İçinden iyilik taşan çantalar

Gümüşlük’te oturuyorduk. Yanıma bir kadın yaklaştı. Son derece şık, tatlı bir kadın. Elinde güzel bir çanta vardı. İkisi de parlıyordu. Kadın da çanta da… “Kocam” dedi, “sizi rahatsız edeceğimi, yanınıza gelmemem gerektiğini söyledi. Ama ben geldim…” “Buyurun” dedim. Ve bana bir çırpıda yaptığı çantaların hikâyesini anlattı. O, yani Naz Kurtoğlu, hem insanlara şık bir şey sunuyordu hem de çalışma şansı olmayan kadınlara iş imkanı yaratıyordu. Bence müthiş…
Kimsiniz? Nesiniz? Sizi tanıyalım…

-Ben Naz Kurtoğlu. İstanbulluyum. High School ve Boğaziçi İşletme mezunuyum. 10 yıla yakın New York’ta yaşadım. Sonra, Adanalı, hayırlı, yakışıklı ve akıllı bir kısmet bulup evlendim! İki çocuğum var, bir kız, bir erkek. New York’taki küçük şirket devam. Ama çocuklar büyüdükçe, dans, İspanyolca, arkeoloji, nede aklım kaldıysa ufak ufak hayatıma soktum. Ama kesmedi…

Ne kesti peki?

-Sosyal Hizmetler’de gönüllü olmak, oraya benim gibi gönüllüler bulmak! Müthişti! Herkese tavsiye ederim. Üç sene, haftada bir gün, oradaki gençlerle birlikte yemek yaptık, dans ettik, yılbaşı partileri düzenledik. Birbirimize çok iyi geldik. Oradaki eksiklikler ve insanların sıkıntılarıyla hayatımda farklı bir pencere açıldı. Bu çantaların temeli de o zaman zihnimde atıldı…

Çantalar gerçekten şahaneee… İnsan gözünü alamıyor… Nerden çıktı bunlar?

-Ne güzel böyle düşünmeniz! Modeller benden. Ama çalıştığım arkadaşları özgür. Değişik modellerle geldiklerinde göğsüm kabarıyor. Onlarla gurur duyuyorum. Galiba, özgür bir ortamda çalıştıkları için hata yapmaktan korkmuyorlar. Kendilerini ifade etmeye hazırlar. Farklı bir özveri ve sevgiyle çalışıyorlar, çantalarımız güzelse bu yüzden…

Peki bu fikir nereden aklınıza geldi?

-Oldum olası elişi, dikiş, etnik ve özgün parçalar hoşuma giderdi. Sosyal Hizmetler’de gönüllü olarak çalışırken inanılmaz travmatik hikâyeleri olan ve finansal sorunlarla boğuşan kadınlarla tanıştım. “Nasıl yardımcı olabilirim” diye düşündüm. İlk önce onlara bir kış boyunca, rafyadan parçalar ördürüp, Çin, Tahiti ve Moğolistan pazarlarından yıllardır topladığım kumaşlarla birleştirip çok kullanışlı bohçalar yaptırdım. Ve aileme ve arkadaşlarıma sundum. Bayıldılar. 3 sene sonra, bohçası olmayan kalmadı! Ben de hem o insanları hayal kırıklığına uğratmamak hem de kendimi geliştirmek amacıyla, şirket kurup ‘Turquoise Tassel’ markası altında, bu gördüğünüz çantaları yapmaya başladım…

cantaaa

APARTMAN GÖREVLİSİNİN EŞİYLE ÇALIŞIYORUM

Apartman görevlisinin eşiyle birlikte iş yapmak nasıl aklınıza geldi?

-2002’de taşındık o binaya. Evlere temizliğe giden ve her yaptığı işi mükemmel yapan Necmoş’la o zaman tanıştım. Çok zevkli, çok zeki, çok tatlı bir kadındır. Bir de acayip estetik duygusu vardır. Bana, “Bir ağabeyim Amerika’da üniversitede ders veriyor, diğeri Hacettepe’de heykel bölümünde profesör” deyince şaşırdım. Hatta itiraf ediyorum şoka girdim. Ama evet, o kardeşler, eğitim alıp, kendilerini yetiştirmişler, Necmoş’un ise öyle bir şansı olmamış. Biliyorum ki okusaymış, duymasınlar ama ikisini de sollardı! O bana bohça sürecinden başlayarak yardımcı oldu, destek oldu, fikir verdi. Şimdi o güler yüzlü Necmoş sağ kolum…

Sonra çalışma imkanı olmayan başka kadınlara da ulaştınız…

-Evet. Eşi hapiste olduğu için 6 çocuğuna bakmak zorunda olan Heval’le tanıştım. Sultanbeyli’ye yerleşmişti. Çalışması gerekiyordu. Necmoş sayesinde tanıştım. “Nasıl destek oluruz ona” derken, fark ettik ki, çok güzel elişi yapıyor. Tarifi yok. Bayağı sanatçı. Ufak tefek işlerle başladık, şimdi bize inanılmaz güzellikte eserler çıkarıyor. Grubun devamı çok kolay geldi. Hayat böyle bir şey, görmek istediğin zaman zaten karşına çıkıyorlar! Şu an 17 kişiyiz…

Onların işvereni mi oldun?

-Kolektif bir çalışma, ortağı diyelim…

ÇANTALARLA BİRLİKTE SEVGİ VE ENERJİ ÜRETİYORUZ

Bu işi, ticaret olsun diye mi yapıyorsunuz, iyilik meleği olduğunuz için mi?

-İkisi de değil! Melek olmak sorumluluk işi, beni aşar! Ticaret amacıyla yapsam da, bu ürünleri farklı yerlerde, ucuz yaptırayım diye uğraşırım. Ben hem sevdiğim bir işi yapıyorum hem de üretiyorum: Çantalarla birlikte sevgi ve enerji…

Tüm bunların ardındaki felsefe ne?

-Ne güzel soru! Ben hasbelkader bir akım insanların hayatını değiştirebildim, onlar da başkalarının hayatını… Bu da harika bir şey! Ben gerçekten de herkesin ama herkesin, hangi gelir ve eğitim grubu olursa olsun, yakınındaki iki insana, bir şekilde, bilgi, para, eğitim, enerji, sevgi ihtiyacı gibi birtakım şeyleri sağlayabileceğini düşünüyorum. İhtiyacı olan şeyi alan insanın dünyaya bakışı, zorlukları kabullenişi kolaylaşacağından, onun da verme kapasitesi, dünyaya bakışı değişecek… O da vermeyi, paylaşmayı arzulayacak. Yani zincirleme bir hareket bu…

Gerçekten tebrik ediyorum. Onlara ne dediniz?

-“Birlikte iş yapıyoruz. Keyif alın ve yanlış yapma korkunuzdan kurtulun!” dedim. Diyelim ki, yanlış renkli bir örnek yapıldı. Onu başka bir şeyde kullanacağımızı söyleyerek, ufuklarını açmak istedim ve inanılmaz sonuçlar aldım. Gerçekten de o kullanmadığımız ‘yanlış’ olan her neyse, farklı bir şekilde değerlendirerek, üretime soktuk…

STİLİSTİ BİLMEM AMA MTİLİST KARŞINDA

Stilist-mtilist var mı?

-Stilisti bilmem ama mtilist karşında!

Nasıl oluyor da geleneksel Türk motiflerini bu kadar modern hale getirebiliyorsunuz?

-Teşekkürler. Ben kendim kullanacağım, beğeneceğim şeyleri yapmaya çalışıyorum…

İnsanlara hem şık bir şey sunuyorsunuz hem de çalışma şansı olmayan kadınlara iş imkânı yaratıyorsunuz… Peki “Pahalı!” diyenlere cevabınız ne?

-O kadar emek yoğun bir çalışma ki, gerçekten çalışmaya ihtiyacı olmayan insanlara bunu yaptırmak zor. Her çanta, başından hiç kalkmasan 26-30 saatte bitiyor. Dükkân- internet satış fiyatımız 295-300 lira. Ben pahalı olduğunu düşünmüyorum. Ticari kaygıyla yapsaydık, ücretin çok daha yüksek olması gerekirdi.

Metropolitan Müzesi’nde satılabileceğini düşünüyor musunuz?

-Kesinlikle! Yolladığım numuneyi beğendiler. Fiyatı da onayladılar. Alımları dönemsel ve müzedeki sergiyle uyumlu tematik. Siparişlerini bekliyorum…

Peki Türkiye’de böyle girişimleriniz oldu mu?

-Evet. Geçen hafta İstanbul Modern’e numune bıraktım. Çok beğendiler. Çok dinamik bir satış ekibi var, dükkân da güzel, “İnşallah” diyorum…

DOLCE&GABBANA 3000 EURO FİYAT BİÇTİ

Bir de Dolce&Gabbana maceranız var… Anlatır mısınız?

-Ya sormayın… Cesaret bulup, Venedik’teki Dolce& Gabbana’ya girdim, “Size bir şey göstereceğim. Fikrinizi istiyorum!” dedim ve bizim çantaları çıkardım. Bir gören diğerini çağırdı. Dükkânın yetkilisi de geldi. Çok beğendiler, “Biz Sicilya şirketiyiz. Burada, her şey ‘made in Italy’. Ama lütfen, ana merkeze yazın. Bizim mağazamızda olsa 3000 euro etiketi olurdu” dediler. Tabii ki kendimizi, Dolce ile kıyaslayacak kadar çıldırmadım ama bu laf bile hepimize iyi geldi, umut verdi!

KRAVATLAR ÇANTA SAPI OLDU

Bir arkadaşım çok şık bir İstanbul beyefendisi olan eşine ait kravatları değerlendirelim diye bize yolladı. Derken etrafımdaki, kravatlarından bıkmış arkadaşlarım hepsi yolladı. Ben de uluslararası kamyonlarda branda olarak kullanılan malzemeden, rengârenk çantalar yaptırttım, kravatlar da çantanın kulpları oldu. Valla hiç de fena olmadı. Gören bayıldı. Gelirinin tamamı, Balat’ta inanılmaz bir özveriyle Suriyeli çocuklara yuva açan Yusra Community Center’ın gönüllülerine gidecek…

Yorum Bırak

fourteen − 3 =