Ben

9 Aralık 69’da Adana doğdum.

Doğum yılımı manidar buluyorum, sebebini açıklamama gerek yok herhalde.

Bana 35’den sonra kafam çalışmaya başlamış gibi geliyor.

Önceleri kuşmuşum, uçuyormuşum.

Şimdi proje kapaklarım açık, hele sabahları yürürken daha da çok açılıyor, aklıma bir sürü abuk sabuk fikir geliyor.

Eskiden hayata geçirmeye korkardım, şimdi bir de cesaret gelmesin mi üzerime…

Allah sizi korusun!

*

 Babam Adanalı, annem Alman.

Bu ülkenin neredeyse bütün kızları gibi, halledemediğim, üstesinden gelemediğim bir baba meselem var.

Kendimi hep ona beğendirmek, hep onun tarafından onaylanmak istedim ama beceremedim.

İçimde ukte kaldı.

Bir de artık hayatta değil.

O, benim “Arman Eczanesi”ni açmamı istiyordu.

Ben kafasına göre takılan bir gazeteci olmayı tercih ettim.

Ama onu hep çok ama çok sevdim.

*

 Babam Mehmet Kutman Arman, Avusturya Lisesi mezunu. Üniversite için gittiği İsviçre Bern’de kapı komşusu Alman Veronika Passler’le tanışıyor.

Veronika, balerin.

İşte ben, onların gözlerindeki pırıltının iki numarasıyım!

Birincisi ablam Suna Apa.

Sonuncusu kardeşim Nevzat Arman.

Ablam, benim için ayrı bir meseledir. O kadar güzeldir ki, hayatım boyunca “Seni iyisin, hoşsun ama ablan çok güzel!” lafını duydum, kompleks yaptım.

Ama bunun bana bir faydası yok, ablam hala benden güzel!

Rol modellerimden biri annem.

Disiplinli, çalışkan ve yaratıcı.

Adana’da gitti bale okulu açtı, 30 yıldır devam ediyor. Neredeyse bütün Adana onun öğrencisi oldu.

*

Ben kızdan sonra erkek olması beklenen bir çocuğum.

Müstakbel adım da Kaya olarak tespit edilmiş.

O yüzden kaderim “erkek Fatma” olmakmış!

Dönem itibariyle, sokakta oynayarak büyüyen kuşaktanım.

Ağaca iyi çıkar, paten kayar, dalar ve koşarım.

Orta ve lise eğitimimi Tarsus Amerikan Lisesi’nde tamamladım, o okulda “Bilmiyorum” demeyi öğrendim.

Ve her şeyi sorgulamayı.

*

Sonra ver elini İstanbul.

Kafamda gazetecilik…

Bitmez tükenmez merak duygumu tatmin edebileceğim tek meslek.

İ. Ü’si İletişim Fakültesi Radyo Televizyon bölümüne kaydoldum. Ama 18 yaşında Nokta Dergisi’nde çalışmaya başlayınca bitirme fırsatım olamadı.

45 yaşında afla geri döndüm ve 2015’in şubatında bitirdim.

Şimdi “Üzerine ne okusam?” diye düşünüyorum.

Mesleğime tutkuyla bağlıyım. Basbayağı aşk! Sırasıyla Nokta, Aktüel, Tempo, Marie Claire ve Yeni Yüzyıl Gazetesi’nde çalıştıktan sonra Hürriyet’e girdim. 27 yıl Hürriyet Gazetesi’nde çalıştım.

*

25 yaşında köşe yazmaya başladım, o gündür bugündür yazıyorum.

Pazar ilavesinde röportajlarım yayınlanıyordu. Şimdi de kendi blog’umda devam ediyorum. Röportaj yaptığım için soru sormuyorum, soru sormadan duramadığım için röportaj yapıyorum. Ayıptır söylemesi, Türkiye çapında ses getiren bir sürü de iş yaptım.

Bir sürü de ödülüm var.

Ama benim için en büyük ödül, beni seven ve benimle interaktif ilişki kuran okurlar.

Onlarla birlikte büyüdük.

Pek çok şeyi birlikte yaptık.

Bundan sonra da öyle olsun isterim.

Birlikte yaşlanalım. (Ama daha çok var…)

Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde Röp-Art (Yaratıcı Mülakat) dersleri veriyorum, gençlerle birlikte fikir geliştirmeye bayılıyorum.

*

Ne mutlu bana ki…

Sevenim de çok, sevmeyenim de…

“Kimse Okumazsa Ben Okurum”, “Kimse Sormazsa Ben Sorarım”, “Sevgilim Alya ve ben” ve “Gezi’nin Güzel İnsanları” diye 4 kitabım var.

Ama kafamdaki kitap projeleri daha fazla!

Kafası kesik tavuk gibi oradan oraya koşup, iş yaptığımdan şimdiye kadar yazmaya fırsat bulamadım, bulacağım inşallah…

Hayat mottom, “Tutku duymadığın adamın elini tutma, tutku duymadığın işi de asla yapma!”

Sevgilimle evliyim.

Ya da şöyle diyelim, evli olduğum adam sevgilim!!!

Bir de 11 yaşında harika bir kızımız var.

Onlar bir yana, dünya bir yana…

Bu internet sitesi hayallerimden biriydi, 2015 yılında Umre’ye gidişimle bu da gerçekleşmiş oldu.

Sizin de hayallerinizi gerçekleştirmeniz dileğiyle…

Kim tutar sizi…