43.Hafta: Türkiye’de de yurt dışındaki kadar tecrübeli ve başarılı beyin cerrahları var

AMELİYATHANEDE KEYİFLİ VE RAHATIM

Siz, her konuda hızlı karar veren biri misiniz?

-Bu, tamamen tecrübeyle ilgili bir durum. Anlık ve hızlı karar verebilmek için ve isabetli sonuçlar alabilmek için tecrübeli olmak gerekiyor. Ben tecrübelerime dayanarak, hastayı gördükten sonra onu nasıl ameliyat edebileceğimi planlayabiliyorum. Ama ameliyatta, her an farklı bir durumla karşılaşabilirsiniz. Ani bir problem gelişebilir ve o anda bir kriz yönetmek zorunda kalabilirsiniz. İşte böyle bir durumda da, verdiğiniz kararı bir anda değiştirebilmeniz gerekir. Her türlü, problemin çözümün yönelik yeni bir kararı hızlıca almanız gerekiyor. Cerrahlık da budur!

Ameliyathanede herkes, cerrahı dinler değil mi? Siz karar veriyorsunuz ve iş ilerliyor…

-Öyle de diyebilirsiniz. Ameliyathanede keyifli ve rahatım. Asla gergin olmam. Ekibimin de aynı şekilde pozitif enerji içinde çalışmasını isterim. Ama tabii çok ciddi olunması gereken yerlerde de kesin kurallarım var. Öyle zamanlarda herkesten ciddiyet beklerim.

Ameliyathanede müzik dinler misiniz?

-Tabii. Özellikle de zor vakalarda, müziğin o sakinleştirici etkisinden yararlanıyoruz. Ameliyathane ciddi ve hassas bir yer. Orada yaptığınız her iş önemli. Çünkü hastanın yeniden yaşama bağlanmasını sağlıyorsunuz. Bizler için çok kutsal bir yer. Ameliyathanede ben sadece işime konsantreyim.

Beynin ne kadarını biliyoruz peki…

-Bilmediklerimiz, bildiklerimizden çok daha fazla. Ama beyin cerrahisi için söylenebilecek şey, çok hızlı ilerliyor ve çok büyük gelişmeler yaşanıyor. Türkiye’de de bu alanda çok değerli ve dünya çapında doktorlar var. Ülkemizdeki doktorların, yurtdışındaki meslektaşlarından hiçbir eksikleri yok. Bazı imkan farklılıklarımız olabilir ama çok iyi bir yerdeyiz…

SON KARARI CERRAH VERİR

Ameliyatta nasıl bir duyguyla girersiniz?

-İyi bir sonuçla çıkmak için girerim. Kendimi öyle hazırlarım. Beklenmedik bir şey olursa zorlamayı severim, pes etmem, vaz geçmem. Yakın bir zamanda bir hasta geldi. Gittiği bütün doktorlar ona ameliyat edilemeyeceği söylemiş, ben ettim. Ve tümörün yüzden 95’ini çıkardım. Hasta şimdi çok iyi…

Hep mi sınırları zorlamak gerekir?

-Hayır. Bazen de sınırları zorlamamak gerekiyor. Hasta için en iyiyi sonuna kadar yapmaya çalışmak başka, ona istemeden olsa da zarar vermek başka. O nedenle cerrahın durmayı da bilmesi gerekiyor.

Ameliyathanede nasıl bir ortam var? Demokratik misiniz orada?

-Ameliyathanede kararı mutlaka bir kişinin vermesi gerekiyor. Bu işin doğası bu. Ama herkes fikrini çekinmeden söyleyebiliyor. Tartışıyoruz. Ama son kararı ben veriyorum.

BEYNİN KARMAŞIK YAPISI BENİ GELİŞTİRİYOR

43HAFTA-6
Beynin karmaşık yapısı sizin psikolojinizi nasıl etkiliyor?

-Kendimi daha da geliştirmeme yardımcı oluyor. Biz cerrahlar bundan hoşlanıyoruz. O karmaşa bizi diri tutuyor…

Ameliyat yaparken heyecanlanıyor musunuz, yoksa azaldı mı artık?

-Ameliyata girerken, özellikle de tümör ameliyatlarında, tümörden kesinlikle korkmuyorum. Ama tabi, “İşler yolunda gidecek mi? Hastanın zarar görmemesi için her şeyi eksiksiz olarak yapabilecek miyiz?” gibi sorular geçiyor aklımdan. Ama bunlar ameliyata girdiğim anda bitiyor ve tamamen işime konsantre oluyorum. Amacım, tümörü tamamen ve istediğim gibi çıkarmak ve hastanın bir an önce sağlığına kavuşmasını sağlamak.

Beynin incecik damarlarında riskli yolculuklar yaparken korkmuyorsunuz yani…

-Korkmuyorum. Dediğim gibi tecrübe ve hızlı karar yeteneği ve cerrahlığın getirdiği zamanı hızlı kullanma özelliğiyle sorunları ortadan kaldırmaya çalışıyoruz.

Beyin tümörü ameliyatlarının yanında, hipofiz bezi tümörleriyle de ilgileniyorsunuz değil mi?

-Evet, hipofiz bezi adenomları benim özel ilgi alanlarımdan biri. Çok kolay tespit edilemiyor ve birçok önemli sağlık sorununa yol açtığı için de, hasta sıkıntılı dönemler geçirebiliyor. Bu alanda ciddi tecrübe sahibiyim. Hipofiz bezi çok küçük bir organ ancak gerçekten çok önemli görevleri var ve onda ortaya çıkabilecek en küçük sorun, genel vücut sağlığını olumsuz etkileyebiliyor.

O küçücük hipofiz bezi nasıl oluyor da bütün vücudu yönetiyor? Nasıl oluyor da insan komaya bile girip hayatını kaybedebiliyor?

-Hipofiz bezi 1 santimlik bir organ. Hipotalamus denilen bir beyin uzantısı var ve emirleri beyinden bu uzantı aracılığıyla alıyor. Yani hipofiz ile hipotalamus arasında bir bağ bulunuyor. Bu bağlantı, vücudun durumuna göre olumlu ya da olumsuz yönde bir şekillendirme ile adeta orkestra şefi gibi görev yapıyor. Ama asıl orkestra şefi hipofiz mi yoksa hipotalamus mu o tartışılabilir.

43HAFTA-7ÖTENAZİYİ DİLE BİLE GETİRMEYİZ

Ölüm sizin için bizden farklı bir şey mi ifade ediyor?

-Bazı hastalar ani gelişen trafik kazası, ölümcül darbeler, travmalar ya da bazı beyin tümörleri yüzünden çok ağır bir duruma gelebiliyor. Durumu çok sıkıntılı olan hastaların yaşamlarının sona ermesi de kaçınılmaz oluyor. Ancak bizler hekimiz ve hastayı son ana kadar yaşatmakla yükümlüyüz. Hem mesleki hem de vicdani olarak bu felsefeyle hareket ediyoruz. Hastanın acılarının sona ermesi için ötenazi gibi bir durumu, dile bile getirmeyiz. Bizler, insanları iyileştirmek ve yaşatmak için varız, bunun için çalışıyoruz. Gelinen nokta ne olursa olsun, hasta hangi durumda olursa olsun onu yaşatmak için sonuna kadar uğraşmak bizim görevimiz.

Aylarca, yıllarca çaresiz bir şekilde yatsa da mı hasta…

-Hayat, sürprizlerle doludur. Bazı hastalar yıllar sonra uyanabilir, ayağa kalkabilir. “İyileşmez!” denilen hastaların durumu değişebilir. Yani kimin ne olacağına bizim karar vermemiz doğru değil. Doğal yolu ne ise öyle olmalı. Herkes için milyonda ya da milyarda bir olsa da bir umut vardır. Bu umut göz ardı dilemez.

Dünyada belli yerlerde gidip, yaşamını sonlandırabildiğini ötenazi merkezleri var ama… Değil mi?

-Evet. Hastalara o merkezlere başvurup, kendi istekleriyle orada yaşamlarını sonlandırabiliyorlar. O ülkelerin yasaları ona göre düzenlenmiş. Bu, bir tercihtir. O ülkenin kanunları ve insanların inançlarıyla ilgilidir…
43HAFTA-6
VÜCUTLA BİRLİKTE BEYİN DE YAŞLANIR DİYE BİR KURAL YOK

Beyin de kişiyle birlikte yaşlanır mı?

-Biz, hayatımız programlanmış bir şekilde dünyaya geliyoruz. Yani genlerimiz de programlanmış durumda. Yaşantımız boyunca neler ile karşılayacağımız üzerinde genlerimizin önemli bir etkisi bulunuyor. Ama yaşlanınca, beyin de yaşlanır, hafıza azalır diye bir kural yok. Bugün Prof. Dr. Gazi Yaşargil’e bakın. 89 yaşında ve son derece sağlıklı ve parlak bir zekası var. Müthiş bir beyin…

Nerede şimdi?

-Türkiye’de. 89 yaşındaki birinde böyle bir performans bekleyemezsiniz ama hocanın genetik yapısı öyle. Kesinlikle boş durmuyor ve sürekli düşünüyor. Şimdi böyle birine yaşlanmış diyebilir misiniz? Vücut yaşlanıyor ama zeka sağlıklı ve genç kalabiliyor. Çünkü hoca sürekli okuyor, sürekli bir şeylere merakı ve ilgisi var.

CEP TELEFONLARI BEYNE ZARARLI MI?

Cep telefonların beyne zararı var mı?

-Bununla ilgili ispatlanmış bir şey yok. Bazı yayınlar ve söylentiler var ama “Cep telefonu direkt olarak beyin hücrelerine zarar verir” gibi bir şey söylemek çok da doğru değil. Ama teknolojinin gün geçtikçe değişmesi yararları yanında bazı zararlar da elbette getirecektir. En azından kullanılan her şey çevre kirliliğine yol açıyor.

 

 

Fotoğraflar: Emre YUNUSOĞLU

Yorum Bırak