İzmir’deki toplu istismar davası 28 Haziran’da

Pazar gününün röportajıydı. Hayatımda gördüğüm en cesur, en alkışlanacak insanlardan biri Saadet Öğretmen, İzmir’in bir köyünde yaşanan toplu istismar olayını nasıl ortaya çıkardığını anlattı. Bugün konuğum o davanın takipçilerinden, İzmir Barosu avukatlarından Nuriye Kadan. İzmirli kadın avukatlar da, en az Saadet Öğretmen kadar cesur, bu işin peşini bırakmayacaklar, biz de bırakmayalım! Yarın bu konuya Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü’yle devam ediyoruz…

– Sizi tanıyalım…

Ben Avukat Nuriye Kadan. İzmir Barosu’nun Kadın, Çocuk ve İnsan Hakları Merkezi’nden sorumlu yönetim kurulu üyesiyim. Aynı zamanda İzmir Barosu’na kayıtlı 28 yıllık avukatım.

– Kadın, Çocuk ve İnsan Hakları Merkezi olarak bugüne kadar neler yaptınız?

Öncelikle meslektaşlarımızı kadın hakları alanında eğittik, sertifika verdik, şimdi de onları merkezimizde görevlendiriyoruz. Bunun yanı sıra toplumda meydana gelen kadın cinayetleri, kadına karşı şiddet davalarında da mümkün olduğunca İzmir Barosu olarak müdahil olmaya çalışıyoruz. Gerçi daha önceleri müdahillik davaları kabul ediliyordu, şu anda edilmiyor. Ama biz yine de talepte bulunuyoruz. Ya da yetkisi olan meslektaşımızdan yetki belgesi alarak duruşmalara gözlemci olarak giriyoruz.

– Sizce bu cinsel istismarlar, Türkiye’nin ne kadar önemli bir meselesi? Yeteri kadar dikkat çekiyor mu? Yoksa karambole mi gidiyor? 

Özellikle Karaman davasıyla birlikte toplumsal bir farkındalık oluşmaya başladı. Cinsel istismar evvel eski vardı, şu anda örtünün üstü biraz aralanıyor…

– Bu son cinsel istismar davasından nasıl haberdar oldunuz?

Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü sayesinde. Saadet Öğretmen’den, onların şiddet hattına başvuru geliyor, onlar da bizi yönlendirdi. Eğer Saadet Öğretmen, bu müracaatı yapmasaydı, her ne kadar dava devam ediyor bile olsa, İzmir Barosu olarak bizim bile haberimiz olmayacaktı…

– Peki n’aptınız? 

Saadet Öğretmen, Kadın Çocuk ve İnsan Hakları Merkezi’mizin toplantısına katıldı. Yaşadıklarını ve tanık olduklarını anlattı. Sonra hep birlikte, köye gitme kararı aldık. Sanık hakkında tahliye çıktığı için, ailelerle özellikle görüşmek istedik.

– Bir karışıklık var, bu aslında devam eden bir dava değil mi?

Evet. Fakat ara karar gereği, söz konusu okul müdürü tutuksuz yargılanıyor…

– 1.5 yıl yatıyor ama sonra tutuksuz yargılanma çıkıyor öyle mi?

Aynen öyle. Ama henüz sonuçlanmış bir şey yok. Herkes, “Hakkında 102 yıl gibi uzun bir yargılama talebi varken, neden dava bitti?” diye soruyor. Biten bir şey yok, devam ediyor. Delilleri karartma şüphesi bulunmadığı için mahkeme böyle bir karar vermiş.

– 102 yılla yargılanan biri nasıl olur da sadece 1.5 yıl yattıktan, kısmen yırtmış gibi tutuksuz yargılanır? Bu ona hediye gibi bir şey değil mi?

 

Bu mahkemenin takdiri. Ama henüz hiçbir şey sonuçlanmış değil. Yırtmış, paçayı kurtarmış değil! Dava devam ediyor, 28’inde, yani gelecek hafta bir karar çıkacak.

– Peki şu an durum ne?

Köye gittiğimizde ailelerden 17 meslektaşımıza vekaletname aldık. Arkadaşlarımız dosyayı incelediler. Dava seyri esnasında yapılan eksiklikler var, yapılamamış şeyler var. Bunların üstüne gideceğimiz için davanın seyri değişebilir, daha fazla ceza bile söz konusu olabilir. Umarım adil bir yargılanmayla herkes hak ettiği cezayı alır.

– Siz o köyde, çocukları ve aileleri dinlerken nasıl bir şok yaşadınız?

Tabii inanılmaz sarsıldık! O kadar küçük çocukların bu kadar kötü bir biçimde istismar edilmesi bizi çok üzdü. Biz o çocuklara yüzde 100 inandık. Bunca yıllık tecrübemle söyleyebilirim, hiçbir çocuk, özellikle cinsel istismar olaylarında yalan söylemez. Çünkü çocukların bilmedikleri şeyleri uyduracak halleri yoktur. Onların o çocukça söylemleri, neyin ne olduğunu bize çok iyi anlatıyor. Biz o çocuklara inanıyoruz, bu davayı da sonuna kadar takip edeceğiz. Kapalı celse olacak. Hatta biliyorsunuz kürsüler yüksektedir, çocukların dinlenmesinde biz bunun böyle olmamasını bile talep ettik. Talebimiz de inşallah kabul edilebilecek, mümkün olduğu kadar çocukları ürkütmeden bir dinleme olacak.

– Şu andaki hukuki gerçek ne?

Dava belli maddelerden açılmış, süregelen bir dava ama çocukların raporları bir hastane hariç olumlu gelmemiş. Biz raporlar arasındaki çelişkileri ortaya koyacağız. Yargılama bizim gayretlerimizle birlikte olması gerektiği gibi devam edecek, hiçbir eksiklik kalmayacak. Çocukların bu yaşadıkları travmalardan kurtulmaları için elimizden geleni yapacağız. Bu dava açıldığından bu yana, bu çocuklara psikolojik danışmanlık ya da aile danışmanlığı verilmemiş. Bu devletin görevi, avukat gitmiş, dinlemiş ama hiçbir tedbir talebinde bulunmamış. Hem bu çocukların hem de ailelerinin danışmanlık hizmeti alması gerekirdi.

– O çocuklar ne alemde? Durumları nasıl? Psikolojileri bozulmuş mu? Perişanlar mı?      

Kimse ilgilenmemiş. İsteselerdi, gereken bakanlığın avukatı bu konuda yardımcı olabilirdi. Ama hiç ilgilenilmemiş. İşte biz bunları da talep edeceğiz…

BU ÜLKENİN BÖYLE CESUR ÖĞRETMENLERE İHTİYACI VAR!

– Saadet Öğretmenin tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Müthiş. Eğer bu olayı ihbar etmesiydi, bu dava ne açılacaktı, ne kimsenin haberi olacaktı. İyi ki var! Bu ülkenin böyle cesur öğretmenlere ihtiyacı var. O çok iyi bir gözlemci, öğrencilerini çok seviyor. Onları koruma yoluna gidiyor, “Bana ne olur?” diye düşünmüyor. Alkışlanacak bir tavır…

 

Yorum Bırak