8.4 milyon farklı yaşam formunda dünyaya geliyoruz!

 Elif Çamlıkaya… Dünya tatlısı bir kadın.
Çooook bilgili, ilgili, şefkatli ve bence deli! Hindistan aşığı bir deli! Ben onu Hindistan’da profesyonel bir rehber olarak tanıdım ve peşine takıldım. Çünkü Hindistan, uçsuz bucaksız bir derya. İnanç sistemlerini, tanrılarını ve neyin ne olduğunu anlayabilmek için çok kitap devirmiş olmak gerekiyor. Çok şanslıyım ki, bizim gezgin kadın grubumuzun rehberi Elif’ti. Ona çocuk gibi pek çok soru sorabildim.

Elif aslında bir antropolog. Doktorasını Yeditepe’de tamamlamış. Alan araştırmasını da Varanasi’de yapmış. Aralıklarla gidip dönerek 2 yıl yaşamış. Tezi yakında kitap olacak, İngilizce çıkacak. Nezih Başgelen’in Arkeoloji ve Sanat Yayınları’ndan. Elif’in Türkiye’den sonra kendini en çok evinde hissettiği coğrafya Hindistan. Bu röportaj bir girizgah olsun, Varanasi ve ölü yakma törenleri üzerine de Elif’le röportaj yaptım, onu da önümüzdeki günlerde yayınlarım…

Hindistan’da dindar insanlar için, “Hayatla, ölüm iç içe ve ölüm yönetimi çok önemli” diyorsun? Nasıl yani? Ölüm, yönetilebilecek bir şey mi?
“Ölüm yönetimi” bu topraklarda önemli. İçinde var oldukları inanç sisteminden dolayı, ölümü ve sonrasını düşünmek zorundalar. Çünkü şu anda yaşadıkları hayat da bir önceki hayatları da daha önce birçok defa öldükleri için ortaya çıktı…

Reenkarnasyon mu yani…
Evet. Hindu inancına göre, insan olarak doğmadan önce 8.4 milyon yaşam formunda dünyaya geliyor. Suyun içinden başlıyor, tek hücrelilerden bitkilere, sürüngenlerden hayvanlara ve yavaş yavaş insana. Bütün yaşam formlarını deneyimledikten sonra insan olarak doğuyorsun.

Peki neden böyle olduğuna inanıyorlar? Neden ikide bir doğuyorsun?
Onlara göre bir nihai amaç var. O da, tanrısal enerjinin tekrar bir parçası olmak. Zaten aslında her şey o yaratıcı enerjinin bir parçası olacak. Onun bir damlası. Bütün yaşam formlarında bazı deneyimler yaşayarak ilerleme gösteriyorsun…

Tekamül mü yani… Biz aslında “gelişmek” için mi dünyaya geldik?
Evet, hep gelişmek ve daha iyiye ulaşmak için. Bunu da başarıp başaramadığımız “karma”mızdan anlaşılıyor.

Nasıl yani? Nedir tam olarak “karma”?
Karma, bizim bir tür karnemiz. Doğduğumuzdan itibaren, etrafımızdaki her şeyle iletişime geçiyoruz ve bir “karma” oluşturmaya başlıyoruz. Hindu inanç sistemine göre karmamız, çevremizle, etrafımızdaki her şeyle ve tanrılarla ilişkimize göre şekilleniyor. İyi insanların iyi karması oluyor. O yüzden de bir Hindu’nun katılması gereken festivaller, yapması gereken ibadetler son derece önemli. Özellikle de dindar olanlar tüm bunları disiplinli bir şekilde yerine getirmeye çalışıyorlar. Bu da bir tür “ölüm yönetimi” yani. Karmanın iyi olması bir avantaj oluyor, çünkü o zaman bir daha doğmayabilirsin, yaratıcı enerjinin bir parçası olup Mokşa’ya ulaşabilirsin.

Bir daha doğmak istemiyorlar yani…
Hayır. İnsan olarak bu son hayatları olsun istiyorlar. Tanrısal enerjinin bir parçası olmayı hayal ediyorlar. Ama eğer karman kötüyse ya da yeterli değilse, mecburen bir daha dünyaya geliyorsun.

Mesela bu hayatta fakir olunca, bir sonraki hayatta varlıklı olabileceğine mi inanılıyor? O yüzden mi bir sürü yokluğa katlanıyorlar?
Evet.

İnsanlar kabulleniyorlar yani karmaları?
Evet. İsyan etmiyorlar.

Peki kaç kere daha hayatta gelebilirler?
Bir kere insan oldu mu, artık insan olarak doğuyor. Ama yine defalarca insan olarak doğabilir. Fakat çok kötü bir performans göstermişse, o zaman insan olma hakkını kaybedip yeniden insan öncesi hallere de dönüşebilir. Bunun sırrını ise Hindu inanç sisteminde sadece tanrılar biliyor.

İSYAN YOK YÜZDE YÜZ BİR KABULLENME VAR

Peki mesela bu hayatta varlık içine doğmak, varlıklı yaşama, güzel olmak, akıllı olmak, başarılı olmak bir şeylerin ödüllendirilmesi mi?
Evet. Onlara göre zengin olmak, iyi bir kasttan doğmak, aslında bazı şeyleri bir önceki hayatında iyi yaptığının göstergesi…

O zaman, sokaktaki evsizler, yoksullar olanlar da kötü karmanın sonucu mu?
Evet. Tüm o insanlar, içinde bulundukları sefaletin sebebini bir önceki hayatlarında bir yerlerde yanlış yapmış olmalarına bağlıyorlar. O yüzden de bu hayatlarını mümkün olduğu kadar daha düzgün ve ibadetle dolu geçirmeye çalışıyorlar.

Peki ya bir kolu, bacağı olmayanlar…
Onlar da karmasından dolayı başlarına bunların geldiğine inanıyorlar ve o karmayı bu hayatlarında düzeltmeye, temizlemeye çalışıyorlar. İsyan yok, yüzde yüz bir kabullenme ve teslimiyet var… Ama bu anlattıklarım; karmayı kabul etmek, ölüm yönetimiyle bir sonraki yaşamı düzeltmek, dindar insanlar için geçerli. Modern çağda, kast sisteminin ve tüm bunların karmayla bağlantılı olmadığına inanan çok insan da var…

OLEEEY! HÜRRİYET KİTAP SANAT 1 YAŞINDA
Bütün bu karambol içinde kültür-sanat sayesinde nefes alabiliyoruz. Oksijen damarlarımızdan biri de Hürriyet Kitap Sanat. Geçen hafta 52. Haftayı doldurdu. Tam bir yıldır hayatımızda, artık bir yaşına bastı. Edebiyat, düşünce, eleştiri, felsefe ve sanatla dolu nice yaşlara, konular ve konuklara… Emeği geçen herkesi kutluyorum…

Yorum Bırak