Bu kamyonla 6 ülke, 14 şehir gezdi 20 bin yabancıya Türk kahvesi ikram etti

O, Gizem Şalcıgil White.

Namı diğer “Turkish Coffee Lady.” Ama ben ona “Türk kahvesinin prensesi” demeyi tercih ediyorum.

Bu kamyonla 6 ülke, 14 şehir gezdi 20 bin yabancıya Türk kahvesi ikram etti

KAGİDER Başkanı Sanem Oktar aracılığıyla tanıştım Gizem’le. Çok mutluyum, çünkü nerede şahane bir kadın girişimci var, yollarımız kesişiyor. Gizem, gönüllü girişimcilerden…

KÜLTÜREL DİPLOMASİ YAPIYOR

13 yıldır Washington’da yaşıyor ve ülkemizin markalaşma sürecine katkıda bulunmak için “kültürel diplomasi” yapıyor.

500 yıllık bir Türk markası olan Türk kahvesini yaygınlaştırmak ve daha çok insana tanıtabilmek için 2012’den beri Gezici Türk Kahvesi Kamyonu’yla dünyayı dolaşıyor.

Ne müthiş, ne şahane bir fikir değil mi?

Düşünün, bugüne kadar 6 ülke, 14 şehir gezdi o sempatik kamyonuyla!

Kurukahveci Mehmet Efendi ve Arzum Okka da bu nefis projeye destek oluyor. Tabii ki ona yardımcı olan gönüllü bir ekibi var. Ama yine de deli işi!

SIRADA LONDRA VAR

2012’de Amerika’da, 2013’de Hollanda, Belçika ve Fransa’da, 2015’de de Kanada’da 20 binden fazla kişiye Türk kahvesi ikram etti ve zengin kahve kültürümüzü tanıtmaya gayret etti.

Projesi ABD Temsilciler Meclisi’nde bir dostluk projesi olarak onurlandırıldı, yurtiçi ve yurtdışında birçok ödüle layık görüldü. Bundan sonraki destinasyon da Kültür Bakanlığı’nın desteğiyle, Kasım ayında Londra

Tabii Gizem’i yakalayınca sormadan edemedim…

ASIRLARCA ÇOK GÜÇLÜ BİR İLETİŞİM ARACI OLMUŞ

– Tebrik ederim. Hem faydalı hem yaratıcı bir iş yapıyorsun. Kendi kahvemizi ve kültürel mirasımızı dünyaya tanıtıyorsun. Türk kahvesine bayılan biri olarak çok hoşuma gitti. Böyle bir şey yapmak nereden aklına geldi?

Çünkü ben de Türk kahvesine bayılıyorum! Tek geçerim! Ve şurası da gerçek ki Türk kahvesi, asırlar boyu çok güçlü bir iletişim aracı olmuş. Dünya tarihinde çok önemli bir yere sahip. Ama ne yazık ki yurtdışında yeterince tanınmıyor. Ben bunu dert edindim. “Tek başıma ne yapabilirim ki?” demedim, benim gibi Türk kahvesi tutkunlarıyla bu gezici kamyon fikrini hayata geçirmeye karar verdim. 2012’den beri dünyayı dolaşıyoruz. 22 aylık bir kızım var, kamyona onu da atıp dünyayı dolaşmaya devam etmek istiyorum.

– Türk kahvesinin diğer kahvelerden farkı ne?

Aroma, sunum, pişirme yöntemi açısından birçok farkı var, ama galiba en önemli fark şu: Bugün, dünya çapında bilinen tüm kahve geleneklerinin temelinde yatıyor bizim kahvemiz. Dünyanın ilk kahve pişirme yöntemi 16. yüzyılda Türkler tarafından geliştirilmiş. Telvesinden gelen tadı, damakta uzun süre kalıyor. Kendine özgü pişirme ve sunum tarzıyla da eşi benzeri yok. O yüzden de UNESCO 500 yıllık Türk kahvesini kültürünü ‘Kültürel Miras’ listesine aldı. Ayrıca sağlığa fayda açısından diğer kahvelere nazaran doktorların tercih ettiği bir içecek…

– Peki Starbucks kültürünün egemen olduğu dünyada işi zor değil mi?

Zor. Benim de amacım bunun değişmesine katkıda bulunmak. Kamyonumuzla dünyayı gezerken hep yabancı toplumların yoğun ilgisiyle karşılaşıyorum. Türk kahvesinin, eşsiz lezzeti ve geleneksel sunumu doğru şekilde tanıtıldığı takdirde potansiyelinin çok yüksek olduğunu düşünüyorum!

HER GİTTİĞİMİZ YERDE ACAYİP İLGİ GÖRDÜK

– Kamyon fikri nereden doğdu?

2008’de ‘ülke markalaştırma’ konsepti üzerine yüksek lisans eğitimi aldım. Tam da o dönem, dünya mutfaklarını Amerikalıların beğenisine sunan yemek kamyonları Amerika’da çok yaygın bir hale geldi. Bu seyyar araçlar bizim için eşsiz bir tanıtım yolu olabilirdi. Ama ne yazık ki Türk mutfağına dair hiç bir araç yoktu…

– Peki sen ne yaptın?

2012’de tam zamanlı işimden ayrılarak bir bağış kampanyası başlattım. Kurukahveci Mehmet Efendi’nin ve ATA-DC Derneği’nin destekleriyle, kâr gütme amacı olmayan ‘Gezici Türk Kahvesi Evi – Turkish Coffee Truck’ gönüllüleriyle beraber, 5 eyaleti kapsayan bu kamyon projesini kısıtlı bir bütçeyle hayata geçirdim. Washington, Baltimore, New York, New Haven ve Boston şehirlerinde tanıtım turları düzenledik. Sonra bize bir güç geldi, güvenimiz de yerine geldi. Hollanda, Belçika ve Fransa’yı kapsayan bir tur daha organize ettik. Derken ver elini Kanada, Toronto… Her gittiğimiz yerde acayip ilgi gördük, şimdi Kasım’da heyecanla Londra’ya gitmeyi bekliyoruz…

KİMDİR?

– Bilkent Üniversitesi Bankacılık Finans mezunu. Yüksek lisansını küresel pazarlama ve iletişim üzerine Boston Emerson Koleji’nde yaptı. İş alanı aslında halkla ilişkiler ama yaklaşık son 10 senedir ülke markalaştırma ve kültürel diplomasisi alanında uzmanlaştı.

Yorum Bırak