Çocuk en büyük ihtiyacı olan koşulsuz sevgiyi, değer görmeyi, onaylanmayı ailesinden alamazsa ömür boyu aç gezer!

İŞİNİ tutkuyla yapan bir psikiyatrist. Kitaplarını da tutkuyla yazıyor. Bu his de okuyucularına geçiyor. O yüzden bir kitabını okuyunca hepsini okumak istiyorsunuz.

Son kitabı ‘Camdaki Kız’, bir haftada 25 baskı yaptı. O yayınevlerinin transfer etmek için birbiriyle yarıştığı bir yazar. Dr. Gülseren Budayıcıoğlu gerçek bir fenomen yani. Bence ‘gerçek’ olduğu için fenomen. Son kitabını okuyun, hak vereceksiniz. Bu söyleşide bile kendisinden pek çok şey öğrendim, teşekkür ederim.

– “Çocukken ‘kader motifi’ size ne yaşattıysa, ne hissettirdiyse, çevreniz değişir, insanlar değişir ama motif değişmez!” diyorsunuz…
Evet, bırakırsak ömür boyu aynı duyguları yaşamanın bir yolunu buluyoruz. Çünkü çocukken hissetmeye alışkın olduğumuz duygular artık bizim ruhumuzun kendini en rahat ve güvende hissettiği duygular oluyor, tanıdık duygular oluyor. Onlarla nasıl başa çıkacağımızı biliyoruz. İşte bu yüzden, aynı duyguları bize yaşatma potansiyeli yüksek olan kişileri, ruhumuz, gözünden tanıyor. Gidip gidip onları buluyoruz! Bir lastik düşünün, onu gerin, sonra da bırakın. Lastiğin doğal, yani gerilmemiş hali gibidir “kader motifi.” Bıraktığınız anda yine aynı duygulara geri döner…

– Peki n’apmak lazım, çözüm ne?
Bu işin çözümü, kişinin kendi “kader motifi”ni tanımaya ve anlamaya çalışmasıdır. Kendini hoş görmeye ve affetmeye başlamasıdır. Ancak bunu yapabilirsek, alacağımız kararların gerçek sahibi olabilir ve kadere “Dur!” diyebiliriz. Ve o zaman, sürekli tekrar eden bu motifi durdurabiliriz. Bir insanın “kader motifi”ni değiştirebilmesi, sadece kişiyi kurtarmakla kalmaz, gelecek nesillerin de yolunu aydınlatır. Çünkü yeni neslin kaderini de büyük ölçüde eski nesiller yazıyor…

DİKKAT! DİKKAT! AİLELERE TAVSİYELER

– “Küçükken çekilen acıların ateşi kolay sönmüyor, izlerini hayatımız boyunca üstümüzde taşıyoruz!” diyorsunuz. Çocuk yetiştirirken en çok nelere dikkat etmek gerekiyor?
Bir çocuğun en büyük ihtiyacı, koşulsuz sevgi, şefkat, değer görmek ve onaylanmaktır. Çocuk ailesinden bunu alamazsa, ömür boyu aç gezer! Çocuklarınızı aşağılamayın. Onlara kusur bulmayın. Asla fiziksel ya da duygusal şiddet uygulamayın ve önceliği her zaman çocuklarınıza verin. Çocuk evden duygusal olarak aç çıkmasın. Aksi halde, bu açlığı, yani doyumsuzluğu bazen madde kullanımı, bazen obezite, bazen de alışveriş çılgınlıklarıyla doyurmaya çalışabilir. Annelere en önemli tavsiyem, hiçbir konuda aşırıya kaçmamaları. Hiç vermemek kadar, gereğinden çok vermek de kişiyi yok eder. Özellikle çocuklar için yapılan aşırı fedakârlıklar sonradan o çocukların sırtında bir türlü ödenemeyen borçlar olarak kalır. Evlerinde prens ya da prenses gibi büyüyen ama hayalleri bile olmayan pek çok genç tanıyorum!

EŞİNİZİN SİZİ ALDATTIĞI KADINLA İYİ İLİŞKİLER KURABİLİR MİSİNİZ?

– Kitabınızda dikkatimi çekti… Eşinin kendisini aldattığını bilen bir kadın, karşı çıkmak şöyle dursun, rakibesiyle iyi ilişkiler nasıl kurabilir?
İçinde yaşadığımız dünyada, “Olamaz!” diye bir şey yok! Biz insanlar, zorda kaldığımızda kendimize mutlaka bir çıkış yolu arar ve buluruz. “Camdaki Kız”daki Türkan, yani Hayri’nin eşi, çıkış yolunu burada bulmuş. Bu hikâyeyi yazmamdaki en önemli nedenlerden biri Türkan karakteri. Bize hayatın bambaşka bir yüzünü gösteriyor…

– Siz böyle bir şey yapabilir miydiniz?
Artık “Ben olsam asla yapamazdım!” gibi atıp tutmaktan vazgeçeli çok oldu. İnsanların “Asla yapmam!” dedikleri şeyleri nasıl da kolayca yaptıklarını görüyorum. Eskilerin ünlü bir sözü vardır, “Büyük konuşma” derler. Aynen öyle. Hepimiz her şeyi yapabiliriz. Kendimize bile kefil olmamalıyız…

ASIL TEHLİKE İNSANIN KENDİ GÖZÜNDEN DÜŞMESİ!

– Taciz, tecavüz ve ensest konusunda ne diyeceksiniz? Felaket şeyler yaşanıyor ülkede…
Evet. Taciz ve tecavüz aslında şiddetin bir başka biçimde gösterilmesi. Son yıllarda, şiddet tüm dünyada kol geziyor. Barışı çok özledik ama insanlar çok öfkeli. Şiddet önce kişinin kendisine duyduğu öfke ve suçluluk duygularıyla başlar. İnsanlar kendilerine kızdıkça, kendilerini aşağıladıkça, kendilerini beğenmedikçe daha hırçın ve öfkeli olurlar. Özellikle sosyal medyanın insanların bu duygularını körüklediğini düşünüyorum. Instagram’da başkalarının hayatlarını, neler yaşadıklarını görmek, çoğu insanda çok zararlı bir tutku haline geldi. Orada gördükleri üzerinden kendileriyle ilgili olumsuz yorumlar yapmak kişiyi kendi gözünden düşürüyor. İşte asıl tehlike de burada. Kendi gözünden düşen biri için, başkalarına şu ya da bu şekilde şiddet uygulamak çok kolay!

– Size bu konularla gelenlerde artış var mı?
Artık insanlar bu konuları daha rahat, utanmadan, sıkılmadan paylaşabiliyorlar. Yani yeraltından yüzeye çıktı ama toplumdaki öfke de gözle görülür derecede artıyor. Öyle ki incir çekirdeğini doldurmayan konular yüzünden insanlar birbirlerini öldürüyor. Öfkesini dışa vuranlar suç işliyor, öfkeyi bastıran ve kendine yönlendirenler depresyona giriyor. Şiddet kadar depresyon da tüm dünyada kol geziyor…

– Peki nasıl önlenebilir?
Başkalarını kıyasıya eleştiriyorsak, aynı şeyi kendimize de yapıyoruz demektir. Ben en çok da bunun için yazıyorum zaten. Barış için… İnsanlar kendileriyle barıştıkları gün, şiddet de bitecek!

Yorum Bırak