Artık lütfen biri duysun… Şura’nın yardım çığlığı: İki kızımın kafasına kurşun sıktılar Şimdi sıra bende… Beni öldürecekler!


BU, Şura ile ikinci röportajım.

Çok çaresiz durumda.

İnsan, bir röportajda kaç kere “Sıra bende… Beni öldürecekler! N’olur yardım edin” der.

Diyor… Artık sokağa çıkamıyor… Çünkü sürekli ölüm tehditleri alıyor…

Eski eşi ondan intikam almak için, üç ve beş yaşındaki iki kızının kafasına kurşun sıktı, o küçücük canlara kıydı, sonra da kendini öldürdü.

Oğullarının ölümünden Şura’yı sorumlu tutan ailesi de şimdi onu tehdit ediyor, “Sıra sende…” diyor.

Ama kimsenin kılını bile kıpırdattığı yok.

Ne biçim bir ülke burası!

Gittikçe de daha kötüleşiyor.

Şura’nınki bir yardım çığlığı, hepimizden yardım istiyor bu acılı anne…

Yakın zamanda iki benzer vaka yaşandı. Çocuklarını öldürüp intihar eden öfkeli ve intikam peşindeki kocalar…

Hatta kızlarının isimleri bile aynı; Hira…

Kadınlar korunma talep etmişlerdi, bizi tehdit ediyorlar demişlerdi, bu çocukları bu adamlara vermeyin demişlerdi… Ama sonuç ortada… Kamunun hatası yüzünden çocuklar sizlere ömür oldu, kadınların da ikisi mağdur. Peki devlet ne kadar yanında bu masum çocuklar ve mağdur kadınların? Hiç… Öldürülmeyi bekliyorlar!

Bu gidişata bir son vermeli. Sonradan pişman olmamak için kamu personeli de yaptığı yanlışların bedelini ödemeli. Karakoldaki polis, yargıdaki hâkim, mahkemedeki muhtar, apartmandaki yönetici…

Sorumluluk üstlenmeli…

Bu kadınlar, sivil toplum örgütlerine sığınıyor…

Peki ama devlet nerede?

Şura da öldürülürse hesabını kim verecek?

Yoksa kadınların varlıklarının, hayatlarının hiçbir önemi yok mu?

– Sen defalarca korunma talep ettin. “Ayrılmak istediğim eşim çocuklarıma, bana zarar verecek!” dedin. Kimse oralı olmadı. Gerçekten de ayrılmanı hazmedemeyen kocan seni bıçakladı. Tesadüfen hayatta kaldın. Sonra da daha da korkunç bir şey oldu. Çocuklarını kaçırdı, kafalarına ateş ederek öldürdü, sonra da kendini… Şu an ne durumdasın?
Çok kötü durumdayım. Nasıl iyi olabilirim ki? Maddi-manevi çökmüş haldeyim. Sıra bende, beni de öldürecekler… Bir yere çalışmaya gireyim diyorum; girsem bile çıkmak zorunda kalıyorum. Sürekli tehdit altındayım. Ailesi ölümle tehdit ediyor. Temizlik firmasına girdim. Orada da buldular beni. Zaten işyerlerindekiler de korkuyor, kimse kendi mekânında olay çıksın, cinayet işlensin istemiyor. Kimse de korumuyor beni. Cinayet, geliyorum diyor. Öldürecek beni bunlar. Sonra, “Şura bana röportajda söylemişti” dersin, “Devlet onu korumadı” dersin. Öyle çünkü. Çaresizim. Ne yapacağımı bilmiyorum…

– Ailesinden tehdit eden kim?
Seda Akşener’di adı, cinsiyet değiştirdi, Erkan Ateş Akşener oldu. Eşimin kardeşi oluyor. Beni takip etmiş. Biri birden geçen gün karşıma çıktı. “Şimdi sıra sende, öleceksin!” dedi. “Hiçbir şey de yapamazsın. İstediğin kadar git şikâyet et, bana bir şey olmaz!” Gerçekten de polis çağırdım, aldılar onu, ama geri bıraktılar. Haklı çıktı, uzaklaştırma kararı olduğu halde, ceza meza almadı. Elini kolunu sallaya sallaya gitti. Bu insanın uyuşturucudan, insan yaralamaktan sabıkası var. Ama yaptıkları yanına kâr kalıyor. Annesi Gülseren Akşener sürekli çocuklarını üzerime salıyor…

– Annesinin seninle alıp veremediği ne var?
Oğlunun ölümünden beni sorumlu tutuyor. Ama kadın benim iki çocuğumu sakladı 40 gün ve onların ölümüne sebep oldu. Yerlerini bildiği halde, “Bilmiyorum” dedi. Bana mesajlar gönderiyordu. “Barış oğlumla” diye. Oğlu beni vurduğu halde barışmamı istiyordu. Benim iki çocuğumu sakladı, oğluna yataklık yaptı ve evlatlarımın ölümüne sebep oldu. Devlet ona da bir şey yapmadı! Bu şehirde barınamaz oldum. Eğer önlem alınmazsa, beni de öldürecekler. Devlet bana, “Sığınmaevi’ne gel” diyor. İyi de ben, daha yeni evlatlarımı kaybetmişim. Zaten psikolojim bozuk. İstemiyorum orada olmak. Beni niye bir yere tıkmak istiyorsun? Sen, onların bana zarar vermesini bir şekilde engelle. Niye ben kaçak göçek yaşamak zorunda kalıyorum. Suçlu olan ben değilim ki…

YETKİLİLER BANA KULAK VERSEYDİ KIZLARIM BUGÜN HAYATTAYDI

– Sen gereken yerlere, yetkililere tüm bunları anlattın mı?
Hem de defalarca. Çocuklarım öldürülmeden önce de gittim polise. Annesinin takip edilmesini söyledim. “Bu kadın çocuklarımın yerini biliyor!” dedim. Kimse beni ciddiye almadı, “Çocuklar kayıpmış, şu kadını takip edelim, evine baskın yapalım!” demedi. Kadın istediği gibi hareket edebildi. Gitti Antalya’ya ev tuttu. Onun peşine düşselerdi, kızlarım bugün hayattaydı. Polisin ve kamu personelinin çok ciddi ihmali var. Benim çocuklarımdan sonra iki çocuk daha öldürüldü, duymuşsunuzdur. Aynen bizim hikâye. O kadın da aynı şeyleri söyledi. Bizimki gibi boşanma aşamasında olan sorunlu aileler varsa, çocukları korumaya alsınlar. Gerekiyorsa anneden de alsınlar, babadan da. Çünkü intikam genellikle çocuklar üzerinden alınıyor. Son bir ayda iki baba, öz çocuklarını öldürdü…

– Nasıl bir yardım çığlığı seninki?
Son noktaya gelmiş bir yardım çığlığı. Beni de öldürecekler, artık bir üçüncü sayfa haberi olarak okursunuz…

HAMİŞ:

Bunca yıllık gazeteciyim. Bana söylenmeyen bir şeyi yazmam. Kayıtsız röportaj da yapmam. Evren Can Gündüz’ün kaset çözümü de elimde. Röportajda yazdıklarım benim yorumum değil, kendi anlattıklarıdır. Konuyu uzatarak genç bir sanatçıyı kırmak istemiyorum. Kendisini çok sevdim ve pırıl pırıl bir müzisyen olduğuna inanıyorum. Amacım babası Asım Can’ın anısına saygısızlık etmek de değildi. Bu konuda tek ve son açıklamamdır.

Yorum Bırak