyorum:

“Bir insan ölmüyor… Onun tüm sevdikleri…. Onu sevenler… Doğacak çocuklar… Olacağı aşklar… Göreceği yollar… Tutacağı eller… Sarılacağı herkes… Biz… Umut ölüyor…. Umudu öldürüyorsunuz!”

Tam da bu.

Umudu öldürüyorlar!

KALABALIK YERDE BOMBA KORKUSU TENHA YERDE TECAVÜZ KORKUSU

Valla, bu bir sosyal paylaşım. Hepsine itibar etmiyorum. Ama buna şapka çıkardım! Tam da bu. Yeni Türkiye bu: Kalabalık yerde bomba korkusu, tenha yerde tecavüz korkusu…

BERKAY’IN BABASI

Helal olsun o babaya!

Salim Akbaş’a…

Tarifsiz acılar içindeyken bile kalbinden geçeni söylediği için…

“Oğlum şehit olmadı, katledildi!” dedi.

O, kendine göre haklı.

Nokta.

Ötesi yok.

Çektiği acının tarifi var mı? Nefes aldıkça, oğlu Berkay Akbaş’ın artık olmadığını, bu dünyada yaşamadığını hissedecek. Onun kokusunu bir daha hiç duyamayacak. Gülen gözlerinin içine bakamayacak. Hiçbir şeyle alakası olmayan evladının, sadece orada taksiyle geçtiği için öldürüldüğünü bilecek. Hep ama hep bu acıyla yüreği yanacak.

Bir sürü saçma sapan yorum okuyorum.

Biraz saygı ya.

Nasıl polis gençlerimizin ailesi, “Evladımız şehit oldu!” diyorsa ve biz, onların da tarifsiz acılarını paylaşıyorsak…

Berkay’ın babası da “Şehit edilmedi, katledildi!” diyorsa, onun görüşüne saygı duyacağız.

Kimi, evladını şehit olarak değerlendirir vatan sağ olsun der, kimi demez.

Kimse kimseye, canından çok sevdiği evladı öldüğünde ne hissetmesi gerektiğini empoze edemez!

Bu da mı bizim için bir bölünme gerekçesi…

Artık yeter, lütfen olmasın…

N’olur, bari yasımızı birlikte tutalım!

Zaten dışarıdan bizi yemeye çalışıyorlar, bir de biz birbirimizi içeriden yemeyelim!

BUNCA BOMBA BUNCA ÖLÜM

Tüm bu patlamaların tarihlerini bir arada görünce, içim oyuldu. Ama büyük resmi de gördüm. Bu felaketlerin ne kadar sık yaşandığını gördüm.

Bunca olay, bunca bomba, bunca ölüm…

Şöyle bir göz gezdirin lütfen, 2015’ten beri yaşadıklarımıza bakın. Kaç insan hayatını kaybetti, kaç aileye ateş düştü…

Ama bir tane suçlu yönetici yok, bir tane ihmalkâr görevli yok. Önlemek için ne yapılıyor bilmiyoruz, çünkü şeffaflık da yok. Ve bombalar yağmaya, patlatılmaya devam ediyor… Ve günahsız insanlar ölmeye!…

*

5 Haziran 2015-Diyabakır patlaması… 20 Temmuz 2015-Suruç patlaması… 10 Ekim 2015-Ankara patlaması… 23 Aralık 2015-Sabiha Gökçen patlaması… 12 Ocak 2016-Sultanahmet patlaması… 17 Şubat 2016-Ankara patlaması… 13 Mart 2016- Ankara patlaması… 19 Mart 2016- Taksim patlaması… 27 Nisan 2016- Bursa patlaması… 1 Mayıs 2016- Gaziantep patlaması… 12 Mayıs 2016-Diyarbakır patlaması… 7 Haziran 2016- Vezneciler patlaması… 8 Haziran 2016- Mardin Midyat patlaması… 28 Haziran 2016-Atatürk Havalimanı patlaması… 10 Ağustos 2016- Mardin Kızıltepe patlaması… 17 Ağustos 2016-Van patlaması… 18 Ağustos 2016-Elazığ patlaması… 20 Ağustos 2016-Gaziantep patlaması… 6 Ekim 2016-Yenibosna patlaması… 16 Ekim 2016-Gaziantep patlaması… 4 Kasım 2016-Diyarbakır patlaması… 24 Kasım 2016-Adana patlaması… 10 Aralık 2016-İstanbul patlaması…

ÜRKÜTÜCÜ TABLO

Koray Çalışkan’da okudum. Bakar mısınız şu tablonun vahşetine! Bakar mısınız saldırıların ve ölü sayılarının nasıl hızla arttığına… Nereden nereye geldik…

sayilar

Yorum Bırak