Hepimiz #ŞuleÇetİçinADALET istiyoruz


Dün başlayan avukat Umur Yıldırım röportajı bugün de devam ediyor. Son dönemin en korkunç, en vahşi cinayetlerinden ve cinsel saldırılarından biri… 7 ay soruşturması sürdü, şimdi sıra kovuşturma aşamasında. Geçtiğimiz hafta ilk davası görüldü. Sanıklar Çağatay Aksu ve Berk Akand mahkemede birbirine düştü. 23 yaşındaki bu genç kadına bütün bu pislikleri yapan, onu hayattan koparan suçluların bir an evvel hak ettikleri cezayı alması dileğiyle… Hepimiz, sadece kadınlar değil, kadın-erkek bütün toplum #ŞuleÇetİçinAdaletİstiyoruz…

Yani Şule Çet’e tecavüz ediliyor, sonra boğazı sıkılıyor, öldürülüyor. Zaten tüy gibi küçücük bir kız, sonra da pencereden aşağı atılıyor…
Aynen öyle. Ama öldürme aşamasında Berk olmayabilir. Bilemiyoruz şu anda. Bir sonraki duruşmada daha da dökülmeler başlayacak, o zaman gerçek açığa çıkabilir. Cinsel saldırı noktasında ikisi de işin içindeler. Sonra öldürme olayı gerçekleşiyor…

Tabii tüm bunları aileye anlatmak çok acı ve zor…
Evet. Ben babaya daha Şule’nin otopsi resimlerini veya olay yeri resimlerini gösteremedim. Kızının nasıl öldüğünü, nasıl düştüğünü bilmiyor. Avukatın bilgi verme yükümlülüğü var ama doğru kelimeleri bulmak, seçmek çok zor…

Böylesine korkunç ve vahşi bir cinayette “Efendim bakire değildi!” denmesini o kadar çaresiz ve acımasız buluyorum ki… Bütün ülke olarak isyan etmeliyiz…
Zaten konuşacak başka bir şey bulamayınca bu noktaya getirdiler. “Oraya geldiyse, alkol aldıysa rıza var… Rıza varsa cinsel saldırı yok!”. İlk önce “Hayır yapmadı, tecavüz-mecavüz yok” noktasındalardı. Sonrasında da böyle bir savunmayla, “Tamam, olduysa bile rıza vardı”ya getirecekler. Ki bu sadece sanıkların veya müdafilerin savunmaları değil ki. Uzman mütalaa raporu diye, Mehmet Nuri Aydın isimli birinden rapor alıp dosyaya soktular. O raporu da okumuşsunuzdur. O raporda ifadeler bir doktorun dilinden döküldü…

Bu konuda ne diyeceksiniz?
Valla biz araştırdık. Bu açıklamalara kaynak olarak gösterilen rahmetli Profesör Doktor Zeki Soysal’ın kitabında bu bilgiler yer almıyor. Kaynak gösterilen diğer kitap ise rahmetli Profesör Doktor Şemsi Gök’e ait. 1950’li yıllarda basılmış bir kitap. Ve yazarın kendi kişisel görüşlerinden ibaret. 70 yıl önceki bilgilerin çoğunun bugünün Adli Tıp biliminde yeri yok. Ayrıca raporu düzenleyen adli tıp uzmanı Adli Tıp Kurumu’ndan emekli olmuş, herhangi bir akademik titri bulunmayan, halihazırda hiçbir kuruma bağlı olarak çalışmayan biri. Geçmişte düzenlediği sahte rapor ve bir takım usulsüz işlerde de adı geçmiş biri. Nitekim bilirkişi listesinden silinmesi talep edilmiş. Ve Türk Tabipler Birliği tarafından şikâyet edilmiş…

CİNSEL SALDIRIDA ÇAĞATAY VE BERK CİNAYET KISMINDA İSE ŞİMDİLİK ÇAĞATAY

Bu sanıkların bu davada yırtma ihtimali var mı?
Bu duruşmada cinayet Çağatay’a kesinlikle kaldı. Bakın cinayet diyorum, ama bu cinayetin hangi kısmında var yok, bilinmiyor. Ama cinsel saldırı noktasında kesinlikle var. Berk’in açıklayamadığı bir kısım var…

Nedir o?
02.39’dan önce olanlar. Berk’in o akşam telefonda konuştuğu Pınar Turgut isimli bir şahıs var. Kız arkadaşıymış. Ve söz konusu şahıs yalan söylüyor. Yalan söylediğini de duruşmada özellikle hatırlattım. “Bakın, yemin ettiniz. Yalan beyanda bulunursanız ceza alma durumuyla karşı karşıya kalırsınız!” dedim. Buna rağmen yalan söylemeyi sürdürdü.

Berk’in kız arkadaşı olan bu kadın ne diyor?
Bu söz konusu kadın tanık, tam 7 ay boyunca ifade vermeye gelmedi. Ta ki HTS kayıtları ortaya çıkıncaya kadar. Olay gecesi Berk’in annesi, babası, amcası aranmış, bir de bilinmedik bir numara var. Savcı, “Siz kimsiniz?” diye bu numarayı ifadeye çağırdı. “Ben Berk’in üniversiteden arkadaşıyım, aynı zamanda Çağatay’ın da…” diyen bu tanık ortaya çıktı. Yani kendiliğinden gelmedi. “Olay günü beni taciz edercesine bu ortama davet ettiler, ben gitmedim” dedi. Telefonu kapatıp yatmış verdiği ifadeye göre. “Sabah uyandığımda telefonuma gece 2 buçuk sularında atılmış bir mesaj vardı” dedi. Savcı sordu, “02.39’daki mesaj mı?”. “Evet” dedi. “Ne yazıyordu?” dedi savcı. Bunun üzerine tanık, “‘Çok kötü şeyler oldu, telefonu aç, bana geri dön’ şeklinde bir mesajdı. Ama ben uyuyordum, mesajı sabah gördüm!” dedi. Ama söyledikleri yalandı…

Siz nereden biliyorsunuz yalan olduğunu?
Çünkü HTS kayıtlarında, Berk Akand bu kadın tanıkla 02.16’da telefonda konuşmuş. Tam 21 dakika. 02.37’de bu konuşma bir sebepten kesilmiş. 02.37’de iki dakikalık ara var, o kesilme sebebinden dolayı. 02.39’da Berk Akand kadına mesaj atıyor “Çok kötü şeyler oldu” diye. Bir dakika sonra yani, 02.40’ta kadın tekrardan Berk Akand’ı arıyor ve 4 dakika konuşuyorlar. Akabinde 02.44, 02.45, 02.46’da 2 mesaj o atıyor, 3 mesaj Berk atıyor. Muhtemelen o 4 dakikalık konuşmada ve bu mesajlarda o çok kötü şeylerin neler olduğuna dair açıklama var. Hayatın normal akışında size biri böyle bir mesaj atsa, “Ne oldu?” diye sorarsınız, öyle değil mi? Ama tanık “Ben konuşmadım” diyor. Oysa HTS kaydında konuştuğu sabit. Berk Akand’a soruyoruz: “Konuştun mu?”. O da “Konuşmadım!” diyor. Bu noktada ikisinin de samimi beyanları yok. Yalan söylüyorlar. Hem tanık hem sanık…

LAN ŞEREFSİZ, KIZ NEREDE?!

Peki ya güvenlik görevlisiyle olan konuşmalardaki çelişki… Güvenlik görevlisine yalan söylemeleri neyi gösteriyor?
Güvenlik görevlilerinden Akif Deniz, ifadesinde Berk Akand’a Şule’yi kastederek “Yanınızdaki bayan nerede?” şeklinde bir soru yönelttiğini ve Berk’in de “O çıktı, görmedin mi?” diye cevap verdiğini söylüyor. Akabinde ise Berk, telefonla Çağatay’ı arayarak “Lan şerefsiz, kız nerede?” diye bağırıyor. Bu ifadeler resmi evraklarda mevcut. Diğer tanık özel güvenlik görevlisi Murat Abalı da aynı ifadeleri verdi. Güvenlik görevlilerine söyledikleri yalan aslında bir şey sakladıklarının göstergesi. Verdikleri tepkiler, gerek kaçmaya yönelik, gerekse olaydan habersizmiş gibi “Kız geçti, görmediniz mi?” şeklinde sorular sormaları gizledikleri bir şey olduğunu gösteriyor. Şule gerçekten intihar etmiş olsaydı, ilk yapacakları şey ambulans ve polisi aramak gibi eylemler olurdu.

HERKES HAK ETTİĞİ CEZAYI ÇEKMELİ

Hak ettikleri ceza nedir?
İddianamede “kasten öldürme”, “cebir, tehdit ve hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma” ve “nitelikli cinsel saldırı” suçlarından ayrı ayrı cezalandırılmaları istendi. Her suçtan dolayı, içtima hükümlerince ayrı ayrı cezalandırılacaklar. “Kasten öldürme” TCK m.82/e uyarınca “ağırlaştırılmış müebbet”, “nitelikli cinsel saldırı suçu” için alt sınırı en az 10 yıl olacak şekilde, “cebir, tehdit ve hile kullanarak kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçu” için ise 2 ile 10 yıl arasında cezaya hükmedilmeleri söz konusu…

Siz bu cezayı alacaklarına inanıyor musunuz?
Temennimiz bu yönde. Amacımız maddi gerçeğin ortaya çıkması ve herkesin hak ettiği cezayı çekmesi. Adaletin tecelli edeceğine inancımız tam…

Yorum Bırak

13 − 4 =